Evet, bugün yine çok rövanşta olan bir konu ile sizlerle beraberim. Araştırmalarım ve gündelik yaşamdan entarimseler eşliğinde son zamanlarda birçok kişinin yakalandığı bir hastalığı resmi araştırmalara bağlı kalarak sizler ile paylaşmak istiyorum. Konuya esinlenme sebebim ise muhteşem bir Afrika atasözü.

“Aslanlar kendi hikâyelerini anlatmadıkça, avcıların yalandan kahramanlık hikâyelerini dinlemek zorundayız.” Bende diyorum ki Aslan’ı siz daha hiç dinlemediniz. Burada kahkaha attım satırlarım sahibine ulaştığından hiç şüphem yok.

Aslında benim direkt yalancı olarak nitelemek istemediğim yalancılık müessesinin bir kolu olarak görmekten de kendimi alıkoyamadığım, çoğu zaman kadınlarda rast geldiğim lakin erkeklerinde bir kadın kıvraklığında bildiğiniz meslek edindiği bir tür hastalık. Hayatta hepimiz çeşitli nedenlerle zaman zaman yalana başvurabiliyoruz. Çoğu zaman bu yalanlara kimseye zarar vermeyen masum beyaz yalanlar gözüyle bakıyor olsak da ilerleyen evrede bu durum patolojik boyutlara ulaşabilir.

MİTOMANİ

Mitomani, yalan söyleme hastalığı olarak bilinir. Bu hastalığa yakalanmış kişilere mitoman adı verilir. Yalan söyleme hastalığı, kişinin dikkat çekmek ve toplumda odak noktası haline gelmek için söylediği yalanlarla başlar. Yalan söylemeyi alışkanlık haline getirenler bir noktadan sonra kontrolü kaybederler. Öyle ki söyledikleri yalanlara artık kendileri dahi inanırlar. Yalan söyleyen kişiler çoğunlukla bu yaptıklarının hastalık derecesinde olduğunu düşünmezler. Bu nedenle tedavi ihtiyacı duymazlar. Hayatında ciddi problemleri olan insanlardır. Evliyse eşine yalan söyler bekarsa çevresine… Ama bunlar sıradan yalanlar değildir. Yaşadıkları hayattan bekledikleri tadı alamamaktadırlar ya da çevremdekiler beni iyi bir hayat yaşıyor sansınlar diye başlayan bir duruma geçebilirler. Sonunda kendilerinin de kandığı yalanlar zinciri öyle bir hal alır ki hayal dünyasında yaşamaya başlarlar. Ben buna hayata karşı kişiliksiz bir tür direnme taktiği diyorum aslında. Doğruluk ve doğru söylemek toplumu kaynaştırırken, doğru ve dürüstlüğün tersi olan yalan ve yalancılık ise insanlar arasındaki saygı ve güveni, dostluk ve arkadaşlığı ortadan kaldırır, hakların kaybolmasına, adaletin yerini zulmün almasına sebep olur. Yalan söylemenin literatürde aynı anlama gelen çeşitli kelimeler sayılabilir bunlar; Hile yapmak,  abartmak, saklamak, gizlemek, aldatmak, dolandırmak, iftira atmak, uydurmak, sahtekârlık yapmak, taklit etmek, fikir çalmak,  riyakârlık yapmak, blöf yapmak, kopya çekmek, göz yummak, görmezden gelmek, kazık atmak, dolap çevirmek, dalavere yapmak, yolunu bulmak, uydurmak… Yalan söyleyen kişiler için ise; Düzenbaz, hileci, sahtekâr, ikiyüzlü, üçkâğıtçı, ahlaksız, dolandırıcı, hain, çıkarcı, samimiyetsiz, sadakatsiz, şarlatan,  namussuz, yapmacık, taklitçi… Kişisel özellikleri ortaktır. Etki Alanı Oluştururlar Konuşurken insanları etkileri altına almaya çalışırlar. Ancak bunu yaparken son derece rahattırlar ve özgüvenleri tamdır. Söyledikleri yalanlara inandırmak için sizi yönlendirmeye hatta dertleşiyor gibi konuşmaya çalışırlar. Hazır Cevap Olurlar Her soruya hazır bir yanıtları olduğu için tereddüde yer bırakmazlar. Çünkü insanlar hızlı yanıtların doğru olduğuna inanırlar. Sorduğunuz her soruyu duraksamadan hızlı bir şekilde cevaplayarak size yalan söylemediğini kanıtlamaya çalışırlar. Kendilerine Güvenirler İnsanlara önce kendilerine güvendiklerini kanıtlarlar ve büyük laflarla alt etmeye çalışırlar. Kolaylıkla Dikkat Dağıtırlar İnsanlar üzerinde iyi izlenim bırakırlar. Dürüst ve iyi niyetli olduklarına inandırırlar. Detaycıdırlar Çok basit bir soruyu bile detaya boğabilirler. Böylece dikkati farklı yönlere çekip asıl yaptığı şeyin üstünü örterler ve söyledikleri yalanı geçiştirmiş olurlar. Laf Cambazlığı Yaparlar Etkili konuşma yeteneğine sahip olan yalancılar, sözcüklerle oynayarak insanların kafasını karıştırırlar. Hararet ve Hareketlilik Yalan söyleyen insan konuşması bittikten sonra hemen konuyu değiştirme çabasına girerek farklı şeylerden bahsetmeye başlar.

Araştırmalara göre Yalanla abartmayı seven insanları bekleyen sorunlardan en önemlisinin yalanla yakın temas içinde bulunmak olduğunu düşünüyorum. İster farkında olunsun ister olunmasın, abartan bir insan işin içine yalan karıştırıyor demektir. Bu öyle tehlikeli bir hastalıktır ki, sadece yalanla sınırlı kalmamaktadır; abartan kişi aynı zamanda muhataplarını yanlış yönlendirmek, duygularını istismar etmek ve gerçeği perdelemek gibi fonksiyonlar da icra etmektedir. Varolanı olduğu gibi yansıtmak yerine, muhatap kitlenin duygularını istismar etmek, belki bir çıkar ummak amacına yönelik adımlar atmak suretiyle gerçeği dile getirdiğini düşünmektedirler. Bu tür insanların bilinçaltlarında beğenilme, yalan söylemekten haz alma, yer edinme-tutunma duygusunun yattığını söyleyebilirim. Diğer bir araştırmaya göre ise; Yalanla abartmayı alışkanlık haline getirenleri bekleyen bir başka olumsuz husus da bu tür insanların tevazu sahibi olmadıklarıdır. İnsan benliğini ortaya çıkarması bakımından önemli bir araç olduğunu da söylemek gerek. Çünkü insan, sadece sözcükler kullanarak abartmaz ve yalan söylemez. Davranışlarıyla da abartma yapar.

Görünen o ki kimseyi üzmemek ya da durumu kurtarmak adına bazen yalan söyleyebiliyoruz. Bu sürekli olmuyorsa bir hastalık belirtisi değildir. Peki ya alışkanlık haline geldiyse? Kişi söylediği yalanlara kendi de inanıyorsa ve bunun farkında değilse? Patolojik yalancılığın bir özelliği de bazı araştırmacıların “yalanın başlı başına bir haz olarak görüldüğü” sonucuna varmalarına olanak sağlamıştır.

Sıradan yalanın aksine “Patolojik Yalancılık” ta ödül yalancı için içseldir (bilinçli olamayan), diğerinde ise bir beklenti vardır. Bu hastaların genellikle tek amacı vardır, odak noktası olmak.

Dikkatleri üzerine çekmek için yoğun bir istek ve arzu duyan kişi bunu başarabilmek adına olayları inanılmayacak derecede büyütmeye, abartmaya, dramatize etmeye başlar. Bunu sağlamak için de mecburen yalana başvurur. Derin bir konu Mitomani. Ben şımarıklık da diyorum bu hastalık diye adlandırılan duruma. Hastalık adı altında işini yürütüp adını deliye verip bilmem nesini çalıya vermek diye de adlandırıyorum. Allah uzak eylesin ne diyelim. Görünen köy kılavuz istemezmiş. Makalemin başında da belirttiğim gibi Avcılar devam etsin yalana Aslanlar da avcıya inat kendi hikâyelerini yazmaya devam etsinler