Zamanı birinde bir hükümdar vardı, zenginliği tüm dünyaca bilinirdi. Hükümdar her gittiği yere hazinesinin bir bölümünü götürür ve bunları sergilemekten büyük gurur duyardı. Hükümdarın yaşamda en çok güvendiği, tek akıl hocası bilge bir kişiydi. Günlerden bir gün bu bilge kişiyle otururken hükümdar sorar:

"Sen ki göğün gizemine ermiş, bilime yön vermiş bir adamsın. İnsanlar, ister hükümdar kadar güçlü, ister savaşçılar kadar onurlu olsun, ayağına kapanır ağzından çıkacak bir sözü beklerler. Şimdi senin gibi bilge bir adamın fikrini merak etmekteyim, benim hükümdarlığım ve servetim hakkında ne düşünüyorsun?"

Bilge, bu soru karşısında hükümdarın gözlerine bakarak şöyle söyler:

"Diyelim ki hükümdarım, kızgın ve uçsuz bir çöldesiniz. Ölmemek için, size uzatacağım bir bardak suya servetinizin yarısını verir miydiniz?" 


"Verirdim tabii"

"Zaman geçti diyelim susuzluğunuz arttı, size uzatacağım bir sonraki bardağa servetinizin öteki yarısını da verir miydiniz?"

Hükümdar biraz düşünür ve ardından "ölmemek için evet" der. Bunun üzerine bilge kişi güler:

"Madem öyle, o zaman övünmeyin fazlaca. Çünkü haşmetlim sizin servetiniz yalnızca iki bardak sudur."

Kıssada hisse.. Türkiye 170 bin km akarsularına, 120 gölüne rağmen sanıldığının aksine su zengini olmadığı gibi neredeyse su fakirliği sınırında. 

Özellikle suyun yanlış kullanımı yüzünden su kaynaklarının yüzde 70'e yakınını tüketen Türkiye geçen yıldan daha kurak bir yaza hazırlanıyor. Bir litre atık su, sekiz litre tatlı suyu kirletiyor. Son yıllarda sulak alanlarının yarısını kaybeden ülkemizin su kaynakları sağlıklı yönetilmez, hızlı tüketimin önüne geçilmezse çeyrek yüzyıl sonra susuz kalacağı belirtiliyor.