Zaman ne çabuk geçiyor! ANAP Genel Başkanı, Başbakan, Devlet, Turizm ve Kültür, Dışişleri Bakanı, Rize Milletvekili, Mülkiyeli, değerli ve üstün vasıfla Devlet Adamı Mesut Bey’i kaybedeli (30 Ekim 2020) bir yıl olmuş!

ANAP’ın, kuruluş döneminde, Turgut Bey ile Şişli, 36 Sadıklar Apartmanında sık sık buluşurduk. Özal’a bazı raporlar sunuyordum. Bir gün Turgut Bey, yanında duran gözlüklü, bıyıklı (o tarihlerde bıyıklı idi), genç bir zatı işaret ederek, “Selçuk bak seni Mesut ile tanıştırayım, o da senin gibi Mülkiyeli” dedi. Arkadan, “Yahu, bu Mülkiyeliler, Anayasa, kanun, mevzuat diyerek, adamı çalıştırmazlar” diye espri yapmıştı. O günden sonra Mesut Bey ile aramızda sevgi ve saygıya dayalı dostluk doğdu. Mesut Yılmaz, Mülkiye’den sonra Almanya ve İngiltere’de, yüksek ihtisasını tamamladı. Amcası Demokrat Partinin ileri gelenlerinden, Bakan İzzet Akçal’dan esinlenerek, siyasete hep sıcak bakmış, Özal sayesinde Anavatanın kurucuları arasında yer alarak politikaya, TBMM’ne girmişti. Dürüst, ilkeli, namuslu, vatanına ve milletine aşık, Atatürk’e, Atatürk İlke ve İnkılaplarına sımsıkı bağlı, gereğinde inatçı, ülkesi için çalışan bir insandı. Son derecede donanımlıydı. Almanca ve İngilizceye bihakkın vakıftı. Anglo Sakson ve Fransız Edebiyatına çok hakimdi. Mülkiye’de, Fransızca da öğrenmişti. Ben, DPT’deki görevimden ayrılmış, özel sektöre üst düzey yönetici olarak geçmiş, ANAP’ın kuruluşunda, eski müsteşarım Özal’a, her konuda yardımcı olmuş, Özal’ın ısrarına rağmen, ilk dönemde Milletvekili olmamıştım. Benim gibi DPT’den gelen ANAP’lılar, Turgut Bey ile 1966 yılından beri birlikte çalışmak, mazhariyetine erişmişlerdir. Yani, ANAP’ın kurulduğu, 20 Mayıs 1983 tarihinden, tam 14 yıl önce. ANAP’ın, 6 Kasım 1983’te, iktidara gelmesi, 1987 seçimleri, 12 Mart 1971 Muhtırası, daha sonrasında, Özal ile ilişkilerimiz hep sürdü. Bir gün Özal, “Selçuk, ben Mesut ile konuştum, milletvekili listesinde yer alıyorsun” deyiverdi. Kendimi Sn. Mesut Yılmaz’ın liderliğindeki Anavatan Partisi’nin İstanbul Milletvekili olarak, Yüce Meclis’te buldum.

Özal gibi bir icraat adamının, Çankaya’da Cumhurbaşkanı olarak sessiz, sedasız oturması, hiçbir şeye karışmaması düşünülemezdi! Turgut Bey karakteri icabı hükümete, Başbakana karışıyor, direktifler veriyordu. Ancak öte yandan, Rizeli, icabında köşeli, her şeyi kabul etmeyen, ilkelerine tam bağlı bir Başbakan, ANAP Genel Başkanı vardı. Ancak, Özal’a her zaman büyük ölçüde saygılıydı. İktisadi, dış politika, işçi ilişkilerinde bazı görüş ayrılıkları çıkıyordu. Mesut Bey, gerek iktidarda Başbakan iken, gerekse Ana Muhalefet Lideriyken kendi kural ve ilkelerine göre, devleti idare etti. Turgut Bey, Cumhurbaşkanı olarak icraatın dışında kalmaktan son derece mutsuzdu. Sık sık, özellikle, DPT’de benim gibi birlikte çalıştığı Milletvekillerini Çankaya’ya davet ediyor, ülke meselelerini konuşuyordu. Bu nedenle, Cumhurbaşkanlığını bırakıp, ANAP’ın veya yeni bir partinin başına geçmeyi planlıyordu. Ancak 17 Nisan 1993’te Özal’ın ani ölümü ile her şey değişti.

Özal gibi devleti çok iyi tanıyan, vizyon sahibi, dünyada tanınan, icraatçı, gözü kara, projeci bir liderden sonra Anavatanı götürmek, fevkalade zordu. Buna rağmen, Mesut Bey elinden geldiğince, Özal’ın emanetini devam ettirdi. Başbakan, daha sonra Başbakan Yardımcısı olarak vatanına, milletine son nefesine dek hizmet etti. Belki çok kişi bilemez. Özal’ın Çankaya’dan sıkılıp, tekrar aktif siyasete dönme niyeti kendisine söylendiğinde, “yeni partiye gerek yok, ben derhal emaneti, Özal’a teslim ederim” demişti. Nitekim ANAP Genel Başkanlığında ısrar etmedi ve çekildi. Kendisinden sonra gelenler, başarılı olamadılar. ANAP tarih sahnesindeki yerini aldı. Şurası bir hatadır ki, ANAP’ın kapatılması doğru olmamıştır. Hadiseler göstermiştir ki, ANAP gibi çağdaş, merkez sağ bir partiye ihtiyaç çok büyüktür. ANAP’ın siyaset sahnesinden çekilmesi ile, o, Türkiye’ye muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak hedefinde, çağ atlatan kadrolar, ben dahil, hepimiz kendi köşemize çekilip, Türkiye’nin içine düşürüldüğü, elim durumu yeis ile izlemek, durumuna düştük!

Zaman zaman, Mesut Bey’in, Beykoz konaklarındaki evinde buluşup, Türkiye ve dünya meselelerini çok yönlü görüşürdük. Mesut Bey her vesile ile Özal’ı saygı ve sevgi ile anar, kendisini siyasete sokanın, Milletvekili, Bakan, Başbakan yapanın Özal olduğunu, kadirşinaslık olarak ifade ederdi. Bizler, kendisine tekrar bizleri bir araya getirip ANAP’ın başında, siyasete dönmesini söylediğimizde, “Milletten, halktan, böyle bir ışık gelmedikçe, mümkün değil” diyordu. Sevgili oğlu Yavuz’un elim kaybı, kendisini çok üzdü. Her şeyi içine atan, acıları ile yaşayan, bir karakteri vardı. Bu nedene hasta oldu. Mesut Bey’le çıktığımız sayısız ülke gezilerinde, halkın, “Dürüst, Dinamik, Genç Başkan” diye haykırışlarını hala hatırlıyorum. Türkiye’nin Mesut Yılmaz gibi ilkeli, güzide devlet adamlarına, milletine asla yalan söylemeyen dürüst siyasetçilere ihtiyacı vardır.
Sn. Mesut Yılmaz’ı aramızdan ayrılışının birinci yıldönümünde sevgi, özlem ve rahmetle anıyoruz.