Ülkemizde sağlıkla ilgili her gün kulağımıza bir çok şey geliyor. Sağlıkta şiddet başta olmak üzere hastanelerimizde olan bir çok skandalla güne uyanmak hepimizi derinden üzüyor.

Kamu hastanelerinde doluluğun ne halde olduğunu hepimiz biliyoruz. Randevuların ne kadar dolu olduğunu, ne kadar uzun süreler sonrasına muayene sıralarının alındığı hepimizin malumudur. Hal böle iken ''Şehir Hastaneleri'' denen hastaneler gündemde ve ihaleleri yapılıyor. Nedir bu Şehir Hastaneleri?

Şehir hastaneleri kavramını açıklamak için benim çok beğendiğim ve herkesin anlayabileceği bir örnekleme yapmak istiyorum. Çok güzel bir yerde ve kıymetli bir araziniz var. Bu arazinin yeşil alan olması, şehre uzak olması çok önemli değil.

Bir gün biri gelip size: “Burayı bir süreliğine senden alıyorum ve buraya bir inşaat yapacağım diyor. Bu inşaat için parayı ben bulurum , biraz faizi yüksek olabilir ama bunun riski senin üzerinde buna karışmam. Ama yine de sen bana kefil olacaksın ve bu yaptığım inşaatın tüm sigorta, gider ödemeleri senin adına olacak. Evet sonuçta yapacağım ve sana vereceğim. Oturacaksın ve işleteceksin. Ama 25 yıl boyunca sana kiraya vereceğim ve senden kirasını alacağım. Sana kapıcı, bahçıvan, güvenlik kamerası, özel güvenlikçi, temizlikçi de ayarlarım. Tüm binanın tadilat işlerini yaparım. Asansör bakımı da benden, ama tabii bunların parasını da senden alırım” diyor. Burada yıllık kira bedeli aslında kamunun bir hastaneyi tek başına kuracağı bir bedel. Böyle bir teklifi siz olsanız kabul eder misiniz?

Burada arazi sahibi kamu, size gelen kişi ise özel sektör işletmecisidir.  Aslında bu sistem İngiltere'de uygulanmış ve İngiliz Sağlık sistemini çökertmiş bir sistemdir.  Kamu Özel Ortaklığı diye adlandırılan bir projedir. İşte hepimizin aklında ''olur mu böyle bir şey'' denilen bu sistem şu an Ülkemizde uygulanmaya başlandı.

Aslında Şehir hastanelerinde temel mantık, iktidarın köprü, tünel, yol gibi projelerde uyguladığı yap-işlet-devret modelidir. Bilindiği üzere, Cumhuriyetin tüm iktisadi kazanımları son 15 yılda özelleştirme adı altında, iletişim ve enerji gibi stratejik sektörler dahil yok pahasına özelleştirildi. Şehir Hastaneleri de sağlığın piyasalaştırılmasıdır. 

Hasta yataklarının toplam sayısının arttırılacağı söylemi de tartışmaları beraberinde getirmektedir. Bir ilde yapılacak Şehir Hastanesi yerine o ildeki diğer kamu hastanelerinin kapatılması öngörülmektedir. Çünkü hastaneyi yapan şirkete yüzde yetmiş doluluk oranı güvencesi verilmektedir. Bu yüzden toplamdaki yatak sayısının arttırılması planda yoktur.

Yine şehir içerisindeki hastanelerin kapatılması ve mevcut arazilerinin ne şekilde değerlendirileceği de önemli bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. 

Entegre sağlık kampüsleri şeklinde yapılacak olan bu tesislerin, genellikle şehirlerin dışına yapılması ve şehir içerinde bulunan hastanelerin kapatılması vatandaşların ulaşım masraflarını arttıracaktır.

Şehir Hastanesi hasta bakacak, kontrol altında olmayan bir ödenek olan ''Döner Sermaye'' ile kiralar ödenecektir. Kirayı ödeyememesi durumunda; Devlet tarafından bu hastanelere ödenecek kira bedelleri de büyük meblağlar olarak görülmektedir. 2018 bütçesinde sadece şehir hastaneleri kirası diye büyük bir bütçe ayrılmıştır.

Sağlık Bakanlığı 2016 bütçesi sunumunda; Sayın Bakan 29 Şehir Hastanesi için yaklaşık 10 milyar dolarlık yatırım yapılacağını ifade etmiştir. Kalkınma Bakanlığı’nca yayınlanan Kamu Özel İşbirliği 2015 Raporunda 17 Şehir Hastanesi için devletin 27 milyar dolar kira ödeyeceği belirtilmiştir. Şu an gündemde ve ihalesi yapılmış olan 32 Şehir hastanesi için ödenecek rakamları gelin siz hesaplayın... 

Köprü, tünel ve şehir hastaneleri gibi yap-işlet-devret modeli ile ülkenin geleceği ipotek altına alınmakta; aynı köprüden geçen araba sayısı gibi hasta olacak insan sayısı güvencesi vermek; sosyal devletin yapması gereken sağlığın korunmasından ne kadar uzaklaşıyor olduğumuzu göstermektedir. 

Şehir Hastaneleri; 2004 yılından sonra başlayan sağlıkta dönüşümün bir ayağı durumundadır. Aslında daha öncede hep gündemde olmuş, hukuki süreçlerle iptali yapılmış bir projenin inatla yapılmaya çalışması, aklın alacağı bir durum değildir. Yani denildiği gibi bir rüya değil kara kabustur. 

Şimdi Samsun için şehir hastanesi düşünülmektedir ve sanıyorum yer tahsisi aşamasında şu an. Erzurum, Adana, Mersin ve Isparta örneklerinde görüldüğü gibi devlet ihale kanunu dışında bilinen bazı şirketlere verilen şehir hastanelerine devletin ödediği kira ile yatırım maliyeti 2 yılda karşılanmış, ancak devlet anlaşma gereği daha 23 yıl bu ödemeyi yapacak. Nereden yapacak? Bizlerin cebinden demek çok canımı acıtıyor.

Bu sistemin daha önce uygulanmaya çalışıldığı ve vazgeçildiği İngiltere’de 1 şehir hastanesinin kamuya maliyeti ile aynı büyüklükte 3 hastane yapıldığı görülmüştür. 

Sonuçta lafı uzatmadan şehir hastaneleri için gelecekte kamunun kabusu diyebiliriz. Dolar aldı başını gidiyor. Cebimizde dolar yok bana ne deme şansımız yok. Biz değil, torunlarımız bile şu an itibari ile dolar borcu içindeyiz.

 Bir Şehir Hastanesi yapımı dolar borcumuzu binlere katlayacaktır. Bizim şu an sahip olduğumuz Devlet hastanelerimizin ve sağlık sisteminin alt yapısının düzeltilmesi önceliğimizin olması gerektiğini düşünüyorum.

Aile Hekimliğine geçiş sürecinde Sağlık Ocaklarımıza dokunmayın demiştim. Şimdi de Devlet Hastanelerimize dokunmayın diyorum.

21 Kasım 2017

Işık ÖZKFELİ