Sn. Davutoğlu'nun Irak Türk Bölgesi'ni ziyareti

Abone Ol

Öte yandan Esad misilleme olarak, Türkiye’yi bölüp, bağımsız bir Kürt Devleti kurmayı amaçlayan PKK ve Kürt otonom idaresine büyük yardımlar yapmaktadır. Son zamanlarda, PKK’nın Türk ordusuna karşı kullandığı gelişmiş ağır silahların, onlara Esad tarafından gönderildiği ifade edilmektedir. Türkiye kendi asli sorunlarını bırakmış, Suriye’de demokrasiye soyunmuştur. Oysa, Türkiye’nin Güneydoğusunda bir savaş ceryan etmekte ve gencecik vatan evlatları şehit düşmektedir.
Sanılmıştır ki, Mısır, Tunus, Libya, Yemen’de olduğu gibi Arap Baharı’da Suriye’de kolayca olacaktır. Oysa Suriye, bu ülkelerden hiçbirine benzememektedir. Esad’a bağlı, güçlü bir ordu vardır. Esad, hükümdarlığını muhafaza için sonuna kadar direnecektir. Kaldı ki, Mısır, Tunus, Libya’da halk yeni gelen yönetimlerden hoşnut değildir. Evet, belki de despot bir lider gitmiş, ancak yerine koyu, tutucu, radikal, dinci, insanlara adeta nefes aldırmayan Müslüman Kardeşler Örgütü gelmiştir.
Türkiye’nin Güneydoğusunda hergün yaşanan olaylar, acı kayıplar bizleri üzmektedir. Hele hele Türkiye’nin batı bölgelerinde ‘Millet vur patlasın, çal oynasın’ tarzında eğlenirken, Güneydoğu’dan şehit ve gazi haberlerinin gelmesi acıdır. Maalesef, terör Foça’da olduğu gibi, Türkiye’nin her tarafını tehdit etmektedir. Türkiye’nin öncelikli ve birinci meselesi, kendi içindeki terör sorununu çözmesidir. Yoksa, Suriye’ye özgürlük getirmek değildir.
Suriye’den Türkiye’ye gelen sığınmacıların sayısı 70 bini bulmuş ve bunlar kendilerine yardım eden ve kucak açan Türk güvenlik güçlerine kafa tutmakta ve saldırmaktadırlar. Türkiye’nin böyle, 70-80 bin kişiyi ekmek elden, su gölden şeklinde besleyecek, bunlara bakacak durumu yoktur! Şimdiye kadar bu Suriyeliler için Türkiye’nin 400 milyon $ harcadığı ifade edilmektedir. Yarın kış geldiğinde çadırlarda barınan bu insanlar, ne olacaktır? Türkiye tüm dünyadan Türkiye’ye sığınan bu Suriyeliler için yardım talep etmekte, ancak dünya ülkeleri, “aferin siz aslansınız, bunları kabul ettiniz” diyerek, sırtımızı sıvazlamakta, ama en ufak bir yardımda bulunmamaktadır.
Son olarak Dışişleri Bakanı Sn. Davutoğlu, Türkiye’nin Suriye sınırında oluşturulan PKK Militan bölgesini görüşmek üzere, Barzani’nin ayağına gitmiştir. Ben, Barzani ile PKK arasında hiçbir zaman bir fark görmedim. Barzani samimi değildir. Türk dostu da hiç değildir. Kuzey Irak Kürt idaresinin ve Barzani’nin bir tek amacı vardır, o da Türkiye’den koparacağı topraklarla, bağımsız bir Kürt devleti kurmaktır. Dışişleri Bakanı’nın Barzani’ye ziyareti ne kadar yanlış ise olumlu bir yanı da Irak Türklerinin yaşadığı Kerkük bölgesine, bir ziyarette bulunması ve oradaki Türk kardeşlerimizle kucaklaşmasıdır.
TBMM’de Milletvekili olarak görev yaparken, Kuzey Irak’ta yaşayan Türklerin sorunlarını ve çektikleri acıları her vesile ile dile getirmiştim. Diğer bir yazımda, öz be öz Türk kanı taşıyan bu kardeşlerimizin, yaşadıkları katliamları ve karşı karşıya kaldıkları mezalimi anlatmıştım. Maalesef, aslında çok güçlü olan Türk devletimiz ve ordumuz, bunlara yeterince sahip çıkamamıştır. Özellikle, son on yıldır Türkiye’yi yöneten Hükümetler hep Barzani ve Irak Hükümeti ile temas içinde olmuş, Irak’ta yaşayan Türkleri yok sayarak, ihmal etmiştir. Bu nedenle, Sn. Davutoğlu’nun Türk bölgesini ziyareti fevkalade önemlidir. Sn. Davutoğlu doğru olanı yapmıştır. Bu ilgi ve etki devam ettirilmelidir. Her vesile ile söylediğim gibi, Kerkük, Musul, Telefer, Süleymaniye Misak-ı Milliye hudutları içerisindedir ve Büyük Önder Atatürk, bu toprakların Türk hudutları dışında bırakılmasını bir türlü hazmedememiştir.
MHP lideri Sn. Devlet Bahçeli’nin Kuzey Irak’taki Türk bölgesini ziyaret ederek, oradaki kardeşlerimizle kucaklaşmasını, niyetini de fevkalade önemsiyorum. Artık çekingen politikaları bırakarak, başta Kuzey Irak Kürt yönetimi olmak üzere, diğer odakların karşısında, Kuzey Irak Türk yönetimini kurarak, ortaya çıkarmalıyız...
--------
PS: Tüm Mülkiyelileri kucaklayan, Mülkiyeliler Birliği Genel Merkez Ankara’da olmak üzere, Mülkiyelilerin bulunduğu çeşitli şehirlerde faaliyet göstermektedir. Bazı Mülkiyeliler Birlikleri fevkalade aktiftir. Biz Mülkiyeliler, bulunduğumuz şehirlerde bir Mülkiyeliler lokali olsun istiyoruz. Ancak, yeteri kadar ilgi göstermiyoruz. Örneğin İstanbul’daki Mülkiyeliler Birliği, Yönetici arkadaşlarımızın büyük gayretleri ile Kuzguncuk’ta, şık, nezih, ucuz ve enfes yemekler sunan biçimde hizmettedir. Ancak, Mülkiyelilerin ilgisizliği nedeniyle, kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hem birlik merkezi olsun diyeceksin, hem de ilgi gösterip, gitmeyeceksin.
Peki Mülkiyeliler Birliği nasıl yaşayacak?    
Ey Mülkiyeliler,
Biraz ayıp olmuyor mu...