4 Kasım’da ABD, İran’a yaptırımlar uygulamaya başlıyor. 6 Kasım’da ABD’de Kongre ara seçimleri yapılacak. Olası sonuçları dikkate alındığında, bu iki olay bile küresel dengelerin sarsılmasına neden olabilir. İran’a yaptırım uygulaması cephelerin derinleşmesine, Kongre ara seçimleri sonuçları ise, Trump’ın elinin kolunun bağlanmasına neden olabilir. 

Yapılan anketler, Cumhuriyetçi Parti’nin Senato’da çoğunluğu koruyacağını, ancak, Temsilciler Meclisi’nde ise çoğunluğun Demokratlara geçeceğini gösteriyor. Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğun Demokratların eline geçmesi demek, Cumhuriyet Partili Trump’ın yasa çıkarmada zora girmesi demektir.

Trump’ın elini kolunu bağlayan, yasa çıkarmasını engelleyen bir sonuç, Orta Amerika’dan ABD sınırına yürüyen milyonlarca mülteci karşısında giderek hırçınlaşan Trump’ın daha da sertleşmesine neden olacaktır. Bu sertleşme, küresel güçler arasında büyük bir paylaşım savaşının yaşandığı Ortadoğu coğrafyasına yansıyacağından, işimiz daha da zorlaşacaktır.

M. KEMAL SALLI

Sıkıntılı, bugüne kadar yaşadıklarımızdan çok daha sıkıntılı bir sürece girdik. 

Gazete sayfalarına, televizyon ekranlarına yansıyan gelişmeleri altalta sıraladığımızda, yarınlarımız ve özellikle de küresel barış konusunda kaygılanmamak elde değil.. 

4 Kasım’da ABD, İran’a yaptırımlar uygulamaya başlıyor. 6 Kasım’da ABD’de Kongre ara seçimleri yapılacak. Olası sonuçları dikkate alındığında, bu iki olay bile küresel dengelerin sarsılmasına neden olabilir. İran’a yaptırım uygulaması cephelerin derinleşmesine, Kongre ara seçimleri sonuçları ise, Trump’ın elinin kolunun bağlanmasına neden olabilir. 

Trump, İran’a yaptırım kararına uymayan ülkelere de aynı yaptırımların uygulayacağını duyurdu. Bu arada, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefonda görüşen Trump, Türkiye’yi yaptırım uygulamasının dışında tutacaklarını söyledi. Sevindirici bir gelişme, ama sıkıntılarımız, kaygılarımız İran’a uygulanacak yaptırımlarla sınırlı değil. 

İran’a yaptırımlar paralelinde yaşadığımız bir dizi can sıkıcı gelişme, küresel barışın geleceği konusundaki kaygılarımızı artırıyor. Dostluk ve düşmanlık sınırlarının iyice belirsizleştiği Ortadoğu coğrafyasında, akşamdan sabaha yapıları değişen cephelerde, kimlerin kimlerle işbirliği yaptıklarını görebilmek giderek zorlaşıyor. 

ABD ve Suudi Arabistan’ın elbirliği yaparak gündemden düşürmeye çalıştığı Cemal Kaşıkçı cinayetinin arka planında, Türkiye’nin canını sıkan bazı gerçekler belirmeye başladı. CIA le MI6’in, Türk dostu, Türkiye hayranı Cemal Kaşıkçı’nın ortadan kaldırılması olayından önceden haberdar oldukları biliniyor. ABD ile İngiltere istihbarat kuruluşlarının haberleşmeleri Batı medyasına yansıdı; MI6, CIA’ya soruyor: “Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da kalacağı doğru mu?” İngiliz İstihbarat kuruluşu MI6’in diplomatik bir dille kaleme alınmış bu soruyla, CIA’ya ne ima ettiği açık değil mi? 

CIA ve MI6 Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’nda ortadan kaldırılacağından haberdarsa ve Kaşıkçı’ya herhangi bir uyarıda bulunmuyorsa, bu operasyonun arkasında yalnızca Kaşıkçı’nın hedef alınmadığı anlaşılıyor. 

Peki, hedef Cemal Kaşıkçı değilse, bu operasyonla nasıl bir sonuç devşirilmeye çalışılıyor? 

Bu önemli sorunun doğru yanıtını bulabilmek için, Ortadoğu’da, Avrupa’da ve ABD’de meydana gelen gelişmeleri dikkatle izlemek gerekir.

ARAP NATOSU KİME KARŞI?

Ordu Sözcüsü Albay Tamir Rıfai’nin yaptığı açıklamaya göre Mısır, yalnızca Arap ülke silahlı kuvvetlerinin katılacakları geniş kapsamlı bir askeri tatbikata ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. İkisi gözlemci 8 Arap ülkesinin katılacağı ve adının “Arap Kalkanı1” olduğu tatbikatın amacı, “Mısır ve diğer Arap ülkeleri arasındaki askeri işbirliğini güçlendirmek ve savaş yeteneğini artırmak”mış.   

Hatırlayacaksınız, önce Suudi Arabistan önderliğinde, kime karşı oluşturulduğunu sorguladığımız bir “İslam Ordusu” kurulmasını öneren ABD, daha sonra bu ordunun adını “Arap Birliği Ordusu”na dönüştürmüştü. ABD’nin, “İran tehlikesini” gerekçe göstererek, Sünni ülkelerin savunma güçlerini bir çatı altına toplayacak bir “Arap NATO’su” oluşturmaya çalıştığı biliniyor. 

Bu gerekçeyle yola çıkan ABD, “Arap Birliği Ordusu”nu kendi asker devşirme şirketi olan Balckwater’a yaptırıyor, ama bütün masraflarını Birleşik Arap Emirlikleri’nin sırtına yıkıyor. Suudi Arabistan’ın ve diğer Arap ülkelerinin İsral’le sıcak ilişkiler yaşadığına göre, “Arap Birliği Ordusu”nun hangi ülke ya da ülkelere karşı kurulduğu belli değil mi? ABD’nin, “Arap NATO’su”yla, bölgede bir mezhep savaşı kurgulamayı hedeflediği açık değil mi? 

KÜRESEL GELİŞMELER VE AİLELER

Pentagon, İran’a uygulanan yaptırımlarla nereye varak istiyor?  Pentagon’un istediği yalnızca İran’da bir rejim değişikliği yapmak mıdır?

Hiç sanmıyoruz. Bu saatten sonra ABD, İran’da bir rejim değişikliği yaparak yönetime kedisine bağlı kadroları taşmakla yetinmeyecektir. ABD yardımıyla yönetimi ele geçirecek bir kadro, ABD ne kadar desteklerse desteklesin, Çin’e petrol vermekten ve Çin’in Bir Yol Bir Kuşak projesine destek vermekten vazgeçemez. Çin’in, dünyayı denizlerden ve karalardan saran Yeni İpek Yolu Projesi büyük ölçüde hayata geçirilmiştir. 

 Pakistan da, İran da, Türkiye de bu büyük projeye dahil olmuşlardır. Pentagon, bügün egemenlik savaşına tutuştuğu Rothschild Ailesi ile barış ve işbirliği yapmadan, dünyayı büyük ölçüde kuşatmış olan Yeni İpek Yolu’nu kontrolü altına alabilir mi?

Aynı nedenlerden dolayı, ABD, Rothschid Ailesi ile işbirliği yapmadan Akdeniz’e egemen olabilir mi? Ortadoğu ve Afrika’nın enerji kaynaklarını kotnrolü altına alarak pazarlayabilir mi? Kuzey Afrika’da Çin’e alternatif bir üretim merkezi kurabilir mi?. Rothscild Ailesi’ne rağmen, kısa vadede, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın yerine bir başka alternatif koyması ve Suudi Arabistan petrol devi ARAMCO’yu New York Borsası’nda halka arzetmesi mümkün müdür? 

Yanıtı kolay olmayan bu kadar soruyu peşpeşe sıralamamızın nedeni, dünyanın çeşitli ülkelerinde egemen güç olan aileler arasındaki dayanışmadır. Bugün Çin’den söz ederken gündeme gelmiyor, ama Çinli Lii Ailesi dünyanın en büyük 10 bankasının sahibidir. Servetleri net olarak bilinmemektedir, ama dünyanın ünlü aileleri ile dayanışma içinde oldukları sır değildir.

ABD’de de ünü ailelerin birbirlerine karşı oldukları, mücadele ettikleri sanılır, ama gerçek öyle değildir. Dünyayı parsellemişlerdir. Birbirlerinin parsellerine girmedikçe hiçbir güç onları savaştıramaz. Gelişmeleri bu özetler çerçevesinde izlersek, yanılma payımızı azaltmış oluruz. Pentagon, mevcut aileler dışında bir aile oluşturmaya, finans sektörü terine silah sektörünü egemen kılmaya çalışıyor, ama bu konuda ne kadar başarılı olacağını zaman gösterecektir. 

TRUMP SEÇİM SONRASINDA DA TÜRKİYE’YE GÜLÜCÜKLER GÖNDERECEK Mİ?

Rahip Brunson’ın serbest kalması bağımsız mahkemelerin kararı, ama Trump, bu kararın 6 Kasım’da yapılacak Kongre ara seçimleri öncesine rastlamasından son derece mutlu olmuşa benziyor. Türkiye’den söz ederken ağzından bal damlıyor. Son yaptığı açıklamada, Türkiye’nin, İran’a ilişkin yaptırım uygulamalarının dışında tutulacağını açıkladı. Münbiç çevresinde, Türk ve ABD askerleri birlikte devriye gezmeye başladılar. Bütün bunlar güzel de, ne kadar samimi? Münbiç’in çevresinde devriye gezmekle “Fırat’ın doğusu” sorunu çözülebilecek midir? Rahip Brunson’ın serbest bırakılması konusunda attığı tweetleri hatırladıkça, Trump’ın gülücükleri, Türkiye’yi yeniden ABD yörüngesine oturtma çabası dışında bir anlam taşımıyor gibi.. 

Salı günü ABD’de yapılacak ve Temsilciler Meclisi’nin tamamının, Senato’nun ise yüzde 35’nın yenileceği seçimler konusunda yapılan anketler, Cumhuriyetçi Parti’nin Senato’da çoğunluğu koruyacağını, ancak, Temsilciler Meclisi’nde ise çoğunluğun Demokratlara geçeceğini gösteriyor. Dua edelim ki, anketler yanılmış olsun. Çünkü, Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğun Demokratların eline geçmesi demek, Cumhuriyet Partili Trump’ın yasa çıkarmada zora girmesi demektir. 

Trump’ın elini kolunu bağlayan bir sonuç, Orta Amerika’dan ABD sınırına yürüyen milyonlarca mülteci karşısında giderek hırçınlaşan Trump’ın daha da sertleşmesine neden olacaktır. Bu sertleşme, küresel güçler arasında büyük bir paylaşım savaşının yaşandığı Ortadoğu coğrafyasına yansıyacağından, işimiz daha da zorlaşacaktır. 

Karşımızda kaygılarımızı derinleştiren bir küresel tablo var. Her zamanınkinden daha çok dayanışma içinde olmamızı gerektiren bir tablo bu. Günlük siyasi tartışmaları bir kenara bırakmamızı zorunlu kılan bir tablo. Bölgemizde yaşanan gelişmelerin Ortadoğu askeri olimpiyatları olmadığını görelim artık..