Gelişmekte olan iletişim teknolojileriyle birlikte geleneksel medyanın da hayatımızdaki rolü giderek azalıyor, medya da diğer her alanda olduğu gibi hızlı bir şekilde dijitalleşiyor. İnsanlar güncel haber ve olayları gazete ya da televizyon yerine sosyal medyadan, sitelerden takip eder oldu. Haliyle bu durumun insanların fikir yapılarını ve tercihlerini biçimlendirmede büyük rol oynadığını söylemek mümkün. İşin siyasi boyutunu ele alacak olursak, siyaset bir ikna sanatıysa eğer, yeni nesil iletişim araçlarının siyaseti nasıl şekillendirdiğini ne yönde etkilediğini de irdelemek gerekir diye düşündüm. Artık önümüzdeki seçimlerde flama bayrak afiş broşür yerine partilerin sosyal medya ve dijital iletişim platformlarını aktif kullanacakları bir döneme girildiğini söyleyebiliriz, peki bu durum toplum ve siyasete ne şekilde etki edecek, seçmenin oy tercihlerini ne yönde etkileyecek, geleneksel medyadan farklı olarak süreç nasıl işleyecek, sosyal medyanın siyaset diline ve yöntemlerine etkisi nedir, internet aracılığıyla servis edilen provokatif içerikler, dezenformasyon adaylara, partilere ve oy oranlarına nasıl yansıyor? Dünya bu dijital dönüşümün neresinde, siyasi anlamda hangi noktada?

Tüm bu konu başlıklarını ve daha fazlasını Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Dijital İletişim Uzmanı Doç. Dr. Ali Murat Kırık ile konuştuk..

Hocam öncelikle ülkemizde sosyal medya kullanımında durum ne? Geleneksel medyanın dönüşümünü, dijitalleşmesini siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Biraz bunlarla konuya giriş yapmanın daha faydalı olacağı kanaatindeyim..

Sosyal medya gerek Türkiye’de, gerekse de dünyada her geçen gün etkisin arttırmaktadır. Her yaştan her kesimden kullanıcıya hitap edebilen sosyal paylaşım ağları aracılığıyla etkileşim had safhaya ulaşmış; Facebook, Twitter, Instagram, YouTube gibi yeni nesil iletişim ortamları hayatın merkezinde yer almaya başlamıştır. Türkiye’de sosyal medya kullanımında her geçen gün hızlı bir artış yaşanmaktadır. İstatistikler incelendiğinde bu durum daha iyi ortaya çıkmaktadır. We are Social ve Hootsuite işbirliğiyle hazırlanan rapor sonuçlarına göre 81 milyonluk Türkiye nüfusunun 54.3 milyonu internet kullanıcısıdır. Bu sayı hiç de azımsanacak ölçüde değildir. 51 milyon aktif sosyal medya kullanıcısının varlığı da Türkiye’de sosyal medyanın geldiği noktayı açık bir şekilde gözler önüne sermektedir. Nüfusun yarısından fazlası ise sosyal medyayı kullanırken mobil iletişim araçlarını tercih etmektedir. Geleneksel medya daha sınırlı bir etkileme gücüne sahipken yeni medya ve dijital iletişim teknolojileriyle birlikte bu etki artmış ve Kanadalı iletişim bilimci McLuhan’ın ifade ettiği gibi dünya global bir köye dönüşmüştür. Yeni medya ve dijital teknolojiler etkileşim, kitlesizleştirme ve eş zamansızlık özellikleri sayesinde geleneksel medyanın önüne geçmiş ve bireyler aktif kullanıcılara dönüşmüşlerdir. Yöndeşmenin etkisiyle beraber farklı iletişim araçları tek bir boyut altında toplanmıştır. 

Peki dünyadaki diğer örneklere baktığımızda sosyal medya siyasete ve topluma ne ölçüde hakim, bu etkiyle kazanılan seçimler var mı? Özellikle Amerika’da dijital networkün yoğun bir şekilde kullanıldığını biliyoruz, gerek Obama gerekse Trump döneminde.. Hatta Trump’ın dijital direktörü Brad Parscale’nin seçimleri Facebook ve Twitter sayesinde kazandıklarına, çalışmalara adaylıktan bir buçuk yıl önce başladıklarına, online reklamlara 90 milyon dolarlık bütçe ayırdıklarına yönelik açıklamaları vardı o dönem, Clinton’ın televizyon kampanyalarına neredeyse iki katı harcamasına rağmen dijital çalışmaların ağır basması sanırım konu edindiğimiz meseleyi daha da önemli kılıyor, ne dersiniz?

Sosyal medya artık siyasetin merkezinde yer alıyor. Yeni nesil siyaset internet ortamında şekillenmeye başlıyor. Seçim kampanyaları ve siyasal iletişimin gözbebeği sosyal medya durumuna geldi.  Özellikle Twitter bu noktada başı çekiyor. Günümüzde sosyal medya üzerinden kazanılan seçimler elbette mevcut. Siyasal iletişimin merkezi olan Amerika Bileşik Devletleri’nde sizin de belirttiğiniz gibi sosyal medya üzerinden seçim kazanan iki isim var. Bunlardan bir tanesi Barack Obama, diğer ise Donald Trump’tur. Ancak her iki seçimde kullanılan yöntem farklıdır.  'Dünya tarihinin en iyi seçim kampanyası'' olarak anılan 2008 Amerika Başkanlık Seçimleri Obama’nın zaferiyle sonuçlanmıştır. Yes we can”; yani “Evet, yapabiliriz” sloganı umudu gençlere aşılamış ve sosyal medya çok aktif bir şekilde kullanılmıştır. İnternet ortamından büyük bağış toplayan Obama, mybarackobama.com isimli siteyi Facebook tarzı bir sosyal ağa çevirdi ve buradan kitlelerle buluşmayı bildi. Obama’nın aşağı yukarı 670 milyon dolarlık seçim bütçesinin büyük kısmı internetten toplanan bağışlardan elde edildi. Trump’un başkan olduğu seçimde ise daha farklı bir olay yaşandı. Cambridge Analytica şirketi 50 milyon kişinin verilerine izinsiz bir şekilde ulaştı. Bu veriler de Donald Trump'ın başkanlık seçimleri kampanyasında kullanıldı. Bu iki örnek dünya siyaseti açısından önemli. Dijital ortamdaki yapım ve içerik maliyetlerinin düşmesi de sanal ortamı, geleneksel medyaya oranla daha etkin kılmakatadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da ‘Eski tarz kampanya yöntemlerini terk ediyoruz’ şeklinde açıklama yapmıştı, diğer partiler de çevreye duyarlı kampanyaların destekleneceğini belirtti. Sanırım önümüzdeki dönemde dijital medyanın aktif bir şekilde kullanılacağının en bariz göstergesi bu, peki dijital anlamda bu siyasi kampanyalar nasıl yürütülecek? Siz bir demecinizde online mitingler yapılabileceğinden bahsetmiştiniz...

Sizin de ifade ettiğiniz gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan; "Eski tarz kampanya yöntemleri şehirlerimiz kirleten, tepkiye yol açan bir hale geldi. Gürültü ve görüntü kirliliği oluşturan kampanya yöntemini tamamen terk ediyoruz" açıklamasını yapmıştı. Bu yerel seçimlerin gidişatı açısından önemli bir söylemdi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal ise daha çevreci ve dijital bir seçim kampanyası yürüteceklerinin işaretini İzmir’de vermişti. AK Parti İzmir İl Başkanlığı’nda gerçekleştirilen toplantıda konuşan Ünal, “İnsanların sadece fiziki gerçeklikte değil aynı zamanda sanal ortamda da kendisini farklı avatarlarla ifade ettiği bir dönem başladı. Bir anda Cumhurbaşkanımızın bir konuşmasını sosyal medya üzerinden 10 milyon, 12 milyon kişiye ulaştırabiliyoruz ya da bir anda sizin 15 milyon takipçinize ulaştırdığınız bir mesajın sadece Twitter’daki viral etkisi 50-60 milyonlara kadar ulaşabiliyor. Böyle bir dünyada artık gündemi televizyonlar ve gazeteler oluşturmuyor, artık gündemi sosyal ağlar oluşturuyor” diyerek sosyal medyanın önemini vurgulamış oldu. 

CHP ve MHP de çevreci seçim kampanyasına olumlu yaklaşarak görüntü ve gürültü kirliliğine neden olmamak için afiş asmama ve otobüs dolaştırmama kararına destek verdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun; “Birçok adayımız çevreyi kirletecek broşür, afiş yaptıramıyor” diyerek AK Parti kararından memnun olduklarını belirtti. Torun ayrıca; “Sosyal medyayı da açık alanları da kullanacağız. Birebir evlere girip her yerde olacağız, her alanda çalışacağız.” açıklamasında bulundu. MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz; "Seçim dönemlerinde bazı sokaklar görüyorsunuz bayraklar üst üste geçmiş, gürültü sebebiyle neredeyse yaşanmaz hale gelmiş. Bu tür kampanyalarda vatandaşlarımıza hiçbir şekilde rahatsızlık vermemek gerektiğini düşünüyoruz. Çevreye duyarlı kampanyaların yürütülmesini MHP olarak destekliyoruz" diyerek seçim kampanyalarının sosyal medyada gerçekleşeceğini işaret etti.

Animasyon filmler, viral reklamlar ve elbette ki Youtube, Instagram gibi ağlar kullanılarak yapılacak sanal mitingler genç seçmenleri etkileyecek. Yani yeni nesil meydanlar sanal ortam ve sosyal medya olacak. İkincil ekran aracılığıyla siyasetçilere, adaylara sorular yöneltilebilecek ve birebir iletişim imkanı sağlanmış olacak. 

Günümüzde sosyal medya, kitlesel iletişimi elinde tutan ve konsolide eden en büyük güç. Yakın dönemde şahit olduğumuz renkli devrimler, Arap baharı, Gezi olayları v.b kitlelerin kısa sürede organize olmasıyla gerçekleşti. Kitlesel iletişimi toplumsal, sosyal ve bazen de ulusal bir tehdit haline dönüştüren en büyük tehlike sanırım dezenformasyon. Bunu, birbirimize kenetlenmemiz gereken kritik süreçlerde sıkça yaşıyoruz malumunuz. Paylaşılan bir içerik doğruluğu teyid edilmeden anında milyonlarca kişiye ulaşabiliyor, haliyle bilgi kirliliği nedeniyle iş işten geçmiş oluyor. Bu devasa gücü kontrol etmenin yolları var mı, partiler bu süreci nasıl yönetmeliler, provokatif içerikler adayları ne yönde etkiler?

Toplumsal olaylar ve seçimler döneminde sosyal medyanın önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Sosyal medya ve internet, aynı zamanda ciddi bir dezenformasyon da içermektedir. İletilen bilgilerin doğru veya yanlış olup olmadığına karar vermek çoğu zaman kullanıcılara bırakılmaktadır. İnternetin en önemli özelliği olan herkesin bir web sitesi oluşturabilmesi veya bir web sitesine katılarak içerik ve bilgi yayınlamaya başlaması mümkün olsa da verilerin veya bilgilerin güvenilirliği büyük bir soru işaretidir.  Özellikle toplumsal olaylar sırasında bilgilerin güvenliğinin büyük önemi olsa da tekil bir kullanıcıdan çıkan yanlış bir bilgi bile hemen yayılabilmektedir. Örneğin Gezi olayları sırasında söylentiler, onları doğrulamaya yönelik girişimlerden bağımsız olarak sosyal medya faaliyetinin önemli bir parçası olmuştur. Araştırmalar, her sosyal harekette söylentilerin son derece önemli olduğunu göstermektedir.  Wall Street Eylemleri, Arap Baharı, Gezi Parkı Olayları, Fransa’daki sarı yeleklilerin eylem sürecinde sosyal medyanın rolü ve etkisi oldukça büyük olmuştur. Sahte ve bot hesaplar bu bilgi kirliliğini desteklemektedir. Sahte hesapların birçoğu Amerika ya da Rusya merkezli olmakla birlikte Türkiye'deki fenomenler ve ajanslar üzerinden de satın alınabiliyor. Bu bir ticaret aracı haline geldi. Özellikle bazı siyasi partiler bunlarla anlaşıp propagandalar yürütüyor. Kontrolsüz bir alandan bahsediyoruz. Uçsuz bucaksız. Dünya çapında bir mecrayı kontrol altına almak günümüzde mümkün değil. Kişiler, ajanslar hatta sosyal medya fenomenleri üzerinden temin edilebilen bot hesaplar, terör örgütü propagandaları yaparak milli duyguları zedelemeye yöneliyor. Bilgi kirliliği oluşturarak vatandaşların siyasetçiler, siyasi partilere olan güvenini zedelemeye çalışıyor. Bu noktada siyasi partilerin kriz iletişimini iyi yönetmesi ve elbette kendi medya ekiplerini oluşturarak doğru bilgiyi birincil kaynaktan aktarmaları gerekmektedir. 

Dijital ve sosyal medya seçmenin oy tercihlerini ne ölçüde etkiler, buna yönelik bir araştırma veri var mı?

Sosyal medya oy tercihlerini etkilemektedir. Bunun aksini düşünmek doğru olmayacaktır. Ipsos’un Kanadalı düşünce kuruluşu CIGI ile beraber yürüttüğü, Türkiye dahil 25 ülkeyi kapsayan araştırma bunun en somut göstergesidir.  Bu araştırmada sosyal medyanın politik görüşleri etkilediği sonucu ortaya çıkmıştır. .Endonezya %69 ile başı çekerken, Hindistan %68 ile ikinci, Mısır %63 ile üçüncü sırada yer almıştır. Brezilya ve Pakistan’da ise bu oran %58 olmuştur. Meksika ve Çin’de ise oran %56’ya düşmüştür. Türkiye ise %40’lık oranıyla 12. sırada kendisine yer bulmuştur. Bu sonuç sosyal medyanın oy tercihlerini etkilediği sonucu ortaya koymuştur.

Son olarak adaylara ve seçmenlere bulunmak istediğiniz öneriler var mı? Seçim sürecinde iki taraf için de önem arz eden noktalar neler sizce?

Özellikle 31 Mart yerel seçimlerinde adayların dikkat etmesi gereken noktalar bulunmaktadır. Sıcak ve samimi bir dil kullanmaları elzemdir. Kendi ekipleriyle birlikte hareket etmeleri lehlerine olacaktır. Kriz iletişimi konusunda yetkin bir ekip bilgi kirliliğiyle de mücadele edebilecektir. Gençler Instagram ve YouTube’yi tercih etmektedir. Bu seçimlerde mutlaka dijital ortam aktif bir şekilde kullanılmalıdır. Uzmanlarla çalışmak bu noktada oldukça önemlidir.  Seçmenleri ise bot ve sahte hesaplar tehdit etmektedir. Seçmenler dezenformasyona aldanmadan adayların onay rozetlerini mutlaka kontrol etmelidir. Her paylaşılan içeriğe ve bilgiye sorgulamadan inanmamalıdır. Resmi kurum ve yayın organlarının açıklamalarına dikkat etmeli, sosyal ağlardaki anonim hesaplar üzerinden yayılan içeriklere itibar etmemelidir.  Adaylar kendi web sitelerinde ve broşülerinde sosyal medya hesaplarına mutlaka yer vermelidir. Böylece bilgi kirliliği minimum düzeye indirgenecektir. Ülkemiz için hayırlı sonuçların çıkacağı bir seçim olmasını dilerim.