Siyaset ve CHP
Siyasi partilerin tek bir amacı vardır, İktidar olarak ülkenin kaderini, yönetimini ele geçirmek ve ülkeyi vatandaşı memnun edecek biçimde yönetmek, kalkınmayı sağlayarak fertleri refaha kavuşturmaktır. Siyaset, halka hizmet etmenin, en yüksek noktası olup, milletin temsilcisi olarak, yapılan hür ve adil seçimler sonucunda, Milletvekilleri parlamentoya giderler. Milletvekilliği, herkese nasip olmayan, halka, millete hizmetin en ulvi ve kutsal makamıdır. Demokratik sistemde, meclise halkın oyları, yani iradesiyle gelmek, diğer bir deyişle sandıktan çıkmak esastır. Bu nedenle darbeler sonucu valiler tarafından seçilen ve milli güvenlik konseyi tarafından belirlenen danışma meclislerini, halkın gerçek iradesini temsil eder tarzda düşünemiyorum. Danışma Meclisi ile ilgili olarak anlamadığım diğer bir husus da seçim ve sandıktan gelmeyen insanların nasıl kendilerini parlamenter olarak görmeleri ve Milletvekillerinin tüm haklarından yararlanabilmelidir. Anayasa çalışmalarında bir çok hususa el atılmışken, bu konuda düzeltilmelidir.
CHP’ye gelince, tabiatıyla siyasi partiler iktidara geldiklerinde millete nasıl ve ne hizmetleri yapacaklarına dair beyanlarını ve programlarını ortaya koyarlar. Bunlar, birer siyaset belgesi olarak fevkalade önemlidir. Anlı şanlı profesörlerin ve teorisyenlerin hazırladıkları, ancak halkın okuduğunda anlayamadığı programlar ve belgeler, ancak vatandaşa açık seçik izah edilebilirse, bir anlam kazanır ve bunları iyice anlayan vatandaş, gerekli değerlendirmeyi yaparak iradesini sandığa yansıtır ve kendisini idare edecek Milletvekillerini seçerek, meclise yollar. Parti programları nazari ve teorik laflardan ziyade, halkın birinci derecedeki ihtiyaç ve önceliklerine cevap vermelidir.
CHP’nin son kurultayda hazırlamış olduğu program, CHP’nin, değişmesini ve yenileşmesini öngörmektedir. Sosyal Demokrasi, Sosyal liberalizm, Atatürkçülük ifadeleri kullanılmaktadır. Belki bunları entellektüeller ve bizler anlayabiliyor ve tartışabiliyoruz. Gerçekten, yapılacak üst düzeyli panellerde ve sempozyumlarda bu teoriler tartışılabilir, yeni fikirler öne sürülebilir veya mevcut fikirler aynen kabul edilebilir. Fakat, siyaset karışık bir iştir. Siyaset, bilimsel sempozyumlarda ve toplantılarda değil, meydanlarda, sokaklarda, evlerde, kahvelerde, ezcümle, siyaset meydanlarında ve parti binalarında yapılır. Halk ve seçmen seçeceği temsilci ile gözgöze gelmeyi, ona dokunup, sarılmayı, elini sıkmayı herşeyin üzerinde tutmaktadır. CHP’nin bu son değişim programını hazırlayan hocamızda zaten şöyle diyor: “Ben Genel Merkezde odamda otururum, akademik işlerle meşgul olurum, benim hazırladıklarımı anlatabilirse örgüt anlatır” diyor.
Aslında siyaset, halkın kalbine giden yolu keşfederek, onun oyunu alabilme sanatıdır. Siz isterseniz, dünyanın en ileri, en güzel görüş ve fikirlerini ifade edin. Söylediklerinizi halk anlamıyorsa seçimlerde oy yerine, hava alırsınız. Siyasetle uğraşanların, hele hele muhalefet partisinde bulunanların halkın ayağına gitmek, halka hizmet etmek, halkın sorunlarını dinleyerek halka umut ve refah sunmak gibi sorumlulukları vardır. AKP İktidarının seçimlerde başarılı olmasının altında yatan neden, sağlık, sosyal güvenlik, geçim şartları, istihdam, konut gibi konularda halka bazı mesajları verebilmesidir. Bu günlük ihtiyaçlar, halk nazarında teorik ve halkın anlamadığı programlardan daha önde gelmektedir. Bir de AKP’nin yaptığı gibi, bu hususları dini hislerle birleştirebilirseniz, Türkiye’de iktidar olursunuz!
Siz seçim kazanmak istiyorsanız, halkın geçimine, yaşamına ve cebine girene giden yolları keşfedip, bunlara formüller bulmak mecburiyetindesiniz. Siyaset, yolda giderken arabayı durdurup, esnafla, mahalleliyle, taksi şoförleriyle kucaklaşıp, çay içmekten geçmektedir. Bir zamanlar Sn. İlhan Kesici’nin İstanbul Belediye Başkanı adayı olduğu seçimlerde, Genel Başkanın talimatı ile Sn. Oltan Sungurlu başkanlığında Anadolu Yakasında, bir seçim merkezi kurmuştuk. Beraber çalıştığımız bazı Milletvekili arkadaşlarla siyaset metodu konusunda görüş ayrılığımız çıktı. Onlar adayımızı, Tv Tv dolaştırıp, “Biz Tv yoluyla evlere gireceğiz” dediler. Ben ve Oltan Bey ise halkın arasında, mahallelerde esnaf ziyaretlerinde, yani halk ile bir arada çalışılmasını öngörmüştük. Nitekim, belediye seçimlerini bunları yapmadığımız için farklı bir şekilde kaybettik. Bir gün kendi bölgemde (Anadolu Yakası 1. Bölge) seçim kaybının sonuçlarını araştırırken, bir vatandaş seçmen şöyle dedi. “Ben sizin adayınıza neden oy vereyim, hiç görüp elini sıkmamışım”, dedi.
Bu nedenle, iktidar olmak isteyen siyasi partilerin, siyaseti vatandaştan kopmadan teorilerden uzaklaşarak, halkla birlikte yapması gerekmektedir...