Küçük yaşlarda unuttuğumuz doğal bir yeteneğimiz var, serbest bırakmak..

Yaş ilerledikçe, duygu ve düşüncelerimizi bastırmayı zihnimizi susturmayı öğreniyoruz, serbest bırakmak yerine.

Esas sorun, hayatın kendisi değil, yaşananların bizde yarattığı ve bıraktığı zihinsel duygusal yüklerdir belki de.

Peki tüm bu zihinsel, psikolojik, ruhsal karmaşanın içinde bize hizmet etmeyen bu enerjiyi nasıl serbest bırakacağız?

Sedona yöntemi ile bu mümkün mü?

Sedona yöntemini Türkiye’ye kazandıran ve konuyla ilgili kapsamlı bir de kitap kaleme alan Kaan Bayraktaroğlu ile konuştuk..

Biraz kendinizden ve Sedona yönteminden bahseder misiniz bilmeyenler için? 

Sedona Yöntemi istenmeyen, olumsuz duyguları anında serbest bırakmanızı sağlayan ve uygulaması çok kolay olan bir teknik. 1952 'de Lester Levenson'un keşfettiği bu yöntem sizi sınırlandıran tüm olumsuz duygu, düşünce ve inançtan özgürleşmenizi sağlıyor. Serbest bırakmak aslında doğuştan sahip olduğumuz doğal bir yetenek. Ancak 2,5 yaşından sonra kişiliğin de oluşmaya başlamasıyla bunu unutuyoruz ve duygularımızı bastırmaya, saklamaya başlıyoruz. Sedona Yöntemi teknikleriyle bu doğal yeteneği tekrar hatırlayarak tekrardan serbest bırakmaya başlıyorsunuz. Okuyucularımız "Bırak Gitsin" başlıklı kitabımda yöntemin tekniklerini detaylı bir şekilde öğrenerek uygulamalarla pratik yapmaya başlayabilirler.

 Ben 2007 senesinden beri Sedona Method'un Türkiye Başkanlığını yapıyorum. Yurt içinde ve yurt dışında hem bireysel çalışmalar hem degrup çalışmaları yaptım. Merkezimiz Amerika’da olduğu için tüm eğitimleri Amerika’da aldım ve bazı zamanlarda orada oluyorum.  

Ayrıca 2015 yılında zihinotesi.com sitesini kurdum. Bu sitede farklı konularda serbest bırakma kayıtları yer alıyor. Sedona Yöntemi'ni derinleştirmek isteyen kişiler bu kayıtlardan faydalanabilirler. Zihinotesi.com sitesini kurarken amacım kişilerin zaman ve mekân gibi sınırlamaları olmadan kolay bir şekilde serbest bırakma çalışmalarına ulaşabilmeleriydi. Bu şekilde hem Türkiye’nin hem de Dünya’nın çok farklı yerlerinden insanlar serbest bırakma çalışmalarından faydalanabiliyorlar.

Sanırım yöntemin uygulanmasıyla ilgili karşılaşabileceğimiz en büyük engel, sizin de kitapta belirttiğiniz gibi belki de yöntemin bu kadar basit olamayacağına dair inancımız... Kitapta bahsi geçen uygulamalar, duyguya kabul vermek, izin vermek ve serbest bırakmak üzerine kurulu. 

Holistik serbest bırakma, iki zıt kutup arasında gidip gelmek nasıl bir çözülüm sağlıyor ruhsal zihinsel fiziksel olarak? 

Biz aksine sürekli olumluya tutunmaya, olumsuz duyguları olguları kendimizden uzak tutmaya çalışırız malum...

Bunu aslında her konuda yaşıyoruz. Çözümün basit olması bizi ikna etmiyor. Sanki daha farklı ve karmaşık bir şeylerin olması gerektiğine inanıyoruz. Ben bu durumu çok eskilerden beri kullanılan bir söze benzetiyorum “Bir hazineyi saklamak istiyorsanız onu en çok görünen yere koyun, o zaman onu kimse göremez.”  

 Günümüzde çok yoğun bir bilgi akışına maruz kaldığımız için basit olanı görmezden gelebiliyoruz. Bu yüzden serbest bırakma çalışmalarıyla ilgili olarak düşünmek ya da sorgulamak yerine uygulama yapmak etkisini hemen fark etmemizi sağlar. O zaman gerçekten basit gibi görünen bir uygulamanın aslında ne kadar derin ve güçlü olduğunu algılayabiliriz. 

Zihnimiz algıladığı her şeyi iki zıt kutup olarak ayırır. İyi-kötü, sağlıklı-hasta, aydınlık-karanlık, olumlu-olumsuz. Biz bu iki kutupta sürekli olarak birinden kaçmaya ve diğerine de tutunmaya çalışırız. Ancak bunu yapamadığımız için direnç oluşur. Örnek olarak olumsuz düşüncelerden kaçmaya çalıştığımda ya da olumlu düşüncelere tutunmaya uğraştığımda yoğun bir çabaya girerim. Bu da zihin ve beden sisteminde stres, sıkıntı ve rahatsızlık oluşturur. Holistik serbest bırakma uygulaması, iki zıtkutbun da aslında değişen duygular ve düşünceler olduğunu fark edip iki taraf arasında gidip gelmek ve o duygulara izin vermektir. O zaman direnç ortadan kalkar ve ben doğal olarak iki duygu halinin ötesine geçerim. Böylece kaosun ötesindeki huzur açığa çıkar.

Çünkü biz gerçekte duygular değiliz onları fark edeniz.

Kalbin bilinmeyen gücünden de bahsediyorsunuz kitapta, Hearthmath Enstitüsünün kalbin gücü ve etkileri konusunda yaptığı araştırmalar gerçekten çok çarpıcı. 

Kısaca bahsetmek gerekirse, insan DNA'sı alınıp bir kaba yerleştirilip izole edildikten sonra sevgi, takdir, şefkat, öfke, nefret, hiddet gibi net duyguları hissetmeleri kendilerinden istendiğinde DNA'nın verdiği tepki biçimleri ölçüldüğünde çok ilginç bir sonuçla karşılaşıldı. Takdir, sevgi, şefkat gibi duyguların varlığında DNA olağanüstü düzeyde rahatlayıp yazarken, öfke, nefret, kıskançlık, stres gibi duygular oluştuğunda DNA küçük bir düğüm gibi sıkıştı, kısaldı ve DNA kodlarından birçoğunu devre dışı bıraktı. 

Oysa kişi tekrar sevgi, neşe, takdir duygularına döndüğünde devre dışı kalan DNA kodları tekrar açılıyor ve olay tam tersine dönüyordu. Bu deney daha sonra HIV pozitif hastalar üzerinde de denendi. Sevgi, şükran ve takdir duygularının dayanıklılığı 300 bin kez artırdığı görüldü. Sonuç olarak araştırmacılar inanılmaz bir şey keşfettiler. DNA, insanın kalbindeki duygulara göre değişiyordu. Zaten kalbin elektromanyetik gücünün beyninkinden 60 kat daha fazla olduğunu biliyoruz. 

Yani serbest bıraktığımız her olumsuz duygu aynı zamanda kalbimizin açılmasını sağlıyor diyebilir miyiz? 

Evet, burada aslında bir insanın olumsuz duyguları serbest bırakmasının hem kendisine hem de çevresine ne kadar olumlu etki sağladığını görebiliriz.

 Olumsuz duyguları bastırmak zihinde, bedende ve özellikle kalpte blokajların oluşmasına ve böylece kişinin sağlığının etkilenmesine yol açıyor. Bilimsel araştırmaların sonuçlarına baktığımızda bunu anlayabiliyoruz. Kalbin açılması hem fiziksel hem de ruhsal olarak önemli çünkü kalbi kapalı bir insan hayatında her konuda sorunlarla karşılaşır. Çünkü güvensizlik, değersizlik ve yetersizlik gibi duyguların kontrolü altına girer. Bu durum aynı zamanda korku ve öfke gibi duyguları da tetiklediği için kişi olumsuz bir döngünün filtresinden yaşamaya başlar. 

Kalbimiz açılmaya başladığında, içinde hapsolduğumuz olumsuz duyguların ötesine geçerek gerçek varlığımız fark ederiz. Kadim bilgilerde kalbin ruhun evi olduğundan bahsedilir. Aslında serbest bırakıp kalbimizi açarken bir bakıma ruhumuzu da özgürleştirdiğimizi söyleyebiliriz.

İlişkiler konusuna gelecek olursak, reddettiğimiz ve istemediğimiz ne varsa iç dünyanızda var olmaya devam ettiği için aynı frekanstaki enerjilere bağlı ilişkiler yaşama olasılığınız devam edecektir diyorsunuz, konuyu biraz açar mısınız okurlar için?

Tabi ki.

Burada hayatımızı bilinçli zihnimizin değil, bilinçaltımızın yönettiğini hatırlatmak da fayda var. Bilinçaltının duygu, düşünce ve davranışlarımız üzerinde ortalama %94-96 etkisi vardır. Hatta Ünlü Psikiyatr Carl Gustav Jung'un bu konuyu açıklayan çok güzel bir sözü vardır:

 “Siz bilinçaltınızı bilince dönüştürene kadar, o sizin hayatınızı yönlendirecek ve siz ona kader diyeceksiniz.”

 Aslında hepimiz sevginin karşılıklı olarak paylaşıldığı, mutlu ve huzurlu ilişkiler yaşamak istiyoruz. Ancak burada sorunlarla karşılaşmaya devam ediyoruz.

Burada ilk adım kendi alanımıza yani düşünce ve duygu dünyamıza bakmak. Eğer bir kişi sevgiyi tam olarak hakketmediğine ya da değersiz olduğuna inanıyorsa bu onu kontrol eden bir bilinçaltı programıdır. Buna benzer birçok duygu ve düşünce yapısı kişinin bilinçaltında var olmaya devam ettiği sürece kişinin ilişkileri o yönde etkilenir. Çünkü bu bilinç yapıları kişinin davranışlarını direkt olarak etkiler. Kişi farkında olmadan ilişkisini sabote edecek davranışlarda bulunur ya da değer görmediği ilişkiler yaşamaya devam eder.

Bilinçaltı bir ayna gibi işlediği için kaydolmuş bilinç yapısı neyse karşılığında kendisine onun benzerini çeker. Kişi bilinçli olarak ben böyle bir ilişki yaşamak istemiyorum dese bile kontrolde bilinçaltı olduğu için kendisini yine aynı döngü içerisinde bulur.Kişi bunu sorgulamaya ve fark etmeye başladığında değişimin kapısı açılmaya başlar. Çünkü kişi bir bakıma uyanır ve durumu sorgulamaya başlar. 

Burada önemli olan kişinin adım adım serbest bırakma yaparak olumsuz inanç ve duygu yapılarını temizlemesidir.

Okuyucularımız bu konuda kitaba ek olarak serbest bırakma uygulamalarını derinleştirmek isterlerse zihinotesi.com sitesindeki "Sevginin Gücünü Kullanma" ve "İlişkileri Dönüştürme" başlıklı serbest bırakma programlarından faydalanabilirler.

Biraz da şimdinin gücünden bahsetsek? Güzel açıklamalarınız var buna dair...

"Anda kalmak" ya da "şimdide yaşamak" sözlerini son senelerde çok sık duymaya başladık. Bunu kaosun her geçen gün daha da arttığı bir dünyada başarmak da birçok insan için kolay değil. Ancak ben bu konuda aslında çözüm ararken daha da sorunun içinde kaybolduğumuzu düşünüyorum. Çünkü şimdi de olmak çaba gerektiren bir şey değil. Her an şimdideyiz ve bu hiçbir zaman değişmiyor. Ancak şimdide yaşamak adına gösterilen çaba onu sanki ulaşılması zor bir durum haline getiriyor. Tek ihtiyacımız olan gerçek olanı fark etmek. Bunun için de olmuş bitmiş geçmişe takılmak ve sadece bir hayalden oluşan geleceği kovalamayı bırakmak önemli. Bunu yapmakta zorlanmamızın sebebi değişen duygu ve düşüncelerle sürekli olarak bir mücadele halinde olmamız. Ya olana direniyoruz ya da tutunmak istiyoruz. Bu da şimdi deki boşluğa odaklanmamızı zorlaştırıyor. Serbest bırakma yaptıkça şimdiyi daha çok fark etmeye başlarsınız, çünkü algınızı bölen geçmiş ve geleceğe dair duygu ve düşünceler zihin ve beden sisteminden temizlenmeye başlar. Ayrıca serbest bırakma alışkanlığını edindikçe günlük olayların duygusal ve ruhsal etkilerini de taşımamaya başlarsınız. Böylece doğal olarak şimdiyi fark etme ve o güçle yaşama gücüne sahip olabilirsiniz.

Peki istemek mi, sahip olmak mı? 

Ne kadar serbest bırakırsanız o hedef size o kadar yakın gelir diyorsunuz.

Eksiklik enerjisi yaratmadan hedeflerimize nasıl ulaşacağız?

Herhangi bir şeyi ne kadar çok istersek ona o kadar çok sahip olmadığımızı hissederiz. Çünkü istemek sahip olmamak anlamına gelir.

Burada kritik nokta istemeyi bırakmaktır. Ancak bunu birçok kişi hedefinden vaz geçmek, ya da pes etmek olarak algılayabiliyor. Sonuçta her yeni hedef bir istekle başlar. Ancak hedef gerçekleşmedikçe istek daha da artar ve bu sefer ulaşılması zor bir hale gelir. Bu şekilde kişi umutsuzluğa düşerek yokluk yani sahip olmama enerjisinin etkisi altına girer. Bu durumda kişinin zihninde "istiyorum ama bir türlü olmuyor, ne yaparsam yapayım gerçekleşmiyor." gibi cümleler tekrarlanır durur. Kişi artık hedefi oldurmaya çalışmaya başlar ve bu da bahsettiğim sahip olmama hissinin karşılığıdır.

Burada ilk yapacağınız hedefinizi belirlemek, sonrasında o hedefle ilgili harekete geçip elinizden gelenin en iyisini yapmak ve sonra da istemeyi yani onu oldurmaya çalışmayı bırakmaktır. Böylece eksiklik enerjisine girmeden hedefinize doğru ilerleyebilirsiniz.

Zihni susturmakla ilgili bir ses kaydınızı dinlemiştim yıllar önce, daha doğrusu zihnin sürekli susturulması gereken bir olgu olmadığına dair.

Bunu biraz açar mısınız? 

Zihni susturmak mı, gelip geçenlere izin verip gözlem yapmak mı esas olan? 

Zihin doğası gereği sürekli olarak sorun arama ve çözme üzerine kurulu bir organizmadır. İnsanlar zihnin doğasını bilmedikleri zaman onunla özdeşleşerek her şeyi onu filtresinden yaşarlar. Bu yüzden zihindeki yoğunlukkişinin çok rahatsız olmasına yol açar. Burada esas olan zihnin sizden bağımsız çalışan bir organizma olduğunu fark etmektir. Zihin susturulmayaçalışılırken ona adeta savaş açılır ya da bir mücadeleye girilir. Böylece zihin, bizim direncimizle daha da yoğunlaşarak bazen tamamen kontrolden çıkarak kişiyi yoğun bir duygu ve düşünce bombardımanı altında tutar.

Bilinçaltındaki ve bilinçli zihindeki bastırılmış duygu ve düşünceleri serbest bıraktıkça zihin doğal olarak sessizleşir. Çünkü zihni yoğunlaştıran bastırılmış duygu, düşünce ve bilinçaltı programlarıdır. Bununla birlikte özellikle zihin yoğunlaştığında onu susturmaya çalışmak yerine olana izin vermek yine zihnin sakinleşmesini sağlar. Okuyucularımız bu konuda sizin de soru içinde bahsettiğiniz "Zihni Sakinleştirmek" başlıklı serbest bırakma çalışmasını youtube.com/sedonayontemi kanalına girerek hemen uygulayabilirler.

Son olarak önümüzdeki süreçte yeni projeleriniz var mı, kitap workshop vs.? 

Birkaç ay içerisinde yeni kitabım çıkacak. Yeni kitapta zihnin doğasını ve onu nasıl doğru bir şeklide kullanabileceğimiz anlattım. Kitapta Sedona Yöntemi’nin yeni teknikleri ve birçok uygulama yer alıyor. Serbest bırakmayı kullanarak günümüzde yaşanan kaosta nasıl sakin ve güçlü kalabileceğimizi hem bilimsel hem de ruhsal bir bakış açısıyla aktardım.

Zihinotesi.com sitesine ikinci kitapla bağlantılı olarak geniş kapsamlı bir serbest bırakma programı koyacağım. Şu anda onun çalışmalarını yapıyorum.

Şu anda seminer ve workshoplara hem pandemi sürecinden hem de yurtdışındaki işlerimin yoğunluğundan dolayı ara vermiş durumdayım. Ancak önümüzdeki süreçte tekrardan seminerlerin başlama ihtimali var.

Size bu röportaj için çok teşekkür ediyorum.