Ülkemizin sıralamaya kalksak binlerce sorunu var. Bu bizim ölçeğimizde bir ülke ve binlerce yıllık tarihi olan bir devlet için çok olağan. Ancak bu sorunların zaman içinde çözülerek azaltılması gerekir. Eğer siz dünden bugüne bu sorunları çözmeden gelirseniz yerine yenileri de ekleneceğinden durum içinden çıkılmaz vahim bir hal alır. Türkiye'nin şimdiki hali bundan ibarettir!

Sorunların çeşitliliğinde en baş sırayı ekonomi alır. Eğer ekonominiz temel bazlı sorunlar içinde ise ve siz bunları çözememişseniz; işsizlik, yoksulluk, eğitimsizlik, kültürel yozlaşma, ahlaksızlık, eğitimsizlik, ve bunların getireceği mutsuzluk topluma hakim olur.

Bugün ekonomimiz ağır sorunlar altında debelenmektedir. Aralık 2018 verilerine göre 3.749 milyon işsizimiz var. Gizli işsizlikle bu sayının 10 milyonun üzerinde olduğunu söyleniyor. Genç nüfusta işsizlik oranları da, çok yüksek seyrediyor. Yoksul sayımızın ise 16 milyonun üzerinde olduğu belirtiliyor. Demografik yapımızın da, siyaset eli ile bozulduğu çok açıktır.

Bu sebeple ülkelerinde bir gelecek göremeyen başta mühendis, doktor, mimar olmak üzere binlerce eğitimli gencimiz yurt dışına gidiyor ve gitmek içinde çareler arıyor!

Ekonominiz temel parametreler açısından bozuk ise sosyal adaletin temininde de, sıkıntılar içindesiniz demektir. Yani zenginimiz zenginliği koruyor ve artırıyor; fakirimiz de yoksullaştıkça yoksullaşıyor.

Buna paralel eğitim işlerinde de, ağır sorunlar yaşıyoruz... Çocuklarımız her geçen gün fırsat eşitliğini yitiriyor. Parası olanlar çocuklarına iyi eğitim aldırmanın yolunu bulurken uyduruk bir din anlayışı ile kandırılan yoksul ailelerin çocukları, ülkenin her tarafında açılmış bulunan din eğitimi verdiği ileri sürülen kalitesiz okullarda eğitime mecbur ediliyor.

Türkiye aynı zamanda artık kendi kendini doyuramaz bir ülke haline gelmiştir. Soğanın kilosu 7 TL'dir. Sebze ve meyve el yakmaktadır. Domates ithal edilmek üzeredir. Dünyanın en pahalı etini yediğimizi de, unutmayalım!

Dedim ya, saymakla bitiremeyeceğimiz sorunumuz var. Bunlar hepimizi doğrudan etkilediği için hemen sayıverdim. Bu sorunları çözmek, hafifletmek, yaratılmasını önlemek siyasetin işidir ve görevidir. Ancak orası da yani siyasette bu ülkenin müzminleşmiş temel sorunlarından biridir. Niçin veya neden böyle, onlar ayrı tartışılacak konulardır.

Bugün itibarı ile söyleyebiliriz ki; Türkiye'de siyaset tükenmiştir. Hiç bir yapı ve siyasetçi ki; buna liderlerde dahil halka gelecek için bir ümit vermemektedir. Böyle olduğu içinde gençler ülkeyi terk etmek için hazırlık yapmaktadır. İş insanları sermayelerini yurt dışına taşımaktadır. Vatandaşlarımız başka bir ülkenin vatandaşlığına geçmek için türlü yollar denemektedir. Eğer siyaset ve siyasetçiden bir ümit duysalardı bu davranışlara tevessül etmezlerdi. İnsan yurdunu terk etmeye öyle kolay karar vermeye cesaret edemez. Demek ki, sorunlar çok vahim bir noktaya taşınmış!

Vatandaşımız aptal değildir. Gelişmeleri harfiyen takip etmekte ve bütün siyasi yapılar ile birlikte siyasetçileri ve de özellikle liderleri izlemektedir. Üzülerek görmektedir ki; siyasetimiz senaryosu nerede yazıldığı belli olmayan bir tiyatro oyunu gibidir. Dün de böyleydi ama bugün sorunumuz daha da, ağırlaşmıştır. Önümüzde yapılacak yerel seçimlerle ilgili yaşananlarda yazdıklarımızı doğrular niteliktedir.

Türk halkı kendisini bu ağır sorunlardan kurtaracak, yaşamdan ümit duymasına sebep olacak, mutlu ve huzurlu yarınlar vaat edecek samimi bir lider, milli bir siyasi yapı ile çalışkan ve bilgili siyasi kadrolar arayışı ve beklentisi içindedir.

Siyaset yalan demek değildir. Siyaset teslimiyet demek değildir. Siyaset nefsine yeni düşmek değildir. Siyaset koltuğa yapışmak demek değildir. Siyaset "ben yaptım oldu" demek değildir. Siyaset el ele, kol kola girerek meselelere halk için yaklaşmak ve çözmektir...

Ben bir vatandaş olarak siyasetin tükenmişliğini sizlerle paylaşmak istedim. Kimse vazgeçilmez değildir. Başımıza gelenler de, asla kader olamaz. Gelin hep birlikte siyasetin tükenmişliğine çareler arayalım...