7'den 70'e hasta bir millet olduk.

Hem manen, hem madden bittik, tükendik.

Hikâyeyi iyi okuyun! 

Anlayacaksınız...

Kanuni Sultan Süleyman, sefere çıkmadan önce, saray hekimlerine askerlerin seferde iken salgın hastalıklardan hasta olmamaları için ne yapmaları gerektiğini sorardı. 

Hekimler ise, kuvvetli bir ilaçtan bahsettiler.

Sultanın da hoşuna giden bu ilaç penisilin ilacı idi. 

Hemen saray aşçılarına ferman gönderilir ve askerlere her öğün, küflü peynir verilmesi söylenirdi. 

Evet, yanlış duymadınız... 

Atalarımızın, dedelerimizin, toprak altında, küp içinde muhafaza ettikleri küflü peynir koruyucu aşıdır.

İçindeki probiyotik bakteriler, bağırsak florasını kuvvetlendirir ve iç organların ömrünü uzatır. 

O zaman şartlarında bir sefer yaklaşık 2 sene sürerdi. 

Asker 6 ay yürüyerek gider ve 6 ay yürüyerek geri dönerdi...

Tozun toprağın havaya kalktığı, tuvalet ve banyo ihtiyacının zor karşılandığı bu sağlıksız şartlar altında, düşman askerleri telef olurdu. 

Salgın hastalıktan toplu asker ölümleri olurdu. 

Ancak Osmanlı askerleri bu salgından etkilenmez, basit bir grip gibi atlatırlardı.

Sebebi ise sefere çıkmadan önce yemeye başladıkları küflü gömme peynirdi...

Ne güzel bir ilaç, ne güzel bir gıda...

İçinde ne prospektüsü var, ne de son kullanma ve üretim tarihi...

Herkes bu aşıyı evinde kolaylıkla üretebilir. 

Herkesin evinde bulunabilir...

Vücudumuzda ki hastalıkların sebebinin %70'i bağırsak florasının bozulması ile ilgilidir. 

Bazı faydalı bakterilerin bulunduğu malzemeleri şöyle sıralayabiliriz.

Küflü peynir.

Kefir.

Ekşi Maya.

Ev yapımı yoğurt vs...

Bizi savaş meydanın da yenemeyen düşmanlarımız, gıdalarımızı değiştirerek yenmeye çalışıyor...

7'den 70'e hasta bir millet olduk...

Tekrar eski sağlığımıza kavuşabilmemiz için köylülerden doğal gıda üretmelerini talep etmeliyiz...

Avm'lerde bir fincan çaya 15 tl ödeyip, pazardaki köylünün ürünü için pazarlık yapmamalıyız.

Domates yetiştirmeyen bir kişi domatesin zahmetini bilmez. Saksılarda tarihi eser gibi seveceğimize, köylüyü bireysel olarak teşvik ve onore etmeliyiz.

Doğal yiyecek bulduğunuzda asla pazarlık yapmayın.

Ahir zamanda yapacağımız en güzel yatırım salih amel ve gerçek gıdadır.

Gerçek peynir bulunca altın bulmuş gibi sevinin ve hemen alıp tüketin.

Avrupalılar tıbbi penisilin iğneyi 1940'da bulunca, altın bulmuş gibi sevinmişler garipler...

Halbuki, şanlı ecdadımız 400 yıl önce bulmuş ve uygulamıştır. 

Eskiye dair, atalarımız her ne yemiş ise bizde onları yiyelim...

Dostlar...

Hepimiz ağa olduk, bey olduk.

Hani bir söz var.

Sen ağa ben ağa,

Bu ineği kim sağa?

Hakikat böyle değil mi? Köyde yaşayan hacı babalar dahi yiyecek iki dal domates ekmiyor artık. Bakın yiyecek diyorum. Satacak desem, "tarım iyi değil, kurtarmıyor, cart, curt" dersiniz.

Ben de ona katılıyorum.

Lakin kendi yiyeceğini dahi çarşıdaki GDO'lu maldan karşılayan köylümü de şiddetle kınıyorum.

Siz bir ineği sağmayadurun.

Parfüm kokusunu ağpun kokusuna tercih ededurun.

Sonra vay aman kanser, şeker, tansiyon...

Görelim mevla neyler...

Vesselam...