Uzun zamandır söz edilen, fakat iktidar kanadının ısrarla “olmayacak” dediği erken seçim, bir anda gündemimize girdi. Cumhurbaşkanlığı adayları konusunda muhalefet partilerinin Genel Başkanlarının görüşmeleri  devam ederken, iktidar bloğunun adayı net. Muhalefet partilerinin kendi adayı ile 1.nci tura katılması, 2.nci turda en çok oy alan adayın etrafında birleşerek sonuca gidilmesi en sağlıklı yol.  Herhangi bir aday eğer birinci turda %50+1  ve üstü bir oyla seçimi kazanırsa zaten amaç tahakkuk etmiş olacak... Muhalefet bloğunun içinden hangi aday ikinci tura kalırsa onun etrafında birleşmek en olumlu sonucu getirir ve Cumhurbaşkanlığını kazanma şansı artar...

AKP ve MHP Sn.Erdoğan’ın adaylığını desteklerken, İYİ Partiden Sn.Meral AKŞENER adaylığını ilan etti. CHP adayı bence muhtemelen parti dışından Sn.Abdüllatif ŞENER  olabilir... Sadet Partisi de Sn.Gül’ün ismi etrafında dolaşıyor ama oradan net bir tavır yok...  Bir iki güne kadar hepsinetleşecek... Sonuç ne olsun ama mutlaka Türkiyemiz için hayırlı olsun.

ADAYLAR

24.Haziran’da yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı  ve genel seçimlerinde özellikle muhalefetin dikkat edeceği en önemli husus, adayların kimlik ve kişilikleri... Kişilik ve karakter sorunu olan, toplumda imajı bozuk, dışlanmış bazı kişilerin aday yapılması parti adına daha baştan eksi bir puan olmakta. Hayatı boyunca yanlışların simgesi  olmuş, egosu ve hırsı aklının önüne geçmiş aday adaylarına fırsat vermek  kendi ayağına kurşun sıkmaktan daha beter... Takdir ve sorumluluk Genel Başkan ve bu işle yetkili kıldığı kurulların olacak...

NE YAPMALI

Seçimlerin hedef kitlesi, aşırı politize olmamış, sade vatandaş dediğimiz işinin, aşının, evinin derdinde olan, hayatın sert rüzgarlarına karşı mücadele eden, evini geçindirmeye, çocuğunu okutmaya, geleceğini inşa etmeye çalışan işçi, memur, emekli, dul, yetim, ev kadını, esnaf, tüccar, çiftçi, iş insanı, işsiz, hasta , özürlü, muhtelif sebeplerden dolayı  mağdur  olmuş insanlardır.

Sınıfsal, etnik, dinsel ayrımlarla insanları kategorize etmeden bir bütün olarak herkesi kucaklamak gerekir.

Farklı kimliklerde olsa da vatandaşın oy kullanırken, “umut” ve  “heyecan”  veren ve kendisine  “saygı” gösteren partileri tercih etme ihtimali daha yüksektir. 

Halkla aday arasında gönül bağını kurabilmek, sıcaklık yaratabilmek matematiksel olarak ölçülebilir ve elle tutulabilir bir şey değildir ama etkileri kalıcıdır. Önemli olan iletişimdir. Yani halk tabiriyle “elektrik almaktır”...  Seçim çalışmasını basit bir reklam kampanyası olarak değil, “algı yönetimi”  olarak değerlendirmelidir.

İnsanlara öfkeli, üzgün, moralsiz, umutsuz tablo yansıtan partiler zannetmesinler ki vatandaş sandıklara koşup onlara oy verecek.

Vatandaşa sürekli olarak karamsar bir tablo çizen muhalefete karşı iktidar kanadı projeler, atılımlar, gelişmelerle dolu mutlu bir Türkiye tablosu yansıtıyor, aydınlık ve  ve umut vadediyor. O nedenle seçim kazanmmak isteyen bir parti aynı şekilde gelecekle ilgili olumlu bir projeksiyon oluşturarak,  vatandaşı ikna etmeli.

Her zaman olduğu gibi Türkiye’nin kaderinin oylanacağı bu seçimde de her vatandaşımız muhakkak ama muhakkak oy kullanılmalı işi savsaklamamalı.