İçimizden ya da dışarıya yansıtarak güleriz, hüzünleniriz, heyecanlarımız, meraklarımız, korkularımız olur. İnsan diğer pek çok yaratılmışa göre gülme, tebessüm etme eylemini yansıtır, dışa vurur. İnsan dışındaki hayvan tanımı altında ki mahlukların çoğu, bir çoğu gülme eylemini yapmaz ya da biz insanlar fark edemeyiz. İnsanın gülmesi, iç dünyasında nelerin varlığından yansır, dışa vurur, bu durum ise bir standart içermez, muammadır. Komik, mizah diye ana başlıklar altına sığdırmalarımız olsa dahi, standardı yoktur. Gülmek için insanoğlu, sadece olayın, hikayenin komik olması ötesinde, zamanlama da ister. Yaş aralığı, mevsim, müdahili olduğu olay ve hadiselerin eş gelmesi beklentisi vardır. ’’Şimdi gülmek vardı ya’’ serzenişi bu yapımızdan kaynaklanır. Bazı mutluluklarımızı katlamak, zirveye çıkarmak gibi. Hüzünlü, acılı hallerimiz de vardır ki, gülmek eyleminden uzak olmaktır tercihimiz. Toplumsal ya da aile olarak yaşanan ortak acılarımız da gülmek eylemi rafa kaldırılmıştır, kaldırırız, etik olan da budur. Hayat akışınız içinde sevgi, saygı ve samimiyetinizi belli etmek adına çok kez iletişim haline girmeden tebessüm ederek selamlarız karşımızdakini. Bu tebessüm etme hali yıllardır telefon görüşmelerimizde dahi uygulanmakta, hayata geçirilmekteydi. Ses tonumuza tınılarla tebessüm katar, karşımızdakine memnuniyet ve mutlu olmamız halini aktarırdık. İletişim imkanlarının çeşitlenmesi ve teknoloji hızı işimizi kolaylaştırmaya devam etmekle birlikte, olaya birazda sunilik katmaktadır. İnternet ortamında yazışma imkanını kullanırken onlarca gülen yüz ifadesi gönderme imkanına sahibiz. Gülen bir yüz, çehre ifadesinin yerini doldurabiliyor mu, zaman içinde daha belirginleşecek ve karar vereceğiz. Yazı başlığına tekrar dönelim, gülmek istediğimiz güzelliklerin bir araya gelme halinde, daha bir istenir oluyor. Başarı ve kazançlı çıkma durumlarımızda içten, samimi, yürekten gülmek istiyoruz. Gülme eylemimiz kahkahalarla olmasa dahi içsel bir eylem ise, beklentilerimiz tamama yakın halde ise, zamanlama olması gerekenden çok uzak değilse, ben dahi o’’GÜLME’’ halinin katılımını, katkısını kelimelere yansıtmakta zorlanırım. Gülme içsel ise, kaç kilo pirzolaya denk gelir, hangi miktarda toksinleri yok eder bilmesemde, muazzam bir güzellik, kazanım olduğunu yazabilirim. Zor ve geri dönüşü imkansız olan haller vardır ki, gülme eylemi neredeyse imkansızdır. Gülme hali, tebessüm hali fiziksel olarak gerçekleşse dahi, gülme yoktur. Gülmenin olmadığını, gülme çabasında olan bilir, gören bilir, duyan bilir. Bizler toplum olarak keyfi ve neşeyi hep var etmeye çalışsakta, bazı yaşanmışlıklardan sonra hiç gülmeyecek, gülemeyecek onbinleri, yüzbinleri içimizde barındırıyor, baş tacı ediyoruz. Halk olarak bizim bu iltifatkar tavrımız o insanları güldürmeye yetmeyecektir. Özgecan, Alparsan, Berkin gibi ne çok gülen yüzü biz cehaletimizle yok ettik. İsmini sıralamadığım onbinler var ve onların aileleri, sevenleri milyonlarca. Yaşıyor olsalardı, şimdi halk, insanlar, sevenler, bilenler, şimdi gülmek vardı ya.