Size bugün ilginç bir dostluk hikayesi ve bizim de buna bir bayram geleneğiyle dahil oluşumuzu anlatacağım. 

Benim ailemin hayatını Eskişehir’de geçirmiş,  ama kökleri Ertuğrulgazi’ye dayanan bir geçmişi var diye söylenegelir. Yani Söğüt bizim büyük büyük dedemizin yaşadığı, Kurtuluş savaşında savaşıp savunduğu yer. 

Kuzenim geçen sene birgün eşi ile Söğüt sokak aralarında hiç adetleri olmadığı halde dolaşırken, bir bahçeden dallarını dışarı uzatmış , olgun meyvelerini sergileyen bir ceviz ağacı görmüşler ve dayanamayıp bir iki tane koparmışlar. Ama evin sahibi yakalamış bizim ceviz hırsızlarını !! İçeri bahçeye davet etmiş, “buradan toplayın zor olur duvarın üstünden” diyerek. Üstüne bir de çay ikram etmiş. Laf lafı açmış ve büyük büyük dedelerin aynı savaşta vatanlarını savundukları, üstelik de o evin duvarında birlikte çekilmiş fotoğrafları olduğu çıkmış ortaya. Telefonlar alınıp verilmiş ve vedalaşılmış. 

Herşey orada bitecek derken, bir bayram günü bir telefonla kuzenim bütün aile üyeleriyle yemeğe davet edilmiş. Hem de ne yemek, bir ziyafet sofrası.

Bu bayram biz Eskişehir’e teyzemi ziyarete geldiğimizde gene geldi aynı telefon ve aynı davet. Biz “Ne alâka? Gelmeyelim” dedik. Ama hikayeyi dinleyip ısrar edilince de dayanamadık. 

Söğüt’de asırlık iki katlı bir ev, içinde kendi yağlarında kavrulan gönülleri okyanus kadar geniş bir aile. Kocaman bir sofra; güveçler yapılmış,  dolmalar sarılmış,  kurbanın vazgeçilmezi kavurma ve çeşit çeşit tatlılar hazırlanmış.  Evin yüce gönüllü annesi “bayram paylaştıkça güzelleşir” deyip, bizden önce başka misafirlere başka sofralar kurmuş. Tepsilerle bayramın ilk günü çalışanlar için yakındaki benzinliğe yemekler göndermiş. “Artık yaşlandım fazla yapamıyorum” dedi birde. Beğendiğimiz her yemeğin tarifini verdi,  eskilerden anlattı, gerçek Türk misafirperverliğini gösterdi bize.  Hem hayranlık hem de kaybolan değerlerin bizi nasıl da birbirimizden uzaklaştırdığını anlamanın utancıyla dinledik onu.

Sonra hep beraber yakındaki Dursun Fakıh türbesini ziyarete gittik. 

Dursun Fakıh Karaman’da doğmuş, tefsir, hadis ve fıkıh konularında eğitim almış bir Türk alimi.  Şeyh Edebali’nin kızlarından biriyle evlenerek Osman Bey ile bacanak olmuş. 28 Eylül 1299’da Karacahisar fethedildikten sonra, Osman Bey adına Cuma hutbesini okuyup, Cuma namazını kıldırmış ve Osmanlı devletinin kuruluşunu ve Osman Bey’in de bu devletin başkanı olduğunu duyurmuş. Böylece yeni kurulan Osmanlı Devleti’nin ilk hatibi, imamı ve kadısı olma şerefine de nail olmuş. Gazavetname adlı bir eseri vardır. 1327 yılında öldüğünde Söğüt’ün Küre köyü yakınındaki bu tepeye defnedilmiş ve adına da bir türbe yapılmış.

Biz de bu ünlü Türk aliminin mezarını ziyaret edip oradan Ertuğrul Gazi türbesini ziyaret etmek için geri döndük. Osmanlı devletinin temellerini atan bu ileri görüşlü, yüce gönüllü insanların yaşadığı yerlerde dolaşmak, onların torunları olmak çok heyecan verici ve sonra bu sistemin nasıl yozlaştığını bilmek de bir o kadar üzücü.

Ertuğrul Gazi Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in babası, Oğuzların Bozok boyundan Süleyman Şah veya Gündüzalp’in de oğludur. (Babasının hangisi olduğu kaynaklara göre değişiklik göstermektedir.)

Oğuz Han’ın kurduğu ilk büyük Türk devleti günümüz Kore’sinden Hazar Denizi’ne kadar 26 devletin birleşmesiyle oluşmuştu. Ancak bu büyük İmparatorluk Çinlilerin saldırılarıyla yıkılınca Bozoklar ve Üçoklar olarak iki kola ayrıldı. Bozoklar kendi aralarında Gün, Ay, Yıldız, Üçoklar da Gök, Dağ, Deniz olarak  üçer gruba daha ayrıldı. Bunların da her biri de dörder boya ayrıldılar. İşte Ertuğrul Gazi , Oğuz Han’ın Bozoklar kolunun , Gün kısmının Kayı Boyu’ndan gelmektedir. Kayı boyunun arması iki ok bir yaydan oluşan “ I Y I “ şeklindedir. Kayı boyu bu ayrımdan sonra 50.000 hane ile 300 yıl süren ve 7000 km lik,  tarihin  kaydettiği en büyük göçe başlamıştır. Süleyman Şah boyun başındayken geldikleri Anadolu’da Fırat Nehrini geçerken atından düşerek vefat etmiş ve Suriye sınırları içindeki Rakka kasabasına defnedilmiştir. 2013 sonlarında patlak verip halen devam etmekte olan iç karışıklık nedeniyle bu türbe Türkiye sınırları içine taşınmıştır.

Süleyman Şah yerine seçilen Ertuğrul Bey, Sungur Tekin ve Gündoğdu bey’in geri dönme isteğine engel olmaz ve kardeşi Dündar Bey ve kalan 400 çadırlık Kayı Aşiretiyle batıya doğru göçüne devam eder.

1230 yılında Sivas’da 1. Alaaddin Keykubat’a yardım ederek kazanmasına yardım eder ve Ankara yakınlarındaki Karacadağ ve çevresi hediye olarak aşiretine verilir. Daha sonra Moğollara karşı Domaniç ve Söğüt’ü de kazanınca Domaniç yaylak,  Söğüt ise kışlak olarak  kendisine verilir.

Selçuklu’nun uç beyi olarak 50 yıl boyunca adaletle yönettiği bu topraklarda hem aşiretinin, hem de komşu tekfurların güvenini kazanmış, Mevlana Celaleddin-i Rumi ve Şeyh Edebali’ye gösterdiği hürmetle kurulacak Osmanlı Devleti’nin maddi manevi ön hazırlığını yapmıştır. 93 yaşında vefat ettiğinde yurt edindiği bu topraklara defnedilmiştir. 

Ertuğrul Gazi’nin 1231’de ilk yayla dönüşünde Söğüt’de başlattığı Toy (şenlik) geleneği her yıl eylül ayının ikinci cuması hala devam etmektedir. Türkiye’nin her yanından Kayı boyu yörükleri ve meraklılar ilçeye akın akın gelip çadırlarını kurup kutlamalara katılırlar.

Bu büyük şenlikler için çok güzel alanlar hazırlanmış, türbe ve çevresi düzenlenmiş. Çevresi geniş bir parkla çevrilmiş. Önünde de iki tane tam anlamıyla karayağız delikanlı nöbet tutuyor. Biz görüntü amaçlı konulmuş  sandık, meğerse gerçekten de silahlı kuvvetler mensubu askerlermiş ama eski kıyafetlerle nöbetteler.

2017 kurban bayramı bizim için gerçekten, bozulmamış Anadolu insanını tanımak için bir fırsat oldu. Türk misafirperverliğinin bahçensinden ceviz çalanlar !! için bile geçerli olduğunu gördük. Yardımlaşmayı, dayanışmayı hatırladık. Anadolu insanının kışlık hazırlamasının  ve yemeklerinin tariflerini aldık. Tarihimize yolculuk yaptık ve neredeyse oradan ayrılmak bile istemedik.

Nerede kalınır

Söğüt’de iki tane kalınabilecek otel var, ama şenlik zamanı giderseniz otellerde yer bulmak sıkıntılı. Uygun fiyatlı pansiyonlar da bulmak mümkün ama çadır veya karavanınız varsa en iyisi..

Ne yenir

Bize öyle güzel ziyafet çektiler ki, yemek yerlerine bakmak aklımıza bile gelmedi ☺ ama güveci, kesme çorbası, nohutlu mantısı ve helvası güzelmiş. Deneyin bence..