Siyonistlerin “Çanakkale” Emelleri
…
Yazamadığımız günlerde, Türk tarihinin en önemli savaşlarından Çanakkale Zaferinin yıldönümü kutlamaları yapıldı. Yedi düvelin “İngiliz anahtarı ile” bir araya getirilerek Anadolu’ya karşı başlatılan savaştan dolayı; İngiltere ile birlikte Türk topraklarına hücum eden kimi ülkelerin ta savaş günlerinden başlayan pişmanlıkları anlatılır hep.
Gözümüzden kaçan ise; bu savaştan pişmanlığını asla dile getirmeyenlerdir. Bugün, bunun üzerinde duralım.
John Henry Patterson adlı Yahudi, Çanakkale harbinde Yahudileri Anadolu’ya karşı savaşa katılmaya nasıl örgütlediğini, İngilizlerin, savaşa katılma isteklerini kabul etmesi ve görevlendirmesiyle kurduğu Siyon Katır Birliği’nin Çanakkale’de neler yaptığını 1916 yılında Londra’da kaleme alıp kitap haline getirmiş. Patterson’un bu kitaptan amacı itirafta bulunmak değil, o yıllarda oluşturmaya çalıştığı Yahudi Birliği’nin hedefleri ve hayallerini ortaya koyarak Siyon emellerini diri tutup, “Çanakkale harbine katılmış olmanın Yahudilere neler kazandırdığını” anlatmaktı.
Ozan Kemal Sarıalioğlu, Patterson’un eserini “Çanakkale Savaşı’nda Siyonistler” adıyla Mart 2011’de Türkçe’ye çevirip tarihimize ışık tutmuş, sağ olsun.
…
Patterson’un kitabında anlattıklarını bir yana bırakarak, sonunda kullandığı ifadeleri burada paylaşalım;
“”…Fransa’nın, İngiltere’nin ve İmparatorluğun savaşta düşen kahramanlarının ruhlarının zafer anımızı hevesle gözlediklerini söyleyebiliriz rahatlıkla. Donanmamız Çanakkale Boğazı’ndan zaferle geçtiğinde –ki bu kesinlikle gerçekleşmeli- ve gök gürültüleri ölülerimizin cesetlerini selamladığında ruhları da huzur içerisinde olacak; çünkü o anda her şeye rağmen boş yere ölmediklerini anlayacaklar!”
…
Bu cümleler ortaya koyuyor ki; Patterson ve onun gibilerin, Anadolu üzerindeki hayallerinin sona ermiş olduğunu düşünmek, aşırı iyimserlikten başka bir şey olmaz.
Kitabının bazı bölümlerinde benzer ifadeleri kullanarak, Anadolu’nun kendileri için neden önemli olduğunu gayet açık bir şekilde anlatıyor Patterson.
Birliği kayıplar verdikçe Mısır ve diğer bölgelerden nasıl Yahudileri toplayıp Çanakkale’ye getirdiğini büyük bir kahraman edasıyla anlatan Patterson, Siyon Katır Birliği’nin savaşa katılmış olmasının, Yahudi dünyasında büyük heyecan uyandırdığına, Yahudilerin, müttefiklere büyük sempati duymasını sağladığına da vurgu yapıyor.
…
Patterson bir yerde “Çanakkale’deki berbat kayıplarımızın ve feci yenilgimizin tamamen sonuçsuz kaldığı zannedilmesin. Oradaki varlığımızla, azametli bir Türk ordusunu alıkoyup neredeyse yok ettik ve bunu yaparak Rus müttefikimize paha biçilmez bir destek sunmuş olduk. Eğer Gelibolu’da tuttuğumuz Türk ordusunun, Enver Paşa’nın Kafkaslardaki büyük hamlesine katılması mümkün olsaydı, Türklerin bu bölgelerde Rusları ezeceğine ve müttefikimiz için her şeyi kapkara kılacağına hiç şüphe yoktu” diyerek, Rusya’nın Kafkasya’daki cephesini koruyabilmiş olmasını Gelibolu seferine borçlu olduğunu anlatıyor.
…
Çanakkale’ye sadece “Kazanılmış bir zafer” gözüyle bakmak bizim için yetmez! Önemli olan, savaşın tahlilini derinlemesine yapıp, kimin hangi emellerle savaşta yer aldığını, savaştan sonra da hangi emelleri taşıdığını görmek gerekir.
Patterson’u okuduktan sonra; birilerinin hala “Kaybederek çekilmek zorunda kaldıkları Çanakkale’de, Türkiye’ye verdirdikleri ağır zayiatları kazanım” olarak sunduklarını ve o gün savaşa hangi emelleri taşıyarak katılmışlarsa, aynı emelleri sonraki nesillere “miras olarak bıraktıklarını” anlıyoruz.
Merakımız ise; bugünkü mirasçıların, kendilerine tevdi edilen “mirasa yönelik planları!” dır.
Patterson’nu okuyun, hak vereceksiniz bana ve benim gibi düşünenlere.