……………..Herkesin vardır içinde büyüttüğü, yapayalnızlığa sarmaladığı, biraz perişan, biraz bağırtkan sırları. Hepimizin vardır yüreğinden vurulmuşluğu, unutulmuşluğu. Kalmışlığı, bir yürekte, saklanmışlığı, kırgınlığı, yaşanmışlığı.
…………..Hepsini saklarsın bir sır olarak. Sırrın içinde sır vardır. Bir yaradan bilir, bir de yaşayan. Yaşatan bile bilmez belki. Sıradandır ona göre de, bir sen bilirsin o yıkılmışlığı.
…………..Sırlar, arada kulağına fısıldar: ’’Ben burdayım,unutma’’. Unutmazsın zaten, üstünü örtersin, bohça bohça sararsın, aman görmesin kimse, bilmesin. Yaradanla arandadır o sır, yaradandan utanırsın da yine ona sığınırsın.
…………….Tövbelere düşer yolun, Kabe’den geçersin, af dilersin. Taşlarsın şeytanı ve taşlarsın kendini, ağlarsın.
…………..İlkokuldaki gibi değildir sakladıkların, çaldığın küçük bir çikolata kadar masum da değildir artık.
…………..Kendince büyütürsün de büyütürsün. Tütsülersin, üstüne bir cigara içersin.. Unutursun zaman zaman. Ama hep vardır, bilirsin. Bir gün çıkmasın karşına diye dua edersin.
……………Bir zamanlar delice aşık olduğun adamla, yanında karısı, kucağında bebesiyle karşılaşmak gibi ağır olur çünkü sırrın kapısının aralanması. Ağırına gider, ağrırsın. Ağrıdıkça karmaşıklaşırsın. Karmaşalar sarmaşır fikirlerine.
…………….En iyisi sırrın kalmasıdır yerinde. Kimseye söylemeden, kendinden bile ötelerde tutmalı. Belki de unutmalı. Unutarak bir köşede bırakmalı.
…………..Her sırrın perişan eden bir hikayesi vardır aslında. Yazılsa roman olmaz belki ama, sahibini delip geçen, an an, sözcük sözcük, parça parça bir hikaye. Bazen kötü, bazen güzel. Birkaç sayfaya sığacak, belki bir çocuk masalı kadar kısa, belki bir ömrün sonuna yetecek kadar uzun. Belki çok heyecanlı, belki çok sıkıcı. Sırlar yerleşirse bir kere ömrüne, en iyisi göm onu yüreğine. Söyleme kimselere: OYSA BEN BU GECE YÜREĞİM ELİMDE, SANA BİR SIRRIMI SÖYLEYECEKTİM deme. Söylenmez, kader bile izin vermez.