Öncelikle bize  kendinizden  bahseder misiniz?

1985 Erzincan doğumluyum. İlk ve orta öğretimi Edirne ve Ankara’da tamamladım. Bilim Fen Lisesi’nin ardından Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İletişim bölümünden mezun oldum. Bir dönem İngiltere’de bulundum. Kitap ve edebiyatla iç içe olan bir ailenin ve Türkçe öğretmeni bir annenin evladıyım. Henüz lisedeyken, 2003 senesinde yazdığım metin, Türkiye birincisi seçildi ve tarihte ilk kez 19 Mayıs 2003 devlet törenini stadyumdan ve TRT naklen yayından sunan ilk öğrenci oldum. Bunu bugün tebessüm ve gururla hatırlasam da hayatımın mihenk noktalarından biridir.

Neden Medya? 

Okuma-yazmayı öğrenmeden mikrofon, (deodorant şişeleri, saç fırçaları..) öğrendikten sonra da kalem ve gerçek mikrofon elimden hiç düşmedi. Yani kendimi bildim bileli düşündüklerimi yazmak, yazdıklarımı anlatmak ve sunmak benim yaşam biçimim oldu. Bu yüzden medya her zaman ilgimi çekti. Üniversite sınavında mimarlığı kazandığım halde, tekrar özel yetenek sınavlarıyla Güzel Sanatlar ve İletişimi tercih ettim.

Medyaya ilk adımı nasıl attınız?

Üniversitede okurken bir yandan kısa film yönetmenliği senaristlik ve oyunculuk yapıyordum ayrıca o seneler üstat Mehpare Çelik’in Radyo Bilkent’te verdiği diksiyon/deşifre derslerine katıldım. Bana öyle değerli bilgiler aşıladı ki onunla radyoculuk serüvenim başladı. Önce Radyo Bilkent ardından Radyo Vizyon derken mezuniyet, ve sonra İstanbul’da büyük bir holding’in kurumsal iletişim departmanında bir süre çalıştım. Aklımda hep bir okul olan TRT vardı.

Medya dışında yapmak istediğiniz çalışmalar var mı?

Bitirmek üzere olduğum ikinci üniversitenin bölümü Sosyoloji.. Psikoloji, psikanaliz ve sosyoloji her zaman çok merak ettiğim alanlar oldu. Bu konuları kapsayan bir kitap çalışmam var. Uzun zamandır uğraşmama rağmen henüz bitiremedim. Benim mesleğim medya ve bu çok dalı olan bir sektör. Belki daha ileride yeni nesle birikimlerimi aktarmayı düşünebilirim.

Mesleğinizde bir rekabet baskısı/etkisi hissediyor musunuz? Eğer hissediyorsanız bu mesleğinize nasıl yansıyor? Bu rekabet ortamının size ve mesleğe olumlu olumsuz etkileri nelerdir?

Rekabet, insanlığı kamçılayan ve canlı tutan bir duygu bence. Her meslek grubunda olduğu gibi bu sektörde de var ve bu sayede her yeni gün siz de yenileniyorsunuz. Yeter ki kötü kalpli olmayın, rekabet demek rakiplerinizin başarısız olmasını dilemek değil. Bu haset kıskançlıklar ve bir türlü yenilemeyen ego yüzünden çok insan tarihin tozlu sayfalarına kendi kendini gömdü. Burada hırs ve azim kavramlarını ayırmak şart. Ben her yayından sonra daha iyi nasıl olabilirim, bu haberi acaba şöyle sunsam daha mı güzel olurdu diye en başta kendimle rekabet halindeyim. Böyle olunca işinizi çok severek yapıyorsunuz.

Medya dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Medya; görsel, işitsel ve yazılı iletişim araçlarını kapsayan o kadar geniş bir alan ki, şimdi bir de sosyal medyanın hızla yükselişi eklendi, işte tüm bunları bir araya getirdiğinizde temel amaç aslında haber almak ve haber aktarmak. Bu noktada sapmalar görüyorum ve bu makas her geçen gün daha da açılıyor. Salt popülerlik adına içi bomboş yapımlar, bilgi kirliliği, Türkçe’nin özensiz kullanımı bu sektörün saygınlığını da kuşakları da etkiliyor. Bu erozyonun en aza indirilmesini dilerim.

Yaptığınız iş için kurs eğitimi şart mı  ya da bu işi yapabilmek için sizce iletişim mezunu olmak gerekli midir? 

Bu konuda bilgi ve yetenek önemli iki unsur. Fakat bir de eğitimini almışsa, elbette özgüven ve duruş da onunla şekillenir. O zaman başarı kaçınılmaz olur. Ben eğitimi hangi konu olursa olsun ilk sırada tutuyorum.

Salt spikerlik / sunuculuk kursu ile spikerlik / sunuculuk yapılabilir mi? 

Son zamanlarda çok tartışılan bir soru oldu bu, çünkü salt kurs ve seminer alarak bu işi kotaran çok değerli isimler var. Kendini yetiştirme, kitap okuma, gündemi takip etme çok önemli. Bunları yapabilenler yetenek de olunca kendisini izletiyor. Dolayısıyla neden olmasın?

Kendinizde bir şeyleri değiştirme imkanınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Yapı olarak, Allah’ın yarattığı tüm canlılara büyük bir sevgi ve merhamet duyuyorum. Bu sebeple herkesi kendim gibi düşünüyorum işte bu fazla sevgi ve iyi niyet de ya kolayca manipüle ediliyor ya da üzüntüler yaşatıyor. Bu kadar hassas olmayı istemezdim. Bir de denizi olan bir yerde yaşamak isterdim, büyük veya küçük bir yer fark etmez.

Medya ile aranız nasıl? Televizyon, internet, gazete, dergi gibi iletişim araçlarından ne şekilde faydalanıyorsunuz? Sosyal medya ile aranız nasıl?

Bir haberci olarak kendimi medyadan uzak düşünemiyorum. Vakit buldukça okuyorum gerçekten okumayı seven biriyim. Beni bir kitap, yazarıyla birlikte seyahate çıkarabilir ve kattıklarıyla geri döndürür. Sosyal medyaya gelince, orası çok karışık. Dikkatli ve doğru kullanmak gerekiyor. Facebook, instagram ve Twitter’ı takip etmeye çalışıyorum.

Trt’deki çalışmalarınızdan bahseder misiniz? 

2009 yılında metin yazarı olarak başladım, TRT TÜRK henüz açılmıştı, çok kısa bir süre içinde kendimi tv’de haber sunarken buldum. Üniversitede kamerayla hep iç içeydim, pek çok kısa film çektim yönettim oynadım. Hatta bunlardan biri ABD Celtx tarafından ödüle layık görüldü. İşte bu deneyimler ve radyoculuk bana ekranda kolaylık sağladı. Kıymetli meslektaşım Burak Gerçek ile uzun süre Türkiye’de Gece Yarısı programını hazırlayıp sunduk. Bu programlar ve çok değerli büyüklerimden öyle güzel şeyler öğrendim ki, işte TRT’nin neden bir okul olduğu da burada ortaya çıktı. Daha sonra haber bültenleri, Ana Haber, Canlı Gündem gibi programlarla deneyimlerim arttı.

Uzun süre Trt Haber Ana Haber Hafta Sonu ile izledik şimdi ise Türkiye’nin Birinci Kanalı TRT ‘de Ana Haber Hafta sonunda izliyoruz. Trt 1 Ana Haber’i anlatır mısınız? 

TRT Haber’e geçtikten sonra bültenler ve haftasonu ana haber maratonu başladı. Elbette bu arada seslendirmeyi de es geçemem bunlar da işin çok keyifli tarafları. TRT kendi ailemden sonra aile gibi gördüğüm ikinci çatı. Başta yöneticilerimiz, teknik ekip ve ekrandaki arkadaşlarımla bir takım ruhuyla çalışıyoruz. Hiçbir başarı tek kişiye ait değildir. İşte bu takım ruhu TRT’nin tüm kanallarında mevcut. 2019 Ocak itibariyle TRT 1 haftasonu ana habere başladım. Çok keyifli ve uyumlu bir ekibimiz var. Gerçekten işimi büyük bir zevkle yapıyorum. Her hafta sonu beni izleyenlerin evlerine misafir olduğumu hissederek sunuyorum.

İyi Spikerliği nasıl tarif edersiniz?  

İyi bir spiker olmak için seyirciyi pozitif enerjiyle yüklemeniz ve ekranda tutmanız gerekir. Verdiğiniz enerji önemli. Elbette donanım ve ana dilinizi doğru ve yerinde kullanmak da buna dahil. Bunları destekleyen mimik ve jestler, duruşunuz, sade ve şık resim vermeniz bir spikeri iyi yapar.

Spikerliğin dünyadaki stresli mesleklerden olduğu ifade ediliyor. Sizce böyle mi ? Spikerliğin stresli yanları neler? 

Hangi mesleğin stresi yok ki? Eğer sorumluluğunuzu biliyorsanız ve işinizin detayına kadar hakimseniz stres de kaçınılmazdır. Kaldı ki bizim mesleğimizin özellikle stresli oluşu yayınların canlı olması, akla, göze, kulağa hitap etmesi ciddi dikkat gerektiriyor. Babam büyük bir ameliyat geçirdiğinde, o yoğun bakımdayken ben ekranda saatlerce Mavi Marmara olayını irticalen sunuyordum. Demek istediğim içimiz kan ağlasa da bunu belli etmek gibi bir lüksümüz yok. Çok yakınlarımızın acı kayıpları, kişisel sorunlarımız, hastalıklarımız olabilir ama yayında her zaman devamlılık esastır. Bir kanal 7/24 çalışan bir fabrika gibi üretime devam eder...

Haber Dışında daha soft bir program yapmayı ister miydiniz?   

Röportajın başında konuşmuştuk, ikinci üniversiteyi bitirmek üzereyim birkaç dersim kaldı. Bölümüm ve ilgi duyduğum alan sosyoloji olunca, insanı toplumu ele alan bir program hazırlayıp sunmayı isterim.

Sizce ekranda olmak için güzellik şart mı? 

Cengizhan bey güzellik çok göreceli bir kavram. Sizin çok beğendiğiniz birini ben güzel bulmayabilirim. Hal böyle olunca yukarıda saydığımız kriterlere bir de fiziksel düzgünlük ilave edersek bu yeterlidir diye düşünüyorum. Sonuçta hiçbirimiz foto-model değiliz, fazlalıklarımız eksikliklerimiz olabilir ama bakımlı olmak şart.

Yeni Medyanın (Sosyal Medya ve İnternet) Geleneksel Medyayı (Radyo-tv gazete) Yok edeceği söyleniyor siz buna ne dersiniz? Yeni Medya sizce ne yönde ilerleyecek? 

Ben 1985’li biri olarak geleneksel tarafı olan biriyim. Her enstrüman dijital platformda olursa o dokunun kaybolacağını düşünüyorum. Aynı zamanda iyi bir izleyiciyim ve şahsen haberin sunumundaki hoşluğa göre o kanalda kalıyorum veya kaçıyorum. Aynı şekilde bir gazeteyi kitabı ele alarak okumanın zevki tablet ya da telefondan okumamla bir değil.

Boş zamanlarınız nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sinema ve kitap vazgeçilmezlerim. Onun dışında vakit buldukça yüzmeyi çok seviyorum. Tam bir su kuşuyum:) Kulağıma hoş gelen her türlü müziği dinlerim ama özellikle Türk Sanat Müziğine ayrı bir düşkünlüğüm var. Tabi seyahat etmeyi yeni yerler görmeyi de seviyorum. Bu arada dokuz yıldır bizimle yaşayan Golden cinsi bir oğlumuz var Simba, onunla oynamak en büyük keyfim. Onlar tüm stresimizi alan can dostlarımız.

Hayatımın Kitabı/Filmi diyebileceğiniz bir kitap/film var mı?

Benden bir örnek istemeyin, o kadar çok ki.   Fakat Forrest Gump ve The Shawshank Redemption en başta gelir. Spielberg ve Tarantino imzalı filmlere Çağan Irmak’ı da eklemeden geçemem. Kitaplara gelince, Atlas Shrugged, Nietzsche Ağladığında ve Sabahattin Ali, Buket Uzuner, İhsan Oktay Anar kitapları... ve son dönemde Deniz Erten’in kitaplarını hayranlıkla okur oldum. Öyle değerli yazarlar var ki her kitap bir dünya, benim dünyamı değiştiren.

KırmızıTürk hakkında neler söylersiniz? 

KırmızıTürk, başta sizin emeğinizle her geçen gün adından daha çok söz ettirir oldu. Bizim mesleğimize bir anlam da siz kattınız ve bir ilk oldunuz.. Ödül törenleri, eğitici seminerler, dergi çalışmaları, üniversite öğrencileriyle buluşmalarınız bunların hepsi çok değerli. Ayrıca beni en iyi hafta sonu ana haber spikeri ödülüne layık gördüğü için KırmızıTürk’e ve oy verenlere çok teşekkür ediyorum.

Gelecek planlarınız nelerdir? Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz ve gelecekte kendinizi nerelerde görmek istersiniz?

Bulunduğum konumdan memnunum ve işimi severek yapıyorum. Bugünlere geldiğim için her zaman Allah’a şükrediyorum ve üzerimde emeği olan herkese, başta aileme ve meslek büyüklerime teşekkür ediyorum. Gelecekte nerede ve ne yapıyor olursam olayım sağlıklı ve huzurlu bir hayat diliyorum ve bunu herkes için istiyorum.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı? 

Bu samimi röportaj için öncelikle size ve KırmızıTürk ailesine teşekkür ediyorum. Beni izleyen izleyemeyen herkese sonsuz sevgiler.

Röportaj ve fotoğraflar: Cengizhan KAYA