Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz?

Nam-ı Değer, ben deniz, Sercan Erduran olarak, Malatya’mızın güzel mekânlarından Orduzu’da dünyaya geldim. 

Malatyalı olmak gerçekten bir ayrıcalık. Bu topraklarda büyüdüm. Bu toprakların havasını, suyunu tattım. Bu toprakların insanını tanıtım. Tanıdıkça bu şehri sevdim. 

Çocukluğum, gençliğim bu şehirde geçti. Sercan Erduran olarak bu şehirde yaşamaya ve insanlara Malatya’mız ile ilgili güzel haberler vermek, özellikle ortak sevdamız Yeni Malatya spor ile ilgili gelişmeleri aktarmaya elimizden geldiğince çalışıyorum. Bu arada dün Göztepe’yi eleyip yarı finalde Galatasaray’a rakip olan teknik heyet ve futbolcularımızı bu başarısından dolayı da kutluyorum. 

Neden Medya? Medyaya ilk adımı nasıl attınız?

Efendim… Medya biliyorsunuz günümüzün en önemli iletişim aracı… Bizim çocukluğumuzda da küçük televizyonlar, radyolar vardı. Arada da gidebilirsek Büyük sinemada filmler vardı.  O zamandan beri yani 90’lı yılların başı. Bende ilgi duyuyorum. 

1997 yılında çok samimi mahalledeki arkadaşım Güneş TV’de müzik programı yapıyor. Yayına çıkacak bende evde merak ediyorum. Yayın nasıl olacak, ben evde nasıl izleyeceğim? Gibi aklımda sorular. Yayın saati geldiğinde ilk 15-20 dakikası izledikten sonra içimde bir merak uyandı. Televizyonda yayın nasıl oluyor diye, Güneş TV’nin yolunu tutmaya çalıştım. İşin ilginç yanı televizyonun yerini bilmiyorum. İşte o şevk, o merakla, 15 yaşında bir çocuk olarak, sora sora Bağdat bulunur hesabı, bende sorarak Güneş TV’nin o zamanki yeri Emeksiz altı açıl iş merkezine gidip yayının nasıl yapıldığını o zamanki Güneş TV ekibi sağ olsun yardımcı oldular. Yayın sonrası yönetim ekibi ile orada tanışmam, aynı günde yönetim kurulu toplantısı olması, benim oradaki yönetim ile tanışmam ve mesleğe adım atmama vesile oldu. Yani efendim bir merakla başladık. Bugüne kadar geldik. Tam tamına koskoca 22 yılı devirdik. 

Medya dışında yapmak istediğiniz çalışmalar var mı?

Medya dışında tabii ki yapmayı düşündüğüm çalışmalar var. Projeler var. Efendim insan doğası gereği her zaman bir şeyler üretmeli, çabalamalı. Gayret etmeli, Burada okuyuculara tavsiyemde şudur; Kendinizi yaptığınız iş ne olursa olsun yeniliklere açık tutmak olsun. Araştırmak olsun. Yeni şeyleri keşfetmek olsun.  Haberci olduğunuz zaman bir şeyler üretmek istiyorsunuz doğal olarak ve bu yolda ilerliyorsunuz. Medya dışında ileriye yönelik belgesel, tanıtım gibi projelere imza atmak istiyorum. 

Mesleğinizde bir rekabet baskısı/etkisi hissediyor musunuz? Eğer hissediyorsanız bu mesleğinize nasıl yansıyor? Bu rekabet ortamının size ve mesleğe olumlu olumsuz etkileri nelerdir?

Habercilik mesleğinde sizlerde çok iyi bilirsiniz ki haber atlatmak, meslektaşlarınızdan önce haberi geçmek, meslektaşlarınızın yakalayamadığı bir haberi onlardan önce yakalamak ve servis etme gibi bir dünyamız var. Tabii ki bu da doğal olarak aramızda bazen tatlı, bazen de gergin bir rekabet oluşturuyor. Ben buna genelde tatlı rekabet diyorum. Ama maalesef, üzülerek belirtmek istiyorum; son yıllarda bu rekabet iyice azaldı diyebilirim. Bu rekabetin bana geçmiş yıllarda katmış olduğu kendimi mesleki olarak geliştirmek oldu. Geçmiş yıllarda telsiz ile an be an gelişmelere kulak veriyorduk. Günümüz dünyasında ise sosyal medya yaygın kullanıldığı için bizlerde bu dünyada yerimizi almış durumdayız. 

Medya dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Artık herkesin gazeteci olduğu bir dünya yaşıyoruz. Dünya küçük bir köy oldu. Dünyanın bir ucundaki insanlar artık çok rahat iletişim kurabiliyorsunuz. Dünyadaki bütün gelişmeleri bir çırpıda öğrenebiliyorsunuz. Hızlı tüketiyoruz. Ama ben bütün bununla birlikte geçmişi özlüyorum. Örnek verecek olursak eskiden mahallemizde bulunan berbere gittiğimizde çırakları vardı. Terzide, bakırcı ustasında, fırında ekmek yapan ustanın yanında hep bir çırak vardı. Öğrenmek isteyen, mesleki devam ettirmek isteyen çıraklarımız vardı. Şimdi hem ustalarımız kayboluyor hem de çıraklarımız yetişmiyor. Ahmet, Mehmet amcalarımız kayboldu. Yani mesleğe başladığımız Güneş TV, 15 yıla yakın çalıştığım ve hala Malatya’mızın güzide kanallarından ER TV bizler için bir okuldu. Şimdi maalesef teknoloji farklı bir süreç sunuyor hepimize 

Yani şu an hepimiz eski komşuluk yok oldu diyoruz ya. Komşusu açken tok yatan bizden değildir diyor ya peygamber efendimiz. Eskiden annelerimiz bir yemek yaptığında komşusunu da düşünürdü. Ona da bir tabak yemek gider. Komşuda o tabağı boş göndermezdi. Böyle bir gelenekten gelen insanlar olarak gelmiş olduğumuz bu süreç beni üzüyor. Bunu değiştirmek isterdim. 

Çocukluğumuzda okul sonrası veya hafta sonları birlikte futbol, topaç (develeme) saklambaç, bilye, uzuneşek, seksek, gazoz kapağı, yakan top vb. oyunlarımız ile bir araya gelirdik. Terlerdik, bir komşumuzun su çeşmesinde kana kana su içer veya bir sürahi su isterdik. Biz oyun oynarken, analarımız – babalarımız birebir sohbet ederlerdi. Şimdi komşuya selam vermekten öte komşularımızı tanımıyoruz. Çocuklarımızı bir odaya, eline tablet, cep telefonu vererek maalesef hapsettik. 90’lı yıllarda eve girmeyen bizim nesil ile şimdi evinde çıkaramadığımız nesiller. Ayağı toprağa basmayan çocuklarımız. Bunları gördükçe üzülüyorum ve keşke elimde bir şeyleri düzeltebilsem diyorum. 

Hani derler ya teknoloji bende aldıklarını versin, bende teknolojiyi geri vereyim. Ben buna gerçekten razıyım. Ben mahallemdeki çocukluk arkadaşlarım ile bir bayram günü, mahallemizde Ayşe teyzenin, Mahmut amcanın elini öpmek ve şeker toplamak, bir komşumda, akrabamda unutamadığım 40 yıl hatırı olan o kahveden içmek istiyorum. 

Son olarak ta; Bu konu ile ilgili maalesef sosyal medyada bilinçsiz bir kullanma söz konusu, bazen zaman zaman bilgi kirliliğine şahit oluyoruz. Bunları de değiştirmek isterdim. 

Yaptığınız iş için kurs eğitimi şart mı ya da bu işi yapabilmek için sizce iletişim mezunu olmak gerekli midir? 

Efendim, ben dediğim gibi mesleğe alaylı olarak girdim ve 22 yılı geride bıraktım. Tabii ki mesleki olarak ta bu işin içinde olmak isterdim. Okumak, mesleği okulunda öğrenmek güzel olurdu. İlim Çin’de de olsa gidin öğrenin (Hadis-i Şerif), araştırmanın öğrenmenin yaşının olmadığını düşünüyorum. Bu meslekte öğrendiğim en önemli şey; Kameraman ise kameraman olarak, muhabir isen muhabir olarak, editör isen editör olarak, kurgucu isen kurgucu olarak çalışacaksın. Yoksa birçok zahmetli kısımda bulunmuş ve yıpranmış oluyorsun. İstihdam olarak ta diğer meslektaşlarının önüne geçmiş oluyorsunuz maalesef. Mesleki olarak birçok kursa katıldım. Kendimi geliştirmek için dediğim gibi sürekli araştırıyorum. 

Kendinizde bir şeyleri değiştirme imkânınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Kendimde bir şeyleri değiştirmek istesem, daha çok okumak, daha çok araştırmak, daha çok kendimi güncellemek ve kendime yatırım yapmak isterdim. Daha yaşanabilir bir dünya için konuştuğumuz olumsuzlukları gidermeyi ve doğru olanı vermeyi arzu ederdim. 

Medya ile aranız nasıl? Televizyon, internet, gazete, dergi gibi iletişim araçlarından ne şekilde faydalanıyorsunuz? Sosyal medya ile aranız nasıl?

Medya ile aramız iyi, güzel bir iletişim diyaloğumuz var. Hem yerelde, hem de ulusalda, hem de sosyal medya, internet, kitle iletişim araçlarını, günümüz iletişim araçlarını kullanmaya çalışıyorum. Daha çok mesleki olarak hepsini kullanmamız ve ona göre hareket etmemiz gerekiyor. Televizyonda özellikle haber programlarını kaçırmamaya çalışıyorum. Sosyal medyada Türkiye gündemi, neler Trend Topic (TT) olmuş onlarla ilgili kimler ne söylemiş, fırsat buldukça bakıyorum. Yerel ve ulusal gazeteleri okuyoruz. Yerel medyamızın televizyon, gazete, dergi ve radyo programlarını takip ediyoruz. 

Atv / Ahaber ve Aspor’daki çalışmalarınızdan bahseder misiniz? 

Turkuaz medya grubuna aslında yabancı değilim. Turkuaz medya grubu ile 2001 – 2003 yıllarında çalışmalarım oldu. Şu anda Atv / Ahaber ve Aspor ailesi ile çalışıyorum. Malatya Temsilciliğini yapıyorum. Malatya’mız ile ilgili kültür – sanat – spor – siyaset – yerel yönetimler – v.b gelişmeler hakkında bilgiler aktarıyoruz. E. Yeni Malatyaspor’un süper ligde olması ile beraber hafta içi Malatya’dan izlenimler, sokak röportajları, canlı yayınlar ve bağlantılar gerçekleştiriyoruz.  

İyi muhabirliği nasıl tarif edersiniz?  

Kendini güncelleyen muhabir iyi muhabirdir. Gündemi yakalayan, özel haber yapabilen, araştıran, farklı olanı gören, herkesin baktığı yerde bir şeyleri görüp habere dönüştüren, yaşadığı coğrafyayı en iyi anlatabilen muhabir bana göre en iyi muhabirdir. Çölde bir çiçek olacaksan en iyisi ol, bir şehirde veya ilçede, veya kasaba da nerede muhabirlik yapıyorsan yap ama en iyisini yap düşüncesindeyim. 

Muhabirliğin dünyadaki stresli mesleklerden olduğu ifade ediliyor. Sizce böyle mi? Muhabirliğin stresli yanları neler? 

Muhabirlik tanımını ve görevini içerisinde en iyi şekilde ayırmak gerekir. Stres neye göre stres? Kime göre stres? Ben bir hafta sonu Yeni Malatya spor maçını aktarırken yaşadığım stres ile, bir savaş bölgesinde görev yapan savaş muhabirinin yaşadığı stres aynı olmaz. Derdi olan muhabirin stresi olur. Bir şeyler veremediği için stres yapabilir. Onun dışında muhabirin, bizlerin bu meslekte diğer çalışanlar gibi sabah 08.00 akşam 17.00 gibi bir hayatımız yok. Her an her şey olacakmış gibi bekleriz. Haber bazen sabah ışıklarıyla devrilen bir arabanın içindeki insanlar olur. Bazen doğan bir çocuk olur. Bazen depremde kurtarılan Ayşe, Fatma olur. Bazen saat 20.45’te son dakikada atılan bir gol olur. Yani bu örnekleri çoğaltabiliriz. İşte şimdi seçim öncesi yerel yönetimlere aday olan başkan adaylarının 7/24 ilçeleri gezmesi, verilen mesajlar. Muhabir o söylemleri, gelişen olayları vermek için zaman zaman stresler yaşar. Sıkıntılar çeker. Bunlar hayatın ve muhabirliğin bir parçasıdır. Ama günün sonunda şöyle bir sevinç yaşarsınız. Verdiğiniz doğru haberler, kariyer defterinize not düşmüştür. Bunun mutluluğu kelimelerle anlatılmaz. Yaşanır. 

Dünyada İyi haber spikerleri sunucular hep muhabirlik kökenlidir bunu nasıl yorumluyorsunuz? 

Bizim meslekte bir tamir vardır; mesleğin tozunu yutmak, çekirdekte yetişmek, stüdyo ortamına, haber sunucuya, yönetmene, editöre vs. her şeye tanık olmak. Tanıdıkça, tanık oldukça ve en önemlisi işini iyi yapan insanlarda bir şeyler kaptıkça sizlerde muhabirlikten güzel ve etkili spikerlere dönüşebilirsiniz. 

Her spiker, aynanın karşısında kendisi ile konuşan, ağzındaki kalemini elindeki mikrofon niyetine tuttuğu saç fırçası ve aynanın karşısında kendisiyle barışık olması demektir. 

Muhabir, bu mesleğin sinir uçlarıdır. Her şeyi önce onlar görür, keşfeder, yaşar ve daha sonra yaşatır ve topluma aktarır. Bir muhabirin bu şekil gördüklerini anlatması ile başlayan bu süreç aslında ileriye dönük kendisine yaptığı deneyim ve tecrübedir. Bu tecrübeler daha sonra ekran karşısına geçme fırsatı bulduğu için haberi aktarırken öncede yaşadığı tecrübeler cümlelere dönüşür. Gitmese de, görmese de, yaşamasa da; gitmiş gibi, görmüş gibi ve en önemlisi yaşamış gibi aktadır. Onun için son olarak şöyle diyebilir; Tecrübe bir spiker için biçilmiş kaftan gibidir. 

Yeni Medyanın (Sosyal Medya ve İnternet) Geleneksel Medyayı (Radyo-TV-Gazete) Yok edeceği söyleniyor siz buna ne dersiniz? Yeni Medya sizce ne yönde ilerleyecek? 

Efendim, biraz önce eskiye ve geçmişe özlem duyduğumuz geleneklerimizden bahsettim. İşte komşuluk kültürü gibi, eskiden bizi bir araya getiren oyunlarımız gibi. Bundan dolayı diyorum ki; Yeni medya yeni seçenekler ve iletişim araçları önümüze koymuş olsa bile, bizleri bireyselleştiriyor. Bütün bu iletişim dünyasında yalnız yaşıyoruz. Sanal sosyal görünüp, gerçek hayatta yalnız yaşayan kalabalıklar olduk. 

Geleneksel medyada sabah genel yayın yönetmeni ve etrafında mesleğe gönül vermiş olan insanlar. Gündem ile ilgili konuşur. Ona göre takip edilecek konular önem derecesine göre çıkarılır ve ona göre görev paylaşımı olurdu. Birlikte olmak, muhabbet etmek, fikir – alış verişi, istişare v.b durumlar olurdu. Bu bile kendini farklı yöntemlere bıraktı. Mesela işte yine bir iletişim aracı olan Whatsapp ve Bip grupları kuruluyor. Burada kurumun işleyişi hakkında kararlar alınabiliyor. Bunun kendi içinde artıları tabiki var. Şöyle ki Türkiye’nin dört bir yanında olan muhabirleri bulundukları şehirdeki gelişmeleri anında whatsapp gruplarında paylaşabiliyor. Zamanda kazanma ve anında bilgi sahibi olma gibi avantajları oluyor. 

Yeni medya; Bilgisayar, tablet ve cep telefonu gibi geri planda yürütülen bazen bir algı oluşturmak içinde kullanılabiliyor. Yeni medyanın haber kaynağını iyi görmemiz lazım. Yeni medyanın haber kaynağı kim? Gibi soruların cevabını iyi analiz etmemiz gerekir. 

Ben kendi adıma şöyle düşünüyorum; teknolojinin bize sunduğu bu güzel imkânlardan faydalanalım ama geleneksel medyamızı muhafaza edelim. Kültürümüzden kopmayalım. Geleceğe aktaralım. Yani demek istediğim şu; yeni nesil teknolojinin bu imkânlarından yararlanırken, benliğini ve geleneklerini kaybetmesin. Bu noktada geleneksel medya devam ederse bunu muhafaza edeceğini düşünüyorum. Bunun için özellikle yerelde TV-Gazete ve Radyolarımıza sahip çıkmalıyız. Bu yayınlarımız geçmiş ile gelecek arasında hepimiz için birer köprü görevi yaparak devam etsinler. 

Hayatımın Kitabı/ Filmi diyebileceğiniz bir kitap/ film var mı?

Hayatımın kitabını, meslekte 25 yılımı geride bıraktığımda yazmayı düşünüyorum. Bu konuda çalışmalarım devam ediyor. Dünya klasiklerinden Tolstoy’un “İnsan ne ile yaşar?” Victor Hugo’nun Sefiller,” gibi kitapları geriye dönüp tekrar okumak isterdim. 

En son izlediğim “Müslüm Baba” filminin hikâyesi beni bir Müslüm baba hayranı olarak çok etkiledi. En iyi Türk Sinema Filmi ise; “Vizontele” çok hoşuma gitmişti. 

Kendim de imkân ve fırsat bulabilirsem; Malatya’nın unutamadığı efsane isimlerinden HAMİDO filmini kısa metrajlı veya uzun soluklu çekmek veya çekilmesi için elimden geleni yapmak isterdim. 

Gelecek planlarınız nelerdir? Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz ve gelecekte kendinizi nerelerde görmek istersiniz?

Tabii ki gelecek ile ilgili planlarım var. Şu an için bulunduğum konumdan memnun olsam da, insan her zaman daha iyi yerlere gelmek için çalışmalı, ama her şeyden öte Her şeyin başı sağlıktır diyorum. Ne olursa olsun zenginde olsanız, makam mevki sahibi de olsanız. Sağlığınız yerinde olmalı. En büyük nimet olduğunu düşünüyorum.  

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı? 

Sizlere bu güzel söyleşi için tekrardan teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum. Ülkemiz için, memleketimiz için, ailemiz için birlik beraberlik ve sağlık – sıhhat diliyorum. 

Röportaj: Cengizhan KAYA