Pazar günleri, ülke ve dünya sorunlarından uzak biraz da kendi iç alemimizde yolculuğa çıkıp başka bir açıdan yaşama bakabilmek istedim.

Bugünkü Türk şiiri hangi düzeyde bulunuyor? Biçimleriyle, ritimleriyle ve şairane âhenklerine alıştığımız şairlerin yanı başında, kendine yeni bir yön çizebilme çabasında olan yeni şiir akımını görüyoruz.

Her yeni, eskiye karşı çıkar. Yeni şiirin de amacı eskiyi yıkmaknirk Atasözünde kendini sevmekti, tahtından uzaklaştırmaktır. Sıkıcı bulduğu eski şiire karşı amansız bir mücadele ve korkunç bir tepki içindedir. Eski şiirin baş tacı ettiği vezin, kafiye ve musikiyi bir kenara fırlatıp, bunlarsız da şiir olabileceğini ispata yönelmiştir. Şiirin vezinsiz, kafiyesiz ve şâirane duygulara yer verilmeden de yazılabileceğini haykırmak istemektedirler.

Vezinsiz ve kafiyesiz şiir olamaz mı? Elbette olur. Nasıl ki vezinli ve kafiyeli birçok şiir nazım olmaktan öteye gidememişse, vezinsiz ve kafiyesiz birçok şiir de şiir olabilmektedir. Ama yine birçok vezinsiz ve kafiyesiz şiir de, nesre düşmekten kendilerini kurtaramamışlardır.

Şüphesiz şiir yüksek tabakanın malı değildir. Onların büyük sevinç ve tasalarının yanı sıra, basit konuları ve küçük sevinçleri de ele almalıdır. Şiiri teşkil eden yaldızlı kelimelerin yerini basit sözcükler de alabilir.

Konu yönünden, ifade yönünden şiire giren bütün bu yenilikleri bir aşama olarak kabul ediyoruz. Lâkin, sıyrılabilmek ve kendinden bahsettirebilmek için tutturulan bir yol var;

Taklit yoluna saparak acayip şiirler yazmak!... Buna "ikinci yeni" diyorlarmış. Neler anlatmak istiyor bu güruh? Garabet olsun ve kendilerinden, bahsedilsin diye mi bunca çaba? Kendilerini anlayabilen bir kitle olmadığına ve topluma yararlı olamadıktan sonra neyi ümit ediyorlar?  

AŞK, başkasında kendini sevmektir.

Türk Atasözü