Somali’ de miy-miş yangın????

Abone Ol

Eşyaların biçimlerini gözümüzde oturtan o evrensel enerji…
İlahi güç
Aydınlığın ruhlara verdiği huzur
Dinginlik…
Gerçeklerin çıplak örtüsü
Oysa;
Öyle midir karanlık…
Eşyaların biçimini saklayan
İçinde barındırdığı korkunç yüzler, pislikler
Ürkütücü boşluk
-mış –mış –mış…
Bitmez –mışlar…
Çünkü karanlık siyahtır…
Duman yoğun karbon monoksit
Artık hafızalarda kazınan
Soma’dır…
300 e yakın madenci
40 lira yevmiye için
Sabah çıkarken bebeğini uyandırmaya kıyamaz ayaklarını öpüp karanlığın yolunu tutanlar…
Meçhul bir yol, siyahlar içinde…
Ölü gelinim ağlama benim için yas bağlama…
Onlar ki en zor işi tutanlar
Doğanın kalbini dürterler, maşalar…
Niye?
Borçlar ödensin, karınlar doysun…
Kapitalizm beslenir beslenir…
Karanlık bir dev olur yutar gider
Üzerine de bir de soda…
Gün o gün… Saat -mış –mış –mış saatidir…
İçerde olan bir tane kamera yoktur ki göresin!
Oysa tüm şehir wc lere kadar obez kamera(!) dikiz
Işık Işık da yok göz görmüyor!
Vardiya değişi-miymiş!
Tam da maden de olması gereken Yaşam Ünitesinin yenisi ile değişeceği gün olduğu için yok-muş!
(Tühhhh… Tüm aksilikler kara yüzlü gariplerimden yana…)
İşletme yöneticisi ve (tesadüfen) tüm ekibi, Hasta oldukları için ortalar da yok-muş!
Bakanın özel rahatsızlığında bu olay olmuş-muş!
Yangının sebebi trafodan değil başka bir sebepten-miş!
Çalışan çocuk 15 yaşında değil-miş!
Gaz ölçüm cihazları var-mıymış bilmem görmedim!
Yetkililer kurt adam ol-muş! Açıklama yapmak bize düştü nafile…
Oooo- oo  inci minci… beş kişi olabilir 25 kişi de…
Sabah gelin yedi de…
Yeni öğrendim oksijen insanı yaşatır, yangını da…
Değiştir…
Tüm ölenlere rahmet eylesin!
Sallayın başınızı kameraya leyynn!
Aileler sahiplenmezse nasıl bileceğiz kaç kişi var içerde!
Tünel bu… sıraya girdiler biz de soktuk…
Ölmek de var kalmakta…
Yedin mi beş kardeşi…
Değiştir!
Gezi’ye gaz verdik mi?
Robokoplar tazyik ne vaziyette?
……
“Sözün bittiği yerdeyiz” der sarışın spiker.
Derin bir sessizlik!
Artık…Maden de sadece derinden bir ses yankılanır gittikçe zayıflayarak…
“Hava kurşun gibi ağır!
Bağır bağır bağır  bağırıyorum.
Koşun kurşun erit-meğe çağırıyorum...
O diyor ki bana: -Sen kendi sesinle kül olursun ey! Kerem gibi yana yana...
"Deeeert çok, hem dert yok"
Yürek- lerin kulak-ları sağır...
Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona:
-Kül olayım Kerem gibi yana yana.
Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak,
nasıl çıkar karan- lıklar aydın-lığa...
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır bağır bağırbağırıyorum.
Koşun kurşun erit- meğe çağırıyorum...”

İçim yanıyor…
Hara-Kiri yi yazmıştım sadece birkaç hafta önce;
Bu Acun’un sesi mi ne?
“İstifa etmeyeceğim diyoor…”
İçim yanıyor oksijenin yönünü değiştiriyorum, yangın büyüyor,  bir bir organlarım yanıyor …
Göz göre göre!