Sevgili okurlarım, acımasız  güçlerin  tekrar ateşlemesiyle  ülkemiz bir anda kaos ortamına   dönüşmüştür. Bunun sonucu olarak da son zamanlarda  artan ve  içimizi dağlayan şehit haberleri peş peşe  geliyor. Ülkeyi içten ve dıştan gelecek müdahalelere karşı korumakla görevli  silahlı  güçlerimiz ve masum  halkımız  savaş  kuralları hiçe sayılarak  kalleşçe  katlediliyor. 

Yapılan savaş değildir, kendini savunma imkânı bulamayan  çok sayıda masum insanın  da acımasızca öldürülmesi olayıdır. Katliamdır!

Yürekleri kanatan vahşeti engellemekle görevli devlet güçlerinin  eylemleri,  maalesef  yaraların sarılmasında yeterli  olamamıştır. Yaşatılan acıları azaltabilmek için yapılacaklar kesinlikle ihmale  edilmemelidir. 

Zira, terörün yoğunluk kazandığı 1970’li yıllardan bu yana  şehit cenazelerinin  defninde,  sözden öteye geçmeyen klişeleşmiş  taziye  mesajlarını   duymaktan  bıktık usandık  artık! 

Şevki kırılmış  bir silahlı gücün  savaşma azmi de  yok olur. Peki bu kimin işine yarar? Tabii ki iç ve dış  düşmanın!..

Yapılanla yetinmeyip,  en kıza zamanda etkin şekilde  mücadele edilerek, ümidini yitiren  halkın  acılarına  merhem  olunması ülke menfaatinedir.

Zira, esef  verici ve  infiale yol açan  olaylar karşısında  halkın paniklemesinin, güvenlik güçlerinin itibarının zedelenmesinin, düşmanın  gizli tutulan hayallerinin gerçekleşmesine  neden olacağı  da göz ardı edilmemelidir!..

Emperyalist güçlerin   en büyük çekincesi, bir türlü  tarumar etmeyi    başaramadıkları  ‘Mehmetçik Ruhu’nun  çökertilememesidir. Bu  gücü yok etmek için yapmadıkları entrika, vermedikleri mücadele  kalmamıştır. Ancak SSCB’nin çöküşünden   bu yana , silahlı güçlerimizi yıpratma konusunda epeyce yol aldıklarını  buradan üzülerek belirtmeliyim. 

Soğuk savaşın başladığı 1945 yılından   itibaren  ise, ne üzücüdür ki, ülkemiz; denize düşen yılana sarılır misali,  batılılarca yapılan  tuzaklarla dolu  Uluslararası Siyasi Kuruluşlara  girmek durumunda  bırakılmıştır. 

Ne hikmetse  bu antlaşmalar  dünyaya barışı getireceğine, savaşı körüklemiştir.

Unutmayalım ki, yazılan 5000 yıllık tarihin ancak % 5’i ( 260 yıl)  barışa hizmet etmiştir. Bundan da anlaşılıyor ki, önümüzdeki yıllar,  oluk oluk akan kanın durdurulamayacağına işaret ediyor!..

Birinci dünya savaşının  ikinci yılından itibaren, küresel dev İngiltere’nin insan deposu olarak kullandığı ülkelerin  başında  ‘Avustralya- Yeni Zelanda’  orduları gelir. Hiçbir menfaatleri olmadan 12000 km yol teperek geldikleri  Osmanlı topraklarında  ‘bir hiç uğruna’ ebediyete intikal etmişlerdir. 

Yine tarih, ders alınmadığı için tekerrür etmiş ve 1945’den  beri tuzak anlaşmaların  bir sonucu olarak  Milli Hedef ve Menfaatlerini  hiç ilgilendirmeyen  uzak coğrafyalarda,  bu kez insan deposu  olarak  kullanılan ülkemiz olmuştur, ne yazık ki!.

SONUÇ: 

Tarih boyu kutsal ülkü ve inanç için mücadele edip şehit düşen ve sakat kalıp gazi mertebesine ulaşan  cengaverlerimize  reva görülen yaşam ile, aşağıdaki ülkelerin şehit ve gazilerine yaklaşımını  mukayese ettiğinizde  derin bir üzüntü yaşarsınız. 

1-Amerika’da  gazilere  ‘Mor Kalpli Adam’ derler.  Kısaca,   bu ülkede herkes eşittir, yalnız, Mor kalpli adam ayrıcalıklıdır. 

‘Mor Kalpli Adam’  hakkında detaylı bilgi için: http://www.milliyet.com.tr/1998/01/11/yazar/donat.html 

Gazilerine yaklaşımları  bu  olan  bir ülkenin, şehitlerine  göstereceği yaklaşımı siz tahayyül edin artık. 

2- Şimdide Avrupa’nın şımarık çocuğu  Yunanistan’a bir bakalım!. 

Kıbrıs’ta,  Enosis  uğruna Türk ordusuyla  girdiği mücadeleden kaçan  illegal terör örgüt  EOKA mensuplarına  01 Nisandan itibaren Yunan hükümeti madalya vermeye hazırlanıyor. Varın gerisini siz düşünün. 

Yunanistan’ın ; şehit ve gazilerine yaklaşımına  çarpıcı bir örnek vererek  yetineceğim.  

**Türkiye’de şeref aylığı 599 TL,  dul eşlerine ise 499 TL veriliyor. Bu durum Yunanistan’daki  şeref aylığın 1/11’i kadardır.**

 Teferruatlı  bilgi için linke göz atmanızı  öneririm..

http://www.sosyalargem.com/argem/10/Greece.asp

Değerli  okurlarım, , unutulmak ne kadar acıysa, hatırlanmakta, tüm yaşanmış acıların ilacıdır, cansiperane mücadele edenlerin yüreklerine serpilmiş sudur ve   bir nebze ailelerinin acılarının dindirilmesidir. 

Ülkemizde  yıllardır pek  değişmeyen  kahredici tablo, kıymet bilmez bir topluma dönüştüğümüzün resmini adeta beyinlerimize  çakıyor!...

Dünya'ya; insan olmanın , fedakarlığın, kahramanlığın, mertliğin dersinin verildiği böylesine kutsal vatan topraklarında  doğduğum için  Allah'ıma şükrediyorum..  Ümit varım ve üzerimizden ölü toprağını atarak özlem  ve gurur duyduğumuz  eski günlere kavuşacağımıza  yürekten inanıyorum..

Türk olmaktan gurur duyan herkese en derin şükranlarımı, sevgi ve saygılarımı   sunuyorum.