Sena Özden ile Radyoculuk, Spikerlik, Sunuculuk ve Medya Dünyası Üzerine 

Öncelikle bize  kendinizden  bahseder misiniz?

Çok okuyan, çok gezen, konuşmayı seven bir Ankaralı’yım. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi mezunuyum. Okurken, yurt dışına çıkarak yeni ülkeler-kültürler, diller ve müzikler keşfetme imkanı buldum ve bu imkan hayatıma yön vermeme yardımcı oldu. Ceplerim dolu olarak geri döndüğüm Ankara’da, şu anda radyo sayesinde dünyayı keşfetmeye devam ediyorum.

Neden Medya? 

Anaokulundan bu yana elimde mikrofon var. Öğretmenlerim o zamandan bilmişlerdi benim bu sektörde olacağımı, şimdi beni radyoda dinlediklerinde şaşırmadıklarını söylüyorlar. Sabır, çok emek, çok fedakarlık istese de; bir o kadar renkli bir alan... Sesinizin nereye ulaştığını, o gün sizi kimin dinlediğini asla bilemiyorsunuz, bence bu çok güzel...

Medyaya ilk adımı nasıl attınız?

TRT Kent Radyo Ankara’da Kültür Mantarı isminde bir program hazırlayıp sunarak başladım. Ankara’dan başarı hikayelerine, kadınlara ve şehre yönelik bir programdı. Bazıları ilk yayınını hatırlamak istemez ama ben unutmak istemiyorum, öyle bir heyecan ve mutluluk vardı ki... Düşünün ilk göz ağrınız, sonradan usul usul büyüyecek olan çocuğunuz gibi... Siz de onunla beraber büyüyorsunuz... Sonrasında yine aynı kanalda çok çeşitli programlar sundum. Hafta sonları Ankara Rüzgarı başladı. Geçmişten ve günümüzden yabancı müzik seçkisi... Tekrara düşmeden her hafta 4 saat, 60 şarkı. Çok zevk alarak hazırladığım bir programdı.  Ardından bir süre TRT FM’de arka planda çalıştım. Orası bir okul gibi, dinleyicilerle birebir iletişim kurma imkanım oldu.  Şimdi ise TRT Radyo-3’te Cuma günleri 17:05’te canlı yayımlanan Rockosfer’i hazırlayıp sunuyorum. 60’lardan günümüze bir yabancı rock üzerine. Her hafta heyecandan ellerim titreyerek stüdyoya gelme sebebim...

Medya dışında yapmak istediğiniz çalışmalar var mı?

Medya dışında ne yaparım açıkçası hiç düşünmedim. Mesleğimi o kadar severek ve gönülden yapıyorum ki başka bir sektörde çok mutsuz olacağıma eminim. Belki ileride televizyonda çeşitli programlar sunarım, kim bilir...

Mesleğinizde bir rekabet baskısı/etkisi hissediyor musunuz? Eğer hissediyorsanız bu mesleğinize nasıl yansıyor? Bu rekabet ortamının size ve mesleğe olumlu olumsuz etkileri nelerdir?

Rekabet günümüzde her sektörde var. Olumsuz düşünerek, başkalarıyla yarışarak, fikir kopyalayarak ortaya çıkmak yerine, ben hep kendimle yarışıyorum ve ne olursa olsun, işimi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Sonra da takdiri dinleyicilerimize bırakıyorum. Zaten onlar özgün olanı hemen fark ediyorlar:)

Medya dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Yolun başında olanlara tecrübe kazanmaları için daha çok şans verilmesini dilerdim. İş başvurularında tecrübe isteniyor; kimse şans vermezse nasıl tecrübe kazanılacak, değil mi?

Yaptığınız iş için kurs eğitimi şart mı  ya da bu işi yapabilmek için sizce iletişim mezunu olmak gerekli midir? 

Sesi doğru kullanmayı öğrenmek ve doğru bir diksiyon için kursun şart olduğuna inanıyorum. Biz dilimizi yaşatmaya vesile olan önemli bir iş yapıyoruz. Bu yüzden, eline mikrofon alacakların iyi bir diksiyonu olmalı, Türkçe’yi ve sesini iyi kullanmalı. İletişim fakültelerinde okuyanlara bu eğitimler veriliyor fakat benim gibi diğer fakültelerin mezunları kendilerini kurslarda geliştirebilir. Hem orada işi ustalarından öğrenme gibi bir şans da var. Kamera ve prompter ile eğitimler veriliyor, seyircileriniz de kurs arkadaşlarınız oluyor. Bence heyecanı yenmek için de güzel bir yol...

Salt spikerlik / sunuculuk kursu ile spikerlik / sunuculuk yapılabilir mi? 

 Yapılabilse, kursu bitiren her öğrenci sunucu olurdu. Bu iş iyi bir ses, genel kültür ve bilgi birikimi  istiyor. Canlı yayında hangi konukla, hangi soruyla karşılaşacağınızı bilemezsiniz. Ben bunu bilmiyordum diyemezsiniz. Yeri gelecek doğadan, müzikten, sanattan, siyasetten, gündemden, ekonomiden konuşacaksınız. Bu yüzden çok kitap, gazete, dergi okumak ve gündemi sürekli takip etmek gerekiyor.

Kendinizde bir şeyleri değiştirme imkanınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Kendiyle barışık ve mutlu biriyim, bu yüzden hiçbir şeye dokunmazdım:)

Medya ile aranız nasıl? Televizyon, internet, gazete, dergi gibi iletişim araçlarından ne şekilde faydalanıyorsunuz? Sosyal medya ile aranız nasıl?

Bilgisayar evimize 1995’te girdi, o zamandan bu yana kullandığımız cihazlar değişse de her gelen elimiz kolumuz oldu. Sosyal medyayı çok aktif kullanıyorum, dinleyicilerimizle direkt olarak iletişim kurabilme imkanı tanıyor bana, daha güzel bir şey olabilir mi? Sırf bu yüzden telefonumu günde 7-8 kez şarj ettiğim oluyor. Bir yanım da eski olanı seviyor; gazete ve dergi kokusunu duymalıyım, sürekli almaya çalışıyorum. Sahaf gezmek, 1940-50-60’ların zengin içerikli, her konuda bilgi veren dergilerini almak en büyük zevklerimden biri.

Trt Radyodaki çalışmalarınızdan bahseder misiniz? 

2017’den bu yana, Rockosfer programının yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlenmekteyim. Program cuma günleri 17:05’te TRT Radyo-3’te canlı yayımlanıyor.

Rockosfer  programında neler var nasıl bir program bize bahseder misiniz? 

Rockosfer bir yabancı rock müzik programı. İçinde hard, glam, soft, progresif rock ya da metal gibi çok çeşitli türler bulabilirsiniz. Benim özel ilgi alanım 70’ler. Dönemin sihirli olduğuna ve o şarkıların ya da daha iyilerinin bir daha üretilemeyeceğine inananlardanım. Sanatla dolu o yılları yaşamış olanlara hitap etmek büyük bir zevk. Dinleyicilerimize anılarını ve gençliklerini hatırlatmaya çalışırken, yeni kuşağa da eskinin müziğini dinletmeyi ve sevdirmeyi amaçlıyorum. Bu amaçla Rockosfer’in podcastleri ve spotify listelerini sürekli güncelliyorum, sosyal medya sayfalarını 7-24 kontrol ediyorum.  Dinleyicilerimizden gelen bir mesaj, günümü güzelleştirmeye yetiyor.

İyi sunuculuğu  nasıl tarif edersiniz?  

Ben her zaman samimi olanın iyi olduğuna inandım. Günümüzde arkadaşlar bile birbirini 5-10 dakikadan fazla dinleyemiyorken biz, dinleyicimizin bizi aralıksız dinlemesini bekliyoruz üstelik kanal değiştirmek bu kadar kolayken; aramızda yalnızca bir tuş varken. Dinleyiciniz kanalı değiştirmiyor, orada duruyorsa işinizi iyi yapıyorsunuz demektir.

Sunuculuğun dünyadaki stresli mesleklerden olduğu ifade ediliyor. Sizce böyle mi ? Spikerliğin stresli yanları neler? 

Masanın üstünde, canlı yayında olduğunuzu gösteren bir ışık var. O kırmızı ışık yandığında ne söyleyeceğiniz o kadar önemli ki. Cenazeniz olabilir, sevdiğiniz kişiden ayrılmış olabilirsiniz, çocuğunuz hasta olabilir, tüm bunlara rağmen enerjik olmalısınız. Ya da toplumsal yaralar açan büyük olayların ardından yayına girebilirsiniz. Sakinliğinizi korumanın çok zor olduğu anlarda bile kendinize hakim olmalısınız. Gece gündüz bayram seyran demeden çalışmayı göze almalısınız. Bu arada, tüm bunları sorduğunuz için söyledim:) Zor olsa da stresli olsa da işinizi severseniz her şeyin üstesinden gelirsiniz. Yani benim için işin siniri stresi değil, mutluluğu ağır basıyor.

Sizce ekranda olmak için güzellik şart mı? 

Güzelliğin şart olduğunu düşünmüyorum. İyi bir ses ve konu( konuşmanın içeriği de çok önemli) her programı dinletir ve izletir bence. Ben güzellikten çok, sade ve şık giyimin ve bakımın( kadınlarda saç-makyaj, erkeklerde tıraş) şart olduğunu düşünüyorum.

Yeni Medyanın (Sosyal Medya ve İnternet) Geleneksel Medyayı (Radyo-tv gazete) Yok edeceği söyleniyor siz buna ne dersiniz? Yeni Medya sizce ne yönde ilerleyecek? 

Geleneksel medyanın yok olacağına inanmıyorum çünkü şu anda da elimizde her türlü imkan var. Evlerde ve arabalarda ses sistemleri gelişiyor, internetle birlikte müzik ve ses üzerine olan uygulamalar yaygınlaşıyor. Kendinizle başbaşayken liste hazırlayabilir ya da önceden hazırladığınız listeleri dinleyebilirsiniz. Arkadaşlarınızın ya da sevdiğiniz sanatçıların seçkilerine ulaşabilirsiniz. İnternet olduğu halde plak dinleyenleri düşünün( ben de onlardan biriyi :)) bu, kaybolmayacağına inanmak istediğim bir zevk. Fikirlerimizin sabit kalmaması, zevklerimizin yeni medyayla gelişmesi, şekillenmesi ve bilgiye rahatlıkla ulaşabilmemiz de güzel yanları.

Radyo dinleyicisinin televizyon izleyicisine göre daha vefakar olduğu söylenir bununla ilgili neler söylersiniz? 

Radyo-3’ü 70’lerden bu yana aralıksız dinleyenler var. Çocuklarını, torunlarını bu kanalla büyütmüşler. Vefa bu değildir de nedir? 80’lerde dinlediği bir programın sinyal müziğini, cıngılını, içeriğini hatırlayan; gönderdiği mektupları, açtığı telefonları anlatan dinleyicilerimizle sohbet etmek o kadar güzel ki. Ben de kendi adıma bu geleneği devam ettirmeye çalışıyorum...

Televizyon spikerliği ile radyo spikerliği arasında sizce ne fark var? 

Televizyon; seslerin yanında renkli reklamlar, göz alan tanıtımlar ve spikerin kendisi gibi görsel ögelere de sahipken, radyoda yalnızca ses var. Vereceğiniz 5-6 saniyelik boşluk bile çok uzun gelecektir dinleyiciye. Bu yüzden radyo spikerinin biraz daha hassas olması gerekiyor; başka bir fark göremiyorum.

İyi radyo spikerinin özelliği nedir? 

Az önce de dediğim gibi; samimiyet. Uyumadan önce telefonumdan radyo açıyorum bazen; tiyatrodan, sanattan, sinemadan, müzikten konuşan sıcacık bir ses arıyor kulaklarım. Bir dinleyici olarak benim için modası hiç geçmeyecek, buna eminim.

Boş zamanlarınız nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok sevdiğim bir golden retriever var; Ringo. Onunla dolaşıyoruz, spor yapıyorum, müzik dinleyip seçiyorum( bazen sabah başlıyorum, bakıyorum gece olmuş) mutfakla aram çok iyi; kekler pastalar yemekler yapıyorum:)

Hayatımın Kitabı/Filmi diyebileceğiniz bir kitap/film var mı?

Hem kitap, hem film “Old Man and The Sea” ya da Türkçe adıyla “Yaşlı Adam ve Deniz” Ernest Hemingway tarafından 1952’de yazılan bu eserin, 58’de filmi çekiliyor. Sabır, irade ve inanç üzerine...

KırmızıTürk hakkında neler söylersiniz? 

Mesleğimiz hakkında konuşabildiğimiz güzel bir platform. Teşekkürler...

Gelecek planlarınız nelerdir? Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz ve gelecekte kendinizi nerelerde görmek istersiniz?

Biz radyoda bir aile gibiyiz; memnun olmamak mümkün mü?!  Bu işi gönülden yapıyorum; ilk günkü o heyecan ve mutlulukla... Zevkleri olan, bilgi birikimi yüksek Radyo-3 dinleyicilerine hitap edebildiğim için gurur duyuyorum. Gelecek planları sürpriz olsun...

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı? 

Programlarımı takip eden dinleyicilerimize teşekkür etmek isterim. İşimi bu kadar sevmemin en büyük sebebi onlar. Bir akşamı güzelleştirmek, birinin gününü değiştirmek, yüzünü güldürmek ve yalnız kaldığında ihtiyaç duyduğu o sıcacık ses olmak için buradayım. Havaya yolladığımız sesi yakalayanlara!  Sonsuz sevgi ve saygıyla...

Röportaj ve fotoğraflar:

Cengizhan KAYA