"Şeref sözü, Türkleri öldüreceklerini bilmiyordum"(2)

Abone Ol
SİGARADAN SONRA İNFAZ  - Öğrendiğime göre - çünkü okulda değildim - yaşlı bir Türk tutukluların ve bizimkilerin gözetimindeki okula gidip gelerek yiyecek getiriyordu. Oğulları da tutuklu idi. Oradaki köylülerin bana söylediklerine göre, ertesi gün, onları Limasol'a ve daha sonra idama götürecek otobuüun birine o da bindi.  Akşam eve geldiğimde, gelip onları ve diğer köylerdekileri kaldırdıklarını ve otobüslerle GSO'ya götürdüklerini öğrendim. Otobüslere bindirildiklerinden sonra onlardan hiç bir haber alınmadığı için yakınları endişelenmişlerdi. Ben de neler olduğunu öğrenmek istedim ve 3-4 gün sonra, tutuklular arasında oğlu ve damadı da bulunan, mahallemde oturan çoban Alibeyi aldım ve tutukluları bulmak için Limasol'a, GSO'ya gittik. Bize GSO'da herhangi bir Taşkentli bulunmadığını söylediler. O zaman gerçekten kaygılanmaya başladım. Birkaç gün sonra Tatlısu'lu Türk Küçük'ten öğrendiğime göre onları 2 otobüsle götürmüşler, vurmuşlar;  sadece bir tanesi kurtulmuş ve Piskobu'ya (Yalova) kaçmış.  Gidip onu bulmasını ve olayı teid etmesini söyledim. Gidip onu Piskobu'da buldu. Ben bu genci tanımıyordum ancak  çok uzun boylu olan ve Kafadar adındaki babasını biliyordum. Bu gencin Küçüğe söylediğine göre onları alıp Limasol yakınında bir bölgeye götürmüşler, herkese sigara vermişler, sigaralarını içerken onları oturtmuşlar ve makineli tüfeklerle taramışlar. Hepsi yere düşmüşler ve sonra onları tabancalarla tek tek kafalarından vurmuşlar. Delikanlı babasının yanındaymış. Kurtulmuş zira henüz babasına ateş etmiş olan celladın silahındaki kurşunlar bitmiş. Beyni oğlunun kafasının üzerine akmış. Onun vurulmuş olduğu izlenimini edinerek diğerine geçmişler. Tanrının varlığına inanıyorum ve gerçeğin açığa çıkması için iyi ki hayatta kalmış.  Bizimkiler gittikten sonra koşarak kaçmış,  Mutluyaka muhtarının evine gitmiş o da onu Ağrotur'a İngilizlere götürmüş. O zamanlar böyle şeyler oluyordu. Tüm Kıbrıs'ta olanın dışında biz ne yaptık? Bizim esirlerimizle değiştirilmek üzere savaşabilen herkesin toplanması emri gelmişti. Biz ne yaptıysak devletin yasal güçleriyle birlikte yaptık. Tek başıma gidip kimseyi tutuklamak için kapısını çalmadım. Çünkü öncelikle hepsi benim köylüm. Samimi bir şekilde utanıyorum, gerçekten utanç verici olacaktı. KATLİAMIN GERİSİNDE İNTİKAM MI VAR?    -Onları evlerinden almaya gittiğinizde nereye nakledileceklerini biliyormuydunuz? -Hayır, ben hiçbir şey bilmiyordum. Şerefim üzerine, neler olacağını bilmiyordum. -Soğukkanlılıkla infaz edileceklerini bilseydiniz ne yapardınız? -Tanrı adına, böyle birşeyi kabul etmezdim. Böyle bir şeyin hiçbir mantığı yok. Ne sebeple? Birisini öldürmek için bir sebebiniz olmalı. Hangi sebeple Kıbrıslı Türk köylülerimi öldürecektim? -Öldürülenler hangi sebeple öldürülmüş olabilir? -Sebebini bulmaya çalıştım. Öğrendiğime göre, işgal altındaki bölgelerden Türkler tarafından bir çok kez ırzlarına geçilen ve çok kötü durumdaki zavallı kızlarımız Limasol'daki hastaneye getirilmişler. Bu kızların akrabalarının intikam hırsıyla Tatlısu'ya gittiklerini, ancak  orada BM Barış Gücü askerleri  bulunduğunu öğrendim.  Birkaç Kıbrıslı Türk yakalamışlar, fakat Barış Gücü onları kaydettiği için, serbest bırakmak zorunda kalmışlar. Daha sonra, Barış Gücünün olmadığı Taşkent'e girmişler ve aradıkları fırsatı bulmuşlar. Taşkent'teki suçu bunların işlediğine inanıyorum. İnsan ne kadar barbar da olsa durup dururken bütün köyü öldüremez. Ortada intikam arzusu vardı. Bir Taşkent'li bir Taşkent'liyi nasıl rahatsız edebilir? Tanrıya şükür, o bir kişi kurtuldu, çünkü bir kişinin bir Türk'ü öldürmesini kıskanan ve  yalan söyleyebilecek insanlarımız var. Burada, Taşkent'te orada burada yalan söyleyerek insanları rahatsız etmek isteyenler var. Fakat benden bulmasınlar. Ben 67 yaşındayım... (sürecek)