25. dönem milletvekili seçim sonuçları tek başına bir partiye iktidar tanımamıştır.13 yıl boyunca yükselen AKP iktidarı Haziran 2015 seçimlerinde tek başına iktidar kurmaya yetecek kadar milletvekili sayısına ulaşamamıştır.
Her parti aldığı oylardan başarılı sonuçlar çıkarırken meclise giren tüm partiler galip olduklarını iddia etmektedirler. Oyu % 20 düşen Davutoğlu 1. Parti olduklarından dolayı mutlu. MHP oylarını %13 den % 16,5 çıkmasından dolayı umutlu. HDP beklenenin üzerinden % 13,5 dolayı başarılı CHP ise % 25 ile oylarını koruduğu için huzurlu.
Ne diyelim kaybeden yok mu peki kazananın olduğu yerde kaybedeninde olması işin doğasında vardır. Şimdi sizlere kaybedenleri sıralarken latife gibi gelebilir ama burası Türkiye gerçeğin ta kendisi.
Başta seçim maratonuna katılan sayın cumhur reisimiz, Valilerimiz, kaymakamlarımız ve belediye başkanlarımız kaybedenler hanesine yazılmışlardır. Maalesef durum bundan ibaret. Seçimle hiç alakası olmayan sayın devlet büyüklerimiz, kamu yönetiminde çalışan bürokratlarımız seçimi kaybettiklerini açıkça belirtmelerinde fayda vardır.
Türkiye’de seçim barajının çok yüksek olması temsilde adaletin sağlanamaması gibi bir takım olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. % 35- 40 oy ile bazen meclis aritmetiğinin % 60-70’ine sahip olunabiliyor. Halkın %35’ini dikkate alarak uygulanan politikalar diğer büyük çoğunluğa hitap etmemesi toplumda kırılmalara ve kamplaşmalara sebep olabilmektedir. Kutuplaşan halk kitlelerini kontrol etmek zor olduğu kadar yönetme güçlüğü doğurmaktadır. Temsilde adaleti sağlamak en istikrarlı yöntemdir. Azgelişmiş toplumlarda temsilde istikrar adına yüksek seçim barajları hiçte sanıldığı gibi iyi sonuçlar doğurmamıştır. Belki bir süre karar almalar daha hızlı işleyebilir kısa sürede daha ileriye gitmişiz gibi algılanabilir lakin uzun vadede onarılması uzun yıllar alacak yaralar açacaktır ve oluşan tahribatı tüm halk çekmeye mecbur kalacaktır.
Bir arada yaşama kültürünü geliştirmiş toplumlarda dinleri mezhepleri veya dilleri ne olursa olsun birbirlerini dışlamadan tüm farklılıkları zenginlik olarak görebilen bayrak gibi ortak değerler etrafında birleşmiş halk kitlelerini gelişmiş toplum olarak belirtebiliriz. Gelişmiş toplumlarda tüm farklılıklar belli oranlarda temsil edilirler.
Demokrasi ve hukukun hakim olduğu toplumlarda hiç kimse kimsenin dini inancını kültürüne giyim tarzına veya yaşam biçimine müdahale edemez. Yasalar önünde hiçbir sınıf farkı gözetmeksizin herkesin eşit olduğu yaşam biçimidir. Bunun adı demokrasidir. Tam demokrasinin işlediği ülkelerde hiç kimsenin hayat tarzı sorgulanmaz veya farklı bir uygulamaya tabi tutulamaz.
Yasalarınız ne denli iyi olursa olsun eğer ki insanların zihnine demokrasi inancını yerleştiremeseniz muhakkak günün birinde kötü bir yönetici elinde devlet imkânlarını kötüye kullanmak isterse tam demokrasi bilincine erişememiş halk buna karşı duramayacaktır.
Bireyin kendisine bir haksızlık gelmediği sürece sessiz kalması muhtemeldir.
Yönetimi elinde bulunduranların ilk görevi alt yapı üst yapı yol vs. mutlaka yapılması insanlara hizmet sunulması gereken işlerdir. Çünkü bunlardan önce eğitim hepsinin önünde gelmesi sistemin devamı ve güvenliği açısından hayati öneme haizdir.
Gayri ahlaki ve baskıcı uygulamaları hoş gören bir halk yaratmış iseniz batıyorsunuz demektir.
Ülkeyi yöneten iktidarlar kendi seçmen kitlesini başka bir siyasi partiye yönelmesini önlemek adına kitleler arasına fikir bazında duvar çekmek kin ve nefret tohumlarının gelişmesini sağlayıcı politikalar üretmek korku dağları yaratarak bunu sağlamaya çalışırlar.
Uzun süren baskı yönetimlerin sonucunda yönetilemez bir hal alınca tekrar demokrasiyi ve hukuku hâkim kılmanın bedelini topyekûn büyük bedeller ödemek zorunda kalabilirler.
Siyasilerin hedefleri iktidarları 1 yıl veya 10 yılda sürse dahi en büyük hizmetleri sevgi, hoşgörü ve saygı duvarına bir tuğla daha eklemek olacaktır.
Saygıyla kalınız..