Diyabet sıklığı pek çok nedene bağlı olarak artımaktadır. En önemli nedenleri arasında ise aşırı karbonhidratlı gıda tüketimi, fast-food ve şekerli içecek tüketiminin artması, kilo alma, hareketsiz yaşam ve düzensiz beslenme yer almaktadır.
Türkiye nüfusunun beşde birinde şeker hastalığı mevcut. Kontrol altına alınamayan diyabet damarların yapısını bozuyor. Bunun sonucunda; kalp hastalıkları, böbrek yetmezliği, kalıcı görme kaybı başta olmak üzere tüm organlar zarar görebilir. Bu kadar ciddi bir sağlık sorunu olan diyabet, sağlıklı beslenme alışkanlığı, medikal tedavi ve düzenli egzersizden oluşan bir yaşam şekliyle takip edildiğinde bu organların hasarı önlenebilir. Ancak erken tanı ve tedavi için öncelikle diyabetin belirtilerini tanımak ve zamanında hekime başvurmak çok önemli.
Şeker hastalığının belirtileri nelerdir?
Şeker hastalığının tipik belirtileri çok su içmek, çok acıkmak, sık idrara çıkmaktır. Ayrıca iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma, bulanık görme, bayılma, açıklanamayan kilo kaybı, kaşıntı, inatçı enfeksiyonlar (örneğin diş eti iltihapları, kadınlarda tekrarlayan vajinal mantar enfeksiyonları) ve başka birçok bulgu şeker hastalığının belirtileri olabilir. Hasta şeker hastalığının vücuda verdiği zararlarla ilişkili belirtiler de yaşayabilir. Örneğin sinir yapısının zarar görmesi nedeni ile ayaklarda geceleri artan yanma, ağrı, his kaybı görülebilir. Örneğin hastaların ayakları çok üşür.
En sık görülen bulgular
1. Ağız kuruluğu ve Çok su içme
Diyabet öncesi dönem erken fark edilip yeterli önlemler alınmazsa yorulan pankreas kan şekerini kontrol etmeye yetecek kadar insülin salgılayamaz hale gelir. Bu durumda önce toklukta kan şekerleri yükselmeye başlar. Ağız kuruluğu ve çok su içme bu sürecin ilk belirtilerini oluşturur.
2. Gece idrara kalkma
Ağız kuruluğuna bağlı çok su içmenin yanı sıra kanda yükselen kan şekerinin böbrek üzerinde oluşturduğu basınç nedeniyle hastalar gece uykudan idrar  yapmak için uyanırlar. Gecede bir kez idrara kalkmak normaldir. Ancak birden daha fazla sayıda uykunun idrar ihtiyacıyla bölünmesi durumunda  diyabet ya da kronik böbrek yetmezliği düşünülmelidir.
3. Bacaklarda kramplar
İnsülin azlığı nedeniyle kanda şeker yükselirken hücre içine girip yakıt olarak kullanılamadığı için hücrelerde bir enerji açlığı ortaya çıkar. Halsizlik, bacaklarda kramplar, aşırı tatlı isteği, sabahları zor uyanma, gün içinde uyku hali, konsantrasyon azalması bu dönemde başlar. 
4. Uyuklama
Kanda şeker yüksek olmasına rağmen yakıt olarak kullanılamadığı için hücreler enerjisiz kalır. Bu durum beyin ve sinir sistemi hücrelerinin enerji azlığına yol açınca; uyku hali, konsantrasyon azlığı ve gün içinde sık uyuklama şikayetleri ortaya çıkar.
5. Kaşıntı
Kandaki şeker yükselmeye başlayınca cilt kurur ve genel bir vücut kaşıntısı başlar. Bu kaşıntı kadınlarda genital bölgede daha yoğundur. En sık nedenide candida mantar enfeksiyonudur.
6. Genital mantar enfeksiyonları
Vücut sıvılarında artan şekerin mikropların üremesini kolaylaştırmasına bağlı olarak kadınlarda sık idrar yolu enfeksiyonları ve genital bölgede kaşıntıyla birlikte tekrarlayan mantar(candida) enfeksiyonları gelişebilir.
7. Kilo kaybı
Pankreasın insülin rezervi azaldıkça açlıkta da kan şekeri yükselmeye başlar. Şekerin kanda yükselmesine rağmen kullanılamaması nedeniyle hücrelerin enerji açlığı arttıkça hücreler enerjiyi yağ ve kas hücrelerinin parçalanmasıyla elde etmeye çalışır. 
8. İştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma, bulanık görme
Kimler şeker hastalığı riski altındadır?
Şişman veya kilo fazlalığı olanlarda 40 yaşından sonra daha belirgin olmak üzere diyabet riski artar. Aşağıdakilerden bir veya daha fazlası eşlik ediyorsa bu risk artışı daha da fazladır. Birinci derece yakın akrabasında (anne, baba, kardeş) diyabet bulunanlarda, iri bebek doğuran veya daha önce gebelik şekeri tanısı almış kadınlarda, yüksek tansiyonu olan kişilerde, kan yağları yüksek olan kişilerde, daha önce açlık şekeri sınırda yüksek (100-125 mg/dl) bulunanlarda, gizli şeker tespit edilenlerde, polikistik over sendromu (PKOS) olan kadınlarda, atar damar hastalığı bulunanlarda, düşük doğum tartılı doğan kişilerde, fizik aktivitesi düşük olan kişilerde, doymuş yağlardan zengin ve posa miktarı düşük beslenme alışkanlığı olanlarda, şizofreni hastaları ve atipik antipsikotik ilaç kullanan kişilerde, organ (özellikle böbrek) nakli yapılmış hastalarda risk artışı daha fazladır.
Şeker hastalığı tekrarlayan ya da kalıcı hiperglisemi ile karakterizedir. Teşhisi aşağıdaki ölçütlere göre yapılır;
Açlık plazma glukoz seviyesinin 126 mg/dL (7,0 mmol/l) ya da daha yüksek olması,
Oral glukoz tolerans testi (OGTT) sırasında ağızdan 75 g’lık glukoz yüklemesini takip eden iki saat sonunda plazma glukozunun 200 mg/dL (11,1 mmol/l) ya da üzerinde olması
Hastanın hiperglisemi belirtileri göstermesi ve rastgele ölçülen plazma glukoz seviyesinin 200 mg/dL (11,1 mmol/l) ya da üzerinde olması
Hemoglobin A1C ≥ % 6,5
Şeker hastalığı tedavisi nasıl yapılır?
Diyabet tedavisinin temelini doğru beslenme ve düzenli egzersiz oluşturur. Bu tedavilerle yeterli kan şekeri kontrolü sağlanamıyorsa ilaç tedavisi eklenir. Diyabet tedavisinde kullanılan ilaçlar haplar (oral antidiyabetikler) ve insülin olmak üzere iki gruptur. Erişkin yaşta diyabet olanların çoğunluğu uzun yıllar, sadece oral antidiyabetiklerle başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Ancak, vücudunda tam veya tama yakın insülin eksikliği olan, oral antidiyabetik tedaviye yanıt alınamayan veya bu ilaçları kullanması sakıncalı olan kişilerde tedavi insülinle yapılır. Bu tedavilerin doğru uygulanması için hastanın eğitimi şarttır ve bu nedenle eğitim tedavinin bir parçası olarak görülmelidir.
Şeker hastası nasıl bir hayat düzeni içinde olmalıdır?
Diyabetli kişi sağlıklı beslenmeli, sigara içmemeli, alkol tüketimemeli, düzenli egzersiz yapmalı, ilaçlarını düzenli kullanmalı, sağlık kontrollerini aksatmamalı  ve bol yumurta(günde 15 adet geçilmemeli) tüketmelidir. Diyabetlinin hastalığını ve kullandığı ilaçları iyi tanıyıp gerektiğinde acil çözümler üretebilmesi, hastalığın yönetiminde sorumluluk alması gerekir. Bunun için de hastalığı ile ilgili yeterli eğitime ve sağlık profesyonelleri ile sıkı iletişime ihtiyacı vardır.
Hocalarımın bilgisi güneşse, benim bilgim göle giren bir ışık hüzmesi kadar bile değildir…