Emperyalist Batı, özellikle Tanzimat’tan beri Osmanlı Devleti bünyesindeki Türk olmayan unsurların ırkçılık damarlarını ve Türk’e karşı düşmanlık hislerini sürekli tahrik etmiştir. Yunan ırkçılığı, Bulgar ırkçılığı, Sırp ırkçılığı, Arnavut ırkçılığı, Arap ırkçılığı gibi öteki unsurların ırkçılıklarını da sürekli diri tutarak Osmanlı Devleti’ne isyan ettirmiş ve sonunda devletin parçalanmasına sebep olmuştur. Osmanlı milletler birliğini, Türk dışı unsurları ırkçılaştırarak çözen emperyalist Batı, bugün de Türkiye Cumhuriyeti’ndeki Türk millet birliğini yine ırkçılık üzerinden parçalama hedefini gütmektedir. Bu sefer Türk vatandaşı olan bir kısım Kürtleri, Kürt ırkçılığı üzerinden örgütleme çalışmalarını uzun zamandan beri yapmaktadır.
PKK, silahlı eşkıyalıkla Batı üretimi bu Kürt ırkçılığını eylem planında sergilediği gibi yine Batı kaynaklı fonlardan yemlenen ve beslenen sivil Kürtçü ırkçılar da Türk düşmanlıklarına yazılarıyla, konuşmalarıyla, siyasetleriyle devam ediyorlar. Bugün basın yayın ve siyaset alanlarında Türk milletine yönelik fikir kılıklı ırkçı Kürtçü saldırılar büyük bir bombardıman hâlindedir. Demokrasi adına, özgürlükler, haklar adına PKK söylemine bağlı Kürt ırkçılığı meşru gösterilmekten öte, Türk millî varlığına karşı bir cephe olarak öne sürülmektedir.
PKK eşkıyası her gün İstanbul’un ortasında bile vatan evlatlarını gök ekin biçer gibi biçerken gazete ve televizyonlarımızda yorum yapan, konuşan, siyaset üreten, güya bize akıl verenlerin hep Türk düşmanı Kürt ırkçıları ya da Kürtçülüğü matah bir şey zanneden mankurt Türkler olduğunu görüyoruz. En İslamcısından en liberaline kadar gazete ve televizyonları işgal etmiş entelektüel gevezeler, yazı ve konuşmalarıyla dolaylı olarak hep PKK eşkıyalığını demokratik bir tepki ve hak olarak yorumlayarak bizi mankurtlaştırmaya çalışmaktadırlar. Bu vasatta en kıymetli varlığı olan evladını vatan için şehit vermiş vatandaşın cenazesinde yasını tutması bile yasak. Cenaze merasimi yapmak, bu merasimde matem tutmak, Türk’ün eşkıyaya karşı kararlı ve azimli bir şekilde duruşunu haykırmak, millî tepkimizi dile getirmek terörü azdıran bir sebep olarak yorumlanabilmektedir. Türk vatanında Türk’ün en haklı olduğu noktada haklılığını dile getiren en kısık sesi bile liberal faşizm tarafından hemen boğulmak istenmektedir.
PKK eşkıyasının terörü dış ve iç mihrakların ortak bir projesidir ve bu proje, uzun yıllar öncesinden beri uygulana gelmektedir.
Mesela Amerika, Türkiye’ye 1962’de Barış Gönüllüleri adı altında bir sürü ajan, görevli adam gönderdi. Bunlar 1972 yılına kadar 10 yıl süreyle ülkemizin her yerini işgal ettiler. Görünüşte bunlar, üçüncü dünya ülkelerine yardım etme amacında insanî bir örgüttü.
Bu adamlar ülkemizin her yerini gezerek bir kısım vatandaşlarımıza sen Kürtsün, Türkler senin düşmanın, sen Alevisin, Sünniler senin düşmanın, sen solcusun sağcılar senin düşmanın diye Kürt, Alevi, solcu diye bazı insanları Türk milletine ve devletine düşman ettiler. Ondan sonra ülkemizde sağ-sol, Alevi-sünni kavgalarını, son olarak da Kürtçülük adına PKK’nın Türk Devletine ve milletine açtığı savaşı görüyoruz.
Birileri bunu bazen itiraf etmek zorunda da kalabiliyor. Mesela DEHAP Batman il başkanı Mehdi Öztürk, bir açıklamasında şöyle diyor: “Bize gelen (batılı) heyetler, ’farklılıklarınızı ön plana çıkarın, milliyetçiliği (Kürt milliyetçiliği) körükleyin’ telkininde bulunuyorlardı. Irak’ta oynanan oyunun benzeri Türkiye için oynanıyor. Yıllardır yaratılmaya çalışılan bir Türk-Kürt kavgasıdır.”
Bütün bu örnekler gösteriyor ki, Tanzimat’tan bu yana emperyalist Batı, hem Türk hem İslam dünyasını etnik, dinî, coğrafî, sosyal, siyasi, kültürel farklılıkları sürekli kaşıyarak parçalamak ve kolayca sömürülebilir birer lokma hâline getirmek istemektedir. Nasyonalizm (milliyetçilik) politikasını kendi içinde birleştirici, Türk-İslam dünyasında da ayrıştırıcı bir ideoloji olarak kullanmaktadır.
Avrupa Birliği’yle Amerika’sıyla bugün yağmacı, talancı barbar batı, Türkiye’mizde emperyalist ayrıştırıcı politikalarını Türk düşmanlığına dayalı etnik siyaset üzerine kurmuştur. Kavmiyetçi Kürt ırkçılığını PKK eşkıyası, masum Türk milletine vahşice saldırarak uygularken; öbür taraftan liberal faşistler ve yedeklerine aldıkları saftirik İslamcı muhafazakârlar ve enternasyonalci komünistler, bu PKK eşkıyasının ırkçı söylemlerine paralel bir biçimde gazetelerde, dergilerde yazı yazıyor, televizyonlarda konuşuyor, partilerde siyaset yapıyorlar.
Biz Müslüman Türk milleti olarak bugün sadece eli silahlı PKK eşkıyasının saldırılarına maruz kalmış değiliz. Aynı zamanda ve en çok, sivil PKK propagandacılarının zihinlerimize, ruhlarımıza doğrulttukları aldatma, çarpıtma, ters yüz etme, uyutma, uyuşturma, mankurtlaştırma silahlarına maruz vaziyetteyiz. İşin en kötüsü de PKK güdümlü kavmiyetçi, ırkçı Kürtçülük propagandalarını doğrudan ya da dolaylı olarak yapanlar, tepemize oturttuğumuz, irademizi ve aklımızı teslim ettiğimiz, paralarımızla beslediğimiz, oylarımızla desteklediğimiz, gazeteci, televizyoncu, siyasetçi, uzman, aydın, tarikat şeyhi, cemaat şefi bilmem ne makulesinden adamlardır. Bunlar, İslam’ın ümmetçilik anlayışını yanlış yorumlayıp çarpıtarak birleştirici, bütünleştirici olan Türk millet birliğini yok edip, Türk düşmanlığına dayalı Kürt ırkçılığını kavmiyetçi bir söylemle sürekli kutsamaktadırlar.
Allah, kendi kendisini inkâr ederek düşmanının değirmenine su taşıyan mankurt Türklere akıl, fikir ve yeniden diriliş ve doğruluş iradesi versin.
Fatih Erboz-Macit Soydan, Barış Gönüllüleri, Empati Yayınları, Ankara 2005.
http://turkspace.com/forums/display_topic/id_31469/2011--SAVA-SENERYOSU/