Ateş düştüğü yeri yakar muhakkak. Somada ölen yüzlerce vatandaş, tüm Türkiye’yi ağlatmış vicdanları kanatmıştır. Bedenleri kara yürekleri tertemiz helal lokma peşinde tükenen bir ömür yaşamış, geride yetim kalan çocuklar ve gözü yaşlı ana babalar bırakmıştır. 
Babasızlık  demek, yaslanacağın çınarın yok olması demek,
Bayramlarda öpeceğin elin yerini soğuk mezar taşı almış demek,
Babasızlık  demek, çocuk yaşta büyümek demek,
Babasızlık demek, yıkılan çınarın altında kalmak demek,
Babasızlık demek, onunla birlikte içindeki çocuğun da ölmesi demektir.
Gidenler daha doğrusu şehit olanlar, aileleri için bir baba bir evlat olmanın yanında evlerinde yanan bir ışıktı. Bundan sonra geride kalanlar için hayat daha zordur artık. Bir yanları eksik olarak hayatlarına devam edecek, etmek zorundadır. Belki de bundan sonra daha az gülebilmek daha fazla hüzünlenmektir. Aslında onlar şehit anası, şehit karısıdır artık. 
Buhari hadisinde Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘…Yıkıntı altında kalarak ölen şehittir…’ buyurdu.”
Buhari 689, Müslim 1914/164
Türk milleti öyle bir millettir ki, bugün kurtarmaya yardım eden eller, yarın biliyor ve inanıyorum ki yaraları da saracaktır. Çünkü hayat  bizim tahmin edebileceğimizden daha da zor olacaktır onlar için. Kaybedilen kişi belki de eve tek maaş getiren kişiydi. Peki bundan sonra ne olacak? Soma’da geçim kaynağı maden işçiliği. Ne yazıktır ki, 40 yaşını doldurunca emekli olunuyor ki, giden 282 kişiyi düşününce işin boyutlarının ne kadar büyük olduğu da ortaya çıkmakta. Eğer ki yeri yurdu varsa geride kalanın, eker biçer hayatına bir şekilde devam eder. Ya olmayan. Belki de göçler başlayacak. Devletin de geride kalanlar için yapacak bir şeyleri vardır olmalı da. Ya buna neden olan sorumlular nerede? Kalpleri ve vicdanları kömür karası da ne ki, o kanamayan acı duymayan, kendilerini mesul tutmayan, yüreği kararmışların yanında kömür karası bembeyaz kalır. Böylesi bir olay karşısında siyaset yapmak istemiyoruz lakin ocakları yakan böylesi tüm Türkiye’yi yasa boğan ve ağlatan hüzün karşısında yetkililerden gereğinin yapılmasını istemek toplum olarak kanuni çerçevede tepkimizi ortaya koymak boynumuzun borcudur. 
Yönetenlerin aldıkları her karar tüm toplumu ilgilendirmektedir iyi veya kötü yönde. “Benim suçum ne diyemez” hiç kimse. Ehil kimseyi seçememek de bir görev ihmalidir. Bu erdeme erişebilmek ülke yararınadır. Dünyada onurlu davranan kendilerini sorumlu kabul ederek gereğini yapan birçok ülke ve sorumlusu vardır. Bazı örnekler sunmak istiyorum. Tabii ki kadere inanıyoruz lakin ALLAH insanı, hayvanlardan ayıran en önemli özellik olarak akıl, şuur, düşünebilmek gibi önemli yeteneklerle donatmıştır. Aklını kullanmayan insan ALLAH’A ters düşer. Yani “kadere inan fakat tedbir’de al” diyor. İşte dünya ülkelerinde elim olaylar karşısında kendini sorumlu tutan bazı liderler veya yetkililer.
Japonya ekonomi bakanı yoshio ashiro nükleer santral kazasında istifa etmiştir
Mısır ulaştırma bakanı Raşid el Mateeni: tren kazasında hayatlarını kaybeden 49 örgenci sonrası istifa etmiştir
İsveç´te Maliye bakanı Mona Sahlin, Toblerone çikolata almak için devlet kasasından 60 TL kullandığı için görevini bıraktı
Portekiz Maliye Bakanı Vitor Gaspar Ekonomik krizi yönetemediği için istifa etti. (2013)
Letonya Başbakanı Valdis Dombrovskis sorumluluk bana aittir diyerek istifa etmiştir
İtalya Spor Bakanı Josefa Idem yanlış mal beyanında bulunduğu için istifa etmiş
İsveç Ulaştırma Bakanı Maria Borelius Vergi yolsuzluğu yaptığı ve evinde sigortasız dadı çalıştırdığı için istifa etti.
Portekiz Maliye Bakanı Vitor Gaspar Ekonomik krizi yönetemediği için istifa etti. 
Danimarka Ulaştırma Bakanı Maria Borelius Evinde çalıştırdığı dadıyı yetkili makamlara bildirmediği için istifa etti.
Fransa Bütçe Bakanı Jerome Cahuzac Vergi kaçırmak suçundan hakkında soruşturma açılınca istifa etti.
Bu şekilde dünyada onlarca örnek varken bizde tersanelerde, maden ocaklarında, çöken kontrolsüz binalarda, depremler, su baskınlarında, gemi ve tren kazalarında, terörde, okullarda gıda zehirlenmelerinde, şehir içerisinde açılıp da kapatılmayan rögarlarda boğulan çocuklar, koca şiddetinden ölen hanımlar, çocuk istismarları ve çocuk ölümleri, polis biber gazından ve fişeğinden ölen ya da sakat kalanlar, şizofrenlerin işlediği cinayetler, tinerci dehşetleri,  dağa çocuk kaçırmaların, devlet malına zarar vermek yakıp yıkmak, otobüsleri ateşe vermek suretiyle cinayet işlemek saymakla bitmeyen toprağa verilen tüm canların her nedense tek sorumlusu yok maalesef. 
Beğenmediğiniz adamlar sadece ekonomik krizi yönetemediği için onurlu bir istifa sergilerken.
Bizimkiler bırakın krizi, ülkeyi yönetemedikleri halde tık yok.
Ülkede bir yönetici var mı sizce olsaydı ortaya çıkması gerekmez miydi?
Gidenlerin bedenleri karaydı ama yerin binlerce metre altında helalinden ekmek parası kazanmaya çalışırken hayatlarını kaybettiler. Yüzlerce madenci işçilerimizi tertemiz bembeyaz yürekleriyle ebedi istirahatlarına uğurluyoruz.
ALLAH tüm hayatını kaybeden işçilerimize gani, gani rahmet eylesin, geride kalan gözü yaşlı yakınlarına peygamber sabrı versin. Biz Türk milleti olarak sizlere hakkımızı helal ediyoruz, sizler de bizlere helal eder misiniz?