ŞEMDİNLİ, BAŞÖRTÜSÜ, MİLLİ FUTBOL TAKIMININ YENİLGİSİ...

Abone Ol

 

 

 

1-    Şemdinli Olayları;

 

 

 

a.     Neden iki jandarma astsubayı istihbarat için şehrin içine girip, krokileri havi dosyalarını ve uzun namlulu silahları ile yedek "herhalde yedek" el bombalarını bagajına koydukları herkesin Devlet malı olduğunu "hatta İçişleri Bakanının Bayram ziyaretinde eskort görevi yaptığı için emniyet "polis veya jandarma" birimlerine tahsisli olduğunu" bildikleri bir otonun içinde bekleyip, bir PKK itirafçısını başka bir kıdemli PKK suçlusunun kitapçı dükkanını bombalamaya gönderdiklerini anlamak bu astsubayların da bu kadar yeteneksiz ve düşüncesiz olmalarını düşünmek bana zor geliyor.

 

b.     Kıdemli PKK suçlusunun bu kadar uyanık olup hem kendisini ve o saatlerde dükkanının arkasında yemek yemesi mutat sekiz-on kişiyi kurtarması hem de suçluyu derhal görüp halkı suçlunun peşine takabilmesi, daha sonra da  astsubayların içinde bulundukları arabaya yöneltip her iki astsubayı da polisin linçten kurtarmasını gerektirecek kadar zora sokarak arabayı da tahrip ettirip içindekileri gözler önüne serdirmesi sonunda da takibata uğramaması bana ilginç geldi.

 

c.      PKK itirafçısının da polisçe linçten kurtarılması, şimdi de bomba patlaması sonucunda tesadüfen pasajın içinde bulunup hayatını kaybeden vatandaşın ölümünden sorumlu tutulması, bir dükkanın içine atacağı el bombasını neden pasajın içine bıraktığının açıklanmaması da ayrıca dikkatimi çekti.

 

d.     Olaylar sırasında ikinci ölüm bir başka astsubayın karısının üstüne kayıtlı, başka bir şehrin plakasını taşıyan otosunun içinden olay yerinde delil toplayan savcının ve beraberindekilerin üzerine ateş açması sonucu bir vatandaşın hayatını kaybetmesi gibi tanıtıldı, ama esası doğal olarak böyle olamazdı sonradan başka bir açıklama ile "ki çok daha akla yakın gözüküyor" , eşi ile birlikte içinde bulundukları araba bir güruhun linç tehdidinde kalınca astsubayın kendilerini korumak için ateş etmesi ile bu ölüm vuku bulmuş deniliyor.

 

e.     İki ölüm ve olayların başlangıcı olan patlama linç girişimlerine birçok sokak gösterisine, özellikle Devlet mallarının tahribine, ilçe girişindeki polis gözlem binasının yakılıp yıkılıp dik kalan tek duvarına da PKK yazılmasına, hatta bu tip PKK bayraklı,sloganlı sokak gösterilerinin çevre ilçe hatta il merkezlerine sıçratılma gayretlerine de neden olunca işin rengi mi değişti,yoksa gerçek rengi şimdi mi ortaya çıkıyor göreceğiz.

 

f.       Siyasiler bu olayların kökenine inip kim çıkarsa çıksın suçluları cezalandırma beyanatları ile puan toplarlarken, kasıtlı bir benzetme ile hala ne olduğu anlaşılamamış Susurluk rezaletini de gündeme getirip, Devletçe görevlendirilerek Ermeni ve bölücü Kürtçü Türk düşmanları ile pençe pençe savaşmış vatan evlatlarını (resmi veya gayri resmi görevli) harcayarak iyi bir iş yaptıklarını sanan sonucunda da oturdukları makamları hak etmedikleri Milletin verdiği oylarla kanıtlamış zamanın siyasilerinin hatasına sürüklenmektedirler.

 

 

 

Doğal olarak konu yargı yöntemleri içinde incelenecek ve gerçek suçlular tespit edileceklerdir. Ancak;

 

_      Jandarma ilçe içinde istihbarat yapamaz demek kolay da; her hafta bayrağa sarılı şehit tabutlarının çoğu jandarmaya ait, PKK ve ilçe içindeki yardakçılarını " ateş altında kaldıklarında korkularından tek sığınacak merci olarak DYP Genel Başkanını bulabilen veya düşünebilen çakaralmaz tabancalı 8-10 mermili gariban polis mi" izleyip halledecek?

 

_      Hem bu polisleri ateş altında tutanlar nerede? bu konuda hiçbir açıklama, suçlama, tutuklama yok.  Arabası içinde karısı ile birlikte öldürülmemek için silahına davranan astsubayı tutuklayan adalet umalım polisleri de panik altında DYP Genel Başkanından imdat isteten Devlet düşmanlarını da bulup tutuklatır.

 

_      Bir el bombası patlıyor, bir kişi ölüyor birkaç kişi yaralanıyor normal bir ortamda insanlar kaçışır, burada hemen teşkilatlı bir kadro büyük bir sokak hareketi başlatıyor. Elektrik direkleri ile yollar kesiliyor, duvarlara PKK yazılıp kepenkler indiriliyor.

 

_      15 yıl içeride kalmış muhtemelen AB destekli yeni yasalarımız sayesinde erken çıkmış eski PKK'cı hedefleri derhal gösteriyor. Çünkü PKK itirafçısını en iyi o tanıyor. Muhtemelen itirafçı olduğu için ona karşı husumeti de var.

 

 

 

Gündemin birinci maddesi bu kadar gerisini siz düşünün.

 

 

 

2-    Başörtüsü;

 

 

 

a.     AİHM sonunda TC lehine bir karar aldı bu başörtüsü keşmekeşini kestirip attı. Hem de temyiz kademesinde olduğu için verdiği karar son ve kesindir.

 

b.     Gelgelelim AKP'de hiçbir kimse bu kararı kabullenemiyor. Nasıl yapıp çevresinden dolaşırız derdindeler. Dert bu olunca başta Cumhurbaşkanı olmak üzere kim ki "Bu kararla bu konu hukuken kesin olarak kapanmıştır, başörtüsü ile Üniversitelere ve benzer  kamu yapılarına girilemez, zaten TC Anayasa Mahkemesinin de bu yolda geri dönülmez kararı mevcuttur" derse hasım kabul edilip hücuma geçiliyor.

 

c.      Hücumlar çeşit çeşit bence en tuhafı da AKP'nin baş hukukçusu kabul edilen bir Prof'a ait " Eğer AİHM kararlarına saygı gösteriliyorsa neden İmralı'daki bebek katilini AİHM isteğine uyup da yeniden yargılamıyor muşuz?", Başbakan da "AB yolundayız diyenler söylesinler bakalım hangi AB ülkesinde böyle yasak var?" diye karşı çıkıyor. En ilginç yaklaşım eşinin de böyle bir davasını zar zor geriye çekmiş olduğundan şimdi ciddi bir mahkeme ve vekalet ücreti ödemekten kurtulduğu için mutlu olması gereken Dışişleri Bakanımızdan geldi. "Başörtüsüne engel olmak insan hakları ihlali imiş, hiçbir yasa da insan haklarını ihlale izin veremezmiş"  yani bu mantığa göre ben de soyunmak insan hakkı diye Manisa Tarzanı kılığında AKP toplantılarına, Parlamentoya , Üniversiteye vb. yerlere girip çıkabilir,konuşma da yapabilirim.

 

d.     AİHM bu kararı verirken TC'nin temelinde laikliğin bulunduğunu ve Türkiye'nin özellikleri nedeni ile bu konunun önem kazandığını vurgulamanın ötesinde davacı hanıma da "sen üniversiteye girerken bu koşulu biliyordun şimdi neden bizi de meşgul ediyorsun?" gibilerinden güzel bir cevap vermiş.

 

e.     TC temel umdelerini zorlamaya çalışan "özellikle laiklik karşıtı" Cümle provokatörlere duyurulur.

 

 

 

İkinci Gündem maddesi ile ilgili görüşlerim de bu kadar.

 

 

 

3-    Milli Futbol Takımımızın Yenilgisi;

 

 

 

                        I.      Bizim futbol takımımız gerçek bir ulusal takımdır, yani bu gençlerin hepsi Türk'tür, bir Türk içinde İstiklal marşına ve bayrağına karşı yapılan bir saygısızlık kadar sinir bozucu, tahrik edici bir olay olamaz. İsviçre'de bu yapıldı hem de Ulusal marşımızı saygı içinde dinlemeleri kendilerinden birisinin güya tarafsız diye başkan yapıldığı Uluslar Arası Futbol Birliğinin kuralı olduğu halde,

 

                     II.      Böylesine önem taşıyan bir karşılaşmayı yöneten hakem üçlüsünün tamamının çifte standart uygulaması da nadir görülmüş olaylardandır. Bu karşılaşmada bu uygulandı o kadar ileri gidildi ki; bize net penaltı verilmesi gereken bir pozisyonda düşünülüp aleyhimize faul verildi, savunma oyuncumuzun hiç dokunamadığı bir top "zaten dokunsa yön değiştirir" yan hakemin de gayreti ile kornere çevrilip nerede ise oyuncumuz kart görecek duruma getirildi.Bunlar gibi birçok örnek var.

 

                 III.      Bu sinirle başlayan takımımız çok verimsiz ve etkisiz bir oyun çıkartıp gollere mahkûm oldu. Bereket rakibin beceri eksikliği, bizim biraz şanslı oluşumuz sayesinde sadece iki gol yedik. Çünkü her iki golde de ciddi yetersizliği gözlenen kalecimizin kurtarabildikleri ancak şans ile nitelenebilir.

 

                   IV.      Umarım İstanbul'da biz bu kendi küçük cürmü büyük Avrupa ülkesine "yalnız bu ülkenin insanları aslında Avrupa içinde köylü nitelemesi görürler ve pek uygar da değillerdir. Nazi altınlarını da cebe attıktan sonra eski dürüst nitelemesi de bunlar için pek kullanılmıyor" onların bizim Ulusal takımımıza yaptıkları terbiyesizlikleri tekrarlayarak  değil de, tamamen farklı genç diri bir Ulusal takımla çıkıp daha önce yaptığımız gibi 3-5 gol atar, onları da bizim ceza alanımıza hiç sokmadan eleyip yolcu ederiz.

 

Gündemin bu maddesini zaten tartışıyorsunuzdur.