Sabahın altısında davudi sesli müezzinlerin ezan sesleri arasında dört arkadaş ile Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'dan Singapur'a özel araç ile hareket ediyoruz. Arkadaşların her üçü de on yıldan beri iş adamı olarak Malezya'ta bulunan; Kayserili Serdar Sami, Niğdeli; İlhan Coşkun ve Ali Alkan. Üç saatlik yoldan sonra Malezya'nın hatırı ikinci büyük eyaletinden ve İstanbul ile kardeş şehir olan Cohar Bahru'dayız. Gümrükte yüzlerce motosiklet Singapur'a girmek için bekliyor. Singapur gümrüğü Malezya'ya göre daha hızlı ve pratik iş yapıyor. İlhan Bey, hergün elli bin Malay iş için Singapur tarafına geçiyor ve bunların maaşları kendi ülkelerine göre iki kat daha fazla diyor. Nihayet dört saatlik bir yoldan sonra birkaç yüz metre uzunluğunda bir köprüden geçerek Singapur'a vasıl oluyoruz. Malezya ile Singapur'u iki köprü ile birbirine bağlıyor. Singapur küçük bir ada. Bu adada yaklaşık dört milyon insan yaşıyor. Mili gelir ise dünyanın en gelişmiş beş ülkesi arasında sayılıyor. Kişi başına düşen milli gelir otuz bin Amerikan doları. Etnik yapı ise; Çinli %76.7, Malay %14, Hintli %7.9, diğer %1.4. Dine gelince; Budist, Müslüman, Hıristiyan, Hindu, Sih, Taoist, ve az sayıda Yahudi. Singapur 1963 yılanda Malezya'da ayrılarak bağımsızlığını ilan etmiş bir ülke. Bu küçük şehir ülkesinin yüzölçümü sadece 647 kilometre kare. Ülkede konuşulan resmi dil İngilizce. Bir Singapur doları 1.37 Amerikan doları. Sokakta insanların sigara içtiğini ve çiklet çiğnediğini ve yere tükürdüklerini göremezsiniz. Çünkü bu hareketler cezalandırılıyor. Singapur aynı zamanda bir fuarlar ülkesi. Hergün onlarca fuarı burada görmek mümkün. Bu yönüyle ülke iyi bir bilgi ve organize merkezdir. Bu küçük adada ilk dikkatinizi çeken sanki cetvelle çizilmiş alabildiğine yeşil alan, düzenli cadde ve sokaklar, geniş yol ve bulvarlar ve sayısız otellerden mürekkep bir güzel şehir görüyorsun.. Hayat standardı yüksek bu ülkede yaşam Malezya kadar kolay değil. Komşu Malezya'ya göre fiyatlar iki kat daha pahalı. İlk soluğu Uzak Doğu Handaki Anadolu Türk Lokantasında alıyoruz. Sabah vakti Türk usulü çorba içerken Türkiye'nin yemek lezzetinin doyumsuz tadını yaşıyorsunuz. Bu keyif gerçekten tarif edilmez ve ancak yaşanılır bir güzelliktir. Öğle vakti yediğimiz İskender ise bu lezzeti taçlandırıyor. Singapurlular Türk lokantasına büyük rağbet gösteriyorlar. Türk lokantasında Konyalı Hayri ve Giresunlu Osman ustalar Türkiye'yi iyi şekilde temsil ediyorlar. Singapur'da konuştuğum insanların Türklere karşı bakışları çok olumlu olması doğrusu ben sevindirmedi, değil. Çünkü bütün uzak doğuda Türklerin iyi bir yeri var. Bu küçük ada ülkede 100'den fazla Türk vatandaşı yaşıyor. Burada evlenip kalanlarda var, içlerinde. Singapur'da Türk vatandaşları vizesiz bir ay kalabiliyorlar. Singapur iş hayatına adanmış bir şehir. Gökdelenlerinin sivri tepeleri gökyüzüne işaret ederken bir haşmet göze çarpıyor. Çok hoş bir şekilde konumlandırılmış savaş öncesi dönemden kalma evleri ile Emerald Tepesi, Viktorya dönemi botanik bahçesi ve Padang Kriket Kulübü'nün yeşil çimenleriyle birlikte renk cümbüşüyle birlikte alışveriş yapacak yüzlerce iş merkezleri göze çarpıyor. Singapur'un en eski ve en büyük Sultan Camisini ziyaret ettim. Bu camii İngilizlerin sömürge döneminde yapılmış, bundan yüz yıl önce. Cami içi biraz kilise mimarisini hatırlatıyor. Arap Caddesi üzerinde bulunan Sultan Camii dışına sonradan monta edilen kubbesi tipik uzak doğu ve Hindistan'daki kubbeleri andırıyor. Singapur uzak doğuda gelişmesini tamamlamış bir ticaret ve finans merkezi, hiç şüphesiz. Ancak bu şehirde içinize sinecek bir ruh göremiyorsunuz. Bir gün geçmeden bu şehirden pardon ülkeden sıkılıyorsunuz. Şehirler ne kadar süslü ve gelişmiş olursa olsun onlara ruh veren insanları bulamadığınızda o şehrin keyfini yaşayamıyorsunuz. Çünkü bu şehre damgasını vuran çılgınca gece hayatı, insan bedenin satıldığı ve adına da bilmem ne... turizmi denen bu ülke benim ruhumu okşamadı. Ancak düzenli, tertipli, yeşil ve rahat bir şehir görmek isteyenlere tavsiye ederim. Özellikle belediye başkanlarına...