Teşekkürler kardeş Macaristan, teşekkürler Sayın Andras Biro..

M. KEMAL SALLI

MACAR TURAN VAKFI’NDAN AZERBAYCAN TÜRKLERİNE DESTEK. 

Macaristan, kardeş ülke Azerbaycan’ın yanında olduğunu duyurur, Dağlık Karabağ sorununun en kısa zamanda çözülmesi için gerekli çabayı vereceğini belirtir ve topraklarının savunması için atacağı adımlar konusunda her türlü desteği vereceğini ilan etmektedir. 

Macar-Turan Vakfı olarak bizler, gönüllü olarak, Azerbaycan Türkleri’ne her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu belirtir, dünyanın her yerinde onları temsil edeceğimizi duyurmak isteriz.

Macar-Turan Vakfı başkanlığı

Dağlık Karabağ: Azerbaycan’dan koparılan bölgelerde savaş sirenleri çalmaya başladı. 

Macarlar Azerbaycan Türklerine desteklerini net bir şekilde ifade ederek saflarını belli ettiler.

Batı dünyasında yazılı ve görsel medyada Dağlık Karabağ ile alakalı genellikle Ermeni yanlısı ya da Rus medyası tarafından hazırlanmış taraflı ve manipülatif bilgilere rastlamak mümkün. Macarlar kültürlerine geleneklerine ve Türklerle olan akrabalıklarına bağlı ve bununla gurur duyan bir millettir. Büyük bir kültürel saldırı altında olmak hasebiyle, bugün Karabağ konusunda ilk elden güvenilir kaynaklardan beslenemeyen toplumumuz çoğunlukla hangi tarafta olmaları konusunda net bir düşünceye sahip olamamaktadır. Kaleme aldığmız bu makalede hadisenin tarihi arka planlarını Ermeni lobisinin çalışmalarını uluslararası camianın taraflı desteklerini anlaşılır bir dil ile okuyucularımıza sunmak istiyoruz.

Azerbaycan ve “Savard” Macarlar 

Öncelikle Azerbaycan ile Macar halkı arasında akrabalık bağlarının olduğunu bilip bunun altını çizmekte fayda görüyorum.

Birçok boydan oluşan atalarımızın akrabalığı, genetik ve kan bağından öteye giderek,  Kafkasya’nın kuzey bölgesinde, Sekizinci Yüzyıl’da Azerbaycan ile Kuzey İran bölgelerinde göçebe devlet kurup ortak bir tarih inşa etmişlerdir. Bu bölgelerde yaşayan Macar obaları günümüz Azerbaycan Türklerinin oluşmasında önemli rol oynamıştır.

Dağlık Karabağ : 

Batı dünyasındaki Dağlık Karabağ bölgesinde tarih boyunca Ermeni popülasyonunun çoğunlukta gibi gösterilmesi, tamamen yanlış bir algıdan ibarettir. Derinlemesine araştırdığımızda bugün işgal edilen Dağlık Karabağ bölgesinde her zaman Azerbaycan Türklerinin çoğunlukta olduğuna şahit oluruz. 

Dördüncü yüzyılda son bulan Ermeni Krallığı’nın yaşadığı bölge olarak bizlere anlatılmaya çalışılan Dağlık Karabağ bölgesinin aslında, o süreçte bile Ermenistan’a değil, Arnavutluğ’a bağlı bir bölge olarak bilinirdi. Daha sonraları ise bu bölge Pers İmparatorluğu’nun hakimiyetine geçmiştir. Tarihin bu sürecine kadar, Dağlık Karabağ bölgesinde, dönem dönem Med devleti, Ermeniler, İskitler, Yunanlar, Romalılar ve Bizanslılar hüküm sürmüşlerdir. 

Dağlık Karabağ bölgesinin kuzey kısımlarında, bundan sonra, Persler daha baskın olarak görülmeye başlanmıştır. Oğuz Türklerinin XI. yüzyılda başlayan göçleri ile beraber bölgede durum tekrar tamamen değişmeye ve Türklerin çoğunlukta olduğu devletler kurulmaya başlanmıştır. Rusların agresif yayılma politikalarını gerçekleştirdiği 19. Yüzyıl’a kadar, bahsedilen bölgelerde, Selçuklu Hanedanı ve bağımsız kağanlıklar hüküm sürmüştür.

 

Ermeniler IV. Yüzyılda devletlerinin yıkılması ile Kafkas bölgelerinde diaspora şeklinde farklı bölgelerde azınlık olarak hayatlarını sürdürmüşlerdir. (Dağlık Karabağ’da olduğu gibi). 

Karabağ’da, soyları Ermeni prenslerine dayanan şahıslar da yönetici pozisyonlara getirilmiştir, lakin bölgenin sahibi ve nüfus çoğunluğu her zaman Oğuz boyu ve Müslüman Azerbaycan Türklerinde oluşmuştur. 

Bu durum 1803, Rusların Kafkasya’yı işgal etmelerine ve  “böl, parçala, yönet” politikaları uygulayarak Ermeni nüfusu bu bölgelere yerleştirmelerine kadar sürmüştür.

Ulaşabildiğimiz tarihi belgeleri incelediğimizde, 1820 yılında Dağlık Karabağ’da yaşamakta olan 20 bin aileden 15 binin Azerbaycan Türkleri, 4 bin ailenin ise Ermeni olduğunu öğreniyoruz. (Rus Çarlığı idari belgelerine göre) 1828 yalında bölge tamamen Rus kontrolüne geçerken, milyonlarca Türk’ün yaşadığı Azerbaycan’ın güney bölgeleri İran devletinin işgaline uğramıştır. 

Gerçek manada, bu tarihlerden itibaren Rusya, Azerbaycan topraklarına Ermeni nüfusunu yerleştirmeye başlamıştır. Bunun da yegane hedefi vardı, o da, büyük bir coğrafyaya yayılmış olan Türk milletlerinin önüne fiziki engel koymak ve onları birbirinden ayırmaktı. Osmanlı Devleti’nin güneybatısında yaşayan Türkleri kuzeyde, doğuda ve güneyde yaşayanlardan tamamen ayırmaktı. Büyük Ermeni nüfusunun Türk coğrafyasına kaydırılması sürecinden en çok etkilenen bölge, günümüzde işgal edilmiş olan Dağlık Karabağ olup, 1916 yılında nüfusun yüzde 54 ünün Ermeni olması sağlanmıştır.

Sovyetler Birliği sürecinde de Ermeni nüfusunun Türk topraklarına kaydırılması politikası devam etmiş olup, 1990 yılında Dağlık Karabağ topraklarında Türk nüfusu yüzde 30’a düşürülmüştür 

Yakın tarihte Karabağ sorunu: 

Sovyetler birliği son demlerini yaşarken Dağlık Karabağ’a yerleştirilen Ermeniler, Azerbaycan‘dan ayrılıp bu topraklara sahip olmak istediklerini belirttiler. KGB -Rus istihbaratının meydana getirdiği kaos ve halk ayaklanmalarının sonucunda kanlı sahnelere şahit olduk. Protesto için Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de toplanan 100 binlerce insanın üzerine ateş açan Rus askerleri yüzlerce sivil vatandaşın ölmesine sebep olmuşlardır. Sovyetler Birliği’nin desteğini arkalarına alan Ermeniler, ellerindeki güçlü silahlarla Azerbaycan topraklarına saldırmaya, silahsız sivilleri katletmeye başladılar. Azerbaycan’ın güneyindeki altı bölgesi işgal edildi. Savaş 6 yıl boyunca sürdü ve 40.000’e yakın insan katledildi, yaralıların sayısı 100.000’den fazlaya ulaşmıştı. Ermeniler bununla da yetinmeyip, Ruslarla beraber, 1 milyondan fazla Azerbaycan Türkü’nü öz topraklarından sürerek mülteci konumuna düşürdüler. 

Bunun sonrasına Ermeniler, Dağlık Karabağ’da, insanlığın gözü önünde, insanlığa sığmayan katliamlar (Hocalı soykırımı) gerçekleştirdiler. Katledilen insanların büyük bir kısmı sivil olup çocuk ve kadınlar çoğunlukta bulanmaktaydı.

Hıristiyanlık Kartı 

Macaristan’da, Dağlık Karabağ hadisesinde Ermenilere destek veren insanların çoğu,  bölgeyi tanımaktan uzak ve tarihi gerçeklerden bihaberdir. Burada tamamen Hristiyanlık kartının kullanılmasından ötürü doğan bir sempatiden söz edebiliriz. Oysa hakikat şu ki, bugün yaşadığımız sorun bir Hristiyanlık ve Müslümanlık sorunu olmayıp, tamamen toprakları işgal edilen bir halkın kendine ait olanı geri almak istemesinden ibarettir. Hatta şunu dahi rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Rusların Ermeni nüfusunu Türk topraklarına kaydırmasının gerekçesi dahi din değildi. Ermeniler, Ruslar tarafından kullanılarak, Rus emellerine hizmet etmek dışında herhangi bir şey yapmamışlardır. Zira Hıristiyan Ermenilere gösterilen iyi niyet, daha sonra Hıristiyan Gürcü halkına gösterilmemiştir. Bilindiği üzere Gürcüler silahlanarak Rus yayılmacı politikasına karşı direnmiş ve silahlı mücadelede bulunmuşlardır. Hıristiyan olmalarına rağmen Gürcüler hem Çarlık Rus döneminde, hem de Sovyetler Birliği sürecinde düşman olarak kategorize edilmiş, tıpkı Azerbaycan Türklerine gösterilen muamelelere benzer muamele ile karşılaşmışlardır. 

Bilindiği üzere Rusya,  yayılmacı politikaları için Ermenileri kendi saflarına çekmiş ve onları kendi idealleri için kullanmıştır. Bölgenin zafiyetinden istifade eden Rusya ve Ermenistan, Hristiyanlık kartını kullanmaktan hiç bir zaman çekinmemişlerdir. Bugünkü çatışmanın dini tarafı olmayıp, tamamen etnik bir dayanağa hizmet ettiğini bilmekte fayda vardır.

Bunun en iyi ispatlarından biri, günümüzde devam eden çatışmalarda Müslüman İran ve Hiristiyan Rusya Ermenistan’a destek verirken, Hıristiyan Gürcistan ve kardeş ülke Türkiye Azerbaycan’a destek vermektedir. 

Dini farklılıklar, taraf seçme açısından, ne Ortaçağ’da ne de günümüzde en belirleyici faktör olmamıştır. Türklerin hüküm sürdüğü Kafkasya bölgesinde yüzyıllarca Müslümanlar Hıristiyanlar ve Yahudiler birbirlerine komşu olarak barış ve huzur içerisinde yaşamışlardır. Ermeni nüfusunun büyük bir kısmı, günümüzde var olan Ermenistan’ın güneyinde bulunmaktaydı.

19. yüzyılda başlayan Türk-Rus savaşlarına kadar Ermeniler büyük koloniler halinde başkent İstanbul’da, kalabalık bir nüfus olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun himayesinde huzur içerisinde yaşıyorlardı. Osmanlı döneminde ticaret ve para yönetimi konusunda Ermeni azınlığı ciddi etkenler olarak bilinirlerdi. Aslında Dördüncü Yüzyıl’da Ermeni devletinin yıkılmasından itibaren, Ermeni nüfusunun büyük bir kısmı Müslüman topraklarında yaşamış, ciddi manada mülk ve zenginlikler elde etmiştir. 

Yukarıda belirttiğimiz sebeplerden ötürü de rahatlıkla şunu söyleyebiliyoruz, günümüzde Kafkasya bölgesinde Dağlık Karabağ topraklarında yaşanan çatışmanın dini bir arka planı bulunmamaktadır. Buna rağmen Hıristiyanlar dünya çapında yaptıkları propagandada ezilen, hor görülen, Hıristiyan Ermeni kartını kullanmaktan çekinmiyorlar. 

Rusya tarih boyunca defalarca Müslümanlara karşı Hıristiyanlığın koruyucusu, savunucusu şeklinde kendini öne sürerek, bazı emellerine ulaşmak istemiştir. Üzülerek söylemek gerekirse, günümüzde hala ülkelerin çoğu pozisyonlarını dini kartlarını kullanarak belirliyor. Hal böyle iken, Azerbaycan Türklerinin durumu daha da zorlaşıyor. Zira, Müslüman dünyasının büyük bir kısmı Sünni Müslüman iken, Azerbaycan Şii Müslümanlardan oluşmaktadır. Acıdır ki, Şii Müslüman olarak bilinen İran dahi Azerbaycan’ın karşısında olup, Ermenistan’ın Dağlık kKarabağı işgal  etmesinden doğan çatışmada Ermenistan’a destek vermektedir.

Yanlış bilinen bir başka konu

Macaristan’da bir kesim, bilinçli olarak, halkı aldatarak  Ermenileri bize Manevi kardeş, tarihte aynı kaderi paylaşan millet olarak benimsetmeye  çalışılıyor. Hatta daha da ileri giderek, bugünkü Karabağ sorununu, Dünya Savaşı’nda “TRİAANON “ anlaşması ile elimizden alınıp komşu ülkelere verilen ve milyonlarca soydaşımızın vatan parçasıyla beraber bugünkü ülke sınırları dışında kalmasına sebep olan olaya benzeterek bilinçli bir yanılgıya sebebiyet veriliyor. 

Sözünü ettiğimiz olay mantıki hatalar içermektedir. Çünkü, Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ Ermeniler tarafından işgal edilmiştir. Bu gerçeği görmek için sadece haritaya bakmak dahi yeterlidir. Azerbaycan topraklarının yüzde 20 si işgal edilerek  ülke topraklarından koparılmaya çalışılmaktadır. Bunun dışında, komşu ülke olan İran tarafından Azerbaycan topraklarının çok büyük bir kısmı işgal edilerek ülke nüfusundan daha fazla Azerbaycan Türkü’nün İran’da kalmasına sebep olunmuş ve sınırlar bu şekilde çizilerek kabul ettirilmiştir. 

Azerbaycan topraklarının bir kısmını İran alırken, diğer taraftan Ermeniler dağlık Karabağ’ı işgal etmiş iken, dünyanın hiç bir ülkesi bu işgali onaylamamıştır, hatta günümüze kadar resmî olarak Ermenistan daha tanımamaktadır. 

Kardeşliğin gereği olarak safımızı belli etmemiz ve hakikate desteğimizin gerekliliği: 

Bütün umudumuz savaşın daha büyümemesi ve tarafların sulh yolu ile bu sorunu nihayete erdirmesidir. Bölgenin Ermeni işgaline maruz kaldığı tarihten beri uluslararası camianın tüm çağrılarına kulağını tıkayan Ermeni tarafı, Birleşmiş milletlerin, “İşgal edilen toprakların gerçek sahibi olan Azerbaycan’a şartsız olarak geri verilmesi” çağrısını yok sayarak, uluslararası hukuku yok saymaktadır. 

Macaristan kardeş ülke Azerbaycan’ın yanında olduğunu duyurur, Dağlık Karabağ sorununun en kısa zamanda çözülmesi için gerekli çabayı vereceğini belirtir ve topraklarının savunması için atacağı adımlar konusunda her türlü desteği vereceğini ilan etmektedir. 

Macar-Turan Vakfi olarak, bizler gönüllü olarak, Azerbaycan Türklerine her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu belirtir, dünyanın her yerinde onları temsil edeceğimizi duyurmak isteriz.

Macar-Turan Vakfı başkanlığı