Gelen davalı ve davacıyı dinleyen hoca, her ikisine de “Haklısınız” demiş. Bunu duyan hanımı “Nasıl olur, efendi ikisi birden?” demiş. Hoca, “Vallahi hanım, sende haklısın,” der.
Hikâye bu, gerçek mi değil mi bilinmez fakat gergin geçen bir seçim atmosferinden sonra partilerimiz her zamanki söylemleriyle kendi mantık çerçevelerinde kazançlı veya kaybetmediklerini belirtmiş oldular. Ne diyelim?
Vatana, millete hayırlı olsun temennilerimizle mili iradeye saygı göstermek mecburiyetindeyiz.  AKP penceresinden bakınca 2009 yerel seçimine göre oyları artmış gözüküyor, başarılıyız diye demeç verdiler.
CHP liderine göre kayıp yok, iyiyiz. MHP’ye göre oylarında artış azda olsa başarı var. 
Peki, kazananlar var madem doğal olarak birde kazananın yanında kaybedeninde olması gerekiyor. Bana göre kaybeden Türk vatandaşları olmuştur. Koltuk, makam ve mevki uğruna kamplaştırma suretiyle nefret söylemlerininin sonucu toplumda kutuplaşma meydan gelmiştir. Liderler arasındaki sert söylemler vatandaşlara yukarıdan aşağıya doğru inmiştir. Fikir bazında halkta bölünmeler meydana gelmesi, ümit etmeyiz ama kaçınılmaz hal almaktadır. 
Yönetenlerin görevi sadece parayı ve kurumları idare etmenin yanı sıra ortak payelerde halkı buluşturmak farklılıkları değil, milli ve manevi değerlerimiz etrafında bir bütün olduğumuzu halka anlatmak, bu yönde eğitimde ve sosyal alanda birlik beraberliğimizi muhafaza edecek politikalar geliştirmek olmalıdır.
Kendine yakın, belli tabanı kemikleştirmek suretiyle oyları muhafaza etmeye çalışmak tehlikeli sularda yol almaya benzer. Sınırlarımız içerisinde yaşayan her kesimin kendini rahat ve hür hissetmesini sağlamak, huzur ve güvenin sigortası olacaktır. Aksi takdirde oy miktarınız ne kadar olursa olsun belli kesimlerin veya sınıfların nefretini kazanılması terör kargaşa ve çatışmanın önüne geçmek mümkün olmayabilir. Size oy vermeyenlerin nefretini kazanmak yerine en azından kin ile bakmasını önlemeniz gerekmektedir.
Toplum barışı için mutlaka bunun sağlanması gerekmektedir. Ülkeyi yönetenlerin bugün var olup yarın o makamları devredeceğini bilmemiz, kibir ve gurura kapılmaksızın görevimizi en iyi şekilde yapmanın gayreti içerisinde olmamız gerekmektedir. Tarih bizi yaptıklarımızla anacaktır. Günün politik gelişmelerine ve toplum içerisinde o an için kabul gören politikalara göre değil kamu vicdanında ileriki dönemlerde dahi yer edinilecek milli bir görev çerçevesinde verilen emaneti en şekilde arkadan gelenlere bayrağı aldığımız yerden daha yukarılara taşıyarak devretmek bilinci içerisinde davranmamız gerekmektedir.
“Eğer görünmeyeni göremiyorsanız, duyulmayanı duyamıyorsanız ne görüyorsunuz ne duyuyorsunuz demektir” yönetenlerin bu bilinç içerisinde davranması gerekmektedir. Bugün hayatta olmayan nice liderler vakti zamanında ülkelerinde arkasından büyük kitleler sürüklemelerine rağmen ülkelerini bataklığa sürüklemişlerdir. Aldıkları büyük desteklere rağmen, yakın tarihte Hitler bunun en iyi örneklerindendir. 
O bakımdan ister yönetenler ister muhalefet liderleri olsun nefret söylemlerinde uzak durmaları, bir kesimin değil her kesime hitap etmeleri gerekmektedir. “Önce ülkem” mantığıyla davranmamız daha güvenli yol almamızı sağlamış olacaktır.
Aynı kara parçasında yaşayan tüm vatandaşlarımızla aynı gemide ilerlediğimizi bilmek bilinci içerisinde, kırmadan dökmeden yaşamak farklılıklarımızı zenginlik kabul ederek, hangi mezhepten, hangi boydan, hangi bölgeden olursak olalım tek yürek tek yumruk olmak zorundayız. Farklılıklarımızı ayrışma sebebi göstermeye çalışanlara asla prim vermememiz gerekmektedir. Günlük ve kişisel menfaatlerimiz ortak paydalarımızın asla önüne geçmemelidir.
Tüm bunları yapıyor ve becerebilirsek “NE MUTLU BİZ İNSANIZ” demektir.