Sevgili dostlarım, ana konuya geçmeden evvel , uygulama alanı , silahı ve hedefi değişen bir savaş türü olan Psikolojik Harp/ Asimetrik Savaştan kısaca bahsetmek isterim. Hedefi insan olan bu savaş , 20 Yüz yılın ikinci yarısıyla birlikte ülkeleri bilinçli etkilemeye başlamış, günümüzde ise ‘hedef ülkelerin’ içine sızılarak , insanların ruhsal yapıları tahrip edilmiş , ülkeleri bölünüp, parçalanmıştır. Entrikalarla yüklü , masa başında kazanmaya odaklı ve insanın beynini esir almayı hedefleyen bu savaşın aktörleri dış güçlerce eğitimlidirler. O nedenledir ki, ‘acımasızca kalem tutan eller’ zapturapta alınmazsa, vatan aşkıyla mücadele eden kişi ve kurumlar karalanabilir, gözden düşürülebilir. Yani o derece etkili ve masrafsız bir savaş türüdür psikolojik Harp!..

Neden yazıma böyle bir giriş yaptığımı merak ediyorsunuz biliyorum. Merakınızı hemen gidereyim.. Yazımın ana konusu şu sıralar tutuklanan Can Dündar’dır. Öncelikle Can Dündar’ı insan olarak beğenir ve acımasız kalemlerden tenzih ederim..

Hatırlarsanız, Can Dündar, 24 Mart 2008 tarihinde Milliyet Gazetesinde köşesinde “ Başka Kapıya” başlıklı bir yazısıyla tüm şimşekleri üzerine çekmişti. Bu yazıya istinaden , Balyoz mağduru Albay Mustafa Önsel ise , Cumhuriyet Postasında 05 Aralık 2015 tarihinde “Sana başka kapıya demeyeceğiz Can Dündar.” başlıklı yazısını paylaşmıştır. Gerçekleri hatırlamak ve unuturmamak için Sayın Önsel’in yazısından önemsediğim hususları kısaltarak ancak motamot dikkatlerinize sunuyorum.

Önce sizlere Emekli asker Sayın Mustafa Önsel’i kısaca tanıtmam gerekiyor. Güvenilirliği , dürüstlüğü tescillenmiş yüzlerce vatanseverden biridir Albay Önsel.. Haksız yere sözde Balyoz davasından dolayı 32 aydan fazla ceza evinde zalimliğe , hukuksuzluğa terk edilmişlerden de biridir O. Şu sıralar, düzmece davalardan yüz akıyla çıkmış ve hürriyetine kavuşmuştur.

Sayın Öncel; Ergenekon, Balyoz vb. sözde davalarda suskun kalan Dündar’a bakın (! ) içeri tıkıldığı şu günlerde insanlık adına nasıl bir yaklaşım gösteriyor.

Öncelikle belirteyim ki; ortada suç dahi olsa, tutuksuz yargılamak varken, iki gazetecinin bu şekilde tutuklanmasını anlamakta zorlanıyorum. Özgürlüğü elinden alınarak mağdur edilenlerin yanında olmak, asgari bir yurttaş sorumluluğudur.”

Sayın Önsel sonra ki hatırlatmalarıyla sayın Dündar’ı daha yakından tanımamıza vesile oluyor.. Açıklamalarına devamla; “Sevgili Can Dündar; Ergenekon davasında Cumhuriyet Gazetesinin yazarı rahmetli İlhan Selçuk ile Mustafa Balbay’ın bulunduğu pek çok gazeteci; siyasiler ve askerler tutuklanarak cezaevine tıkıldılar, alabildiğine hukuksuzca.

Sen asla sesini çıkartmadın…”

2009’da başlayan, özellikle askerlere yönelik operasyonlarda, kumpasın pek çok delili tespit edilerek, aralarında senin bulunduğun gazetecilerle bunlar paylaşıldı. Çok açık hukuk ihlalleri sunuldu.

Sen yine hiç ses çıkartmadın…”

Ta ki, 14 Nisan 2012 tarihine kadar. O gün öyle bir yazı yazdın ki Milliyet gazetesindeki köşende, keşke sessizliğini muhafaza etseydin. ‘Başka Kapıya’ başlıklı o yazı ile; yattığımız taş duvarların arasında bizi adeta yüreğimizden vurdun.”

Sayın Önsel’in , Can Dündar hakkında son tespiti ise çok ilgi çekici! Bu güne kadar olan darbeler sırasında bir gün dahi olsa hapis yatmışğın var mı? “

Sonuç nedir derseniz? Zaman, birleşme , tek yumruk olma zamanıdır. Dayanışma içinde olmayıp , içeri tıkılan gazeteciler ; siyasiler ve askerler için sessiz kalmayı tercih eden kalemler beklenen akıbeti maalesef yaşıyorlar ve böyle giderse de YAŞAYACAKLARDIR!...