Binali Yıldırım İle Ekrem İmamoğlu’nun çıktıkları ortak yayını değerlendirdiğimiz günlerde, Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Mursi’nin mahkemede, canlı yayın sırasında “vefat etmesiyle” kimlere ne gibi mesajlar verilmek istendiği tartışılıyor. 

Yeni Zelanda’da iki cami cemaatını bir Cuma namazı sırasında katleden caninin silahının şarjöründeki yazılarla kimlere ne mesajlar verilmek istendiyse, Mursi’nin mahkeme salonunda hayatını kaybetmesiyle de, aynı odaklara benzer mesajlar verilmek istenmiştir. Altını çizerek bir kez daha vurgulayalım; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri, asla bir yerel seçim değildir. 

O nedenle, İstanbul Belediye Başkanlığı seçimleri, oynanmak istenilen oyunların farkında olduğumuzu haykırdığımız, Birlik ve bütünlüğümüzü vurguladığımız bir demokrasi şöleni olmalıdır. Bu demokrasi şöleni, seçim sonuçlarını kabullenme olgunluğumuz ile taçlanacaktır. 

“…Konuya partilerüstü bir perspektiften bakmaya çalışıyoruz.  Görebildiğimiz kadarıyla bölgesel ve küresel gerçekleri ortay koymaya çalışıyoruz. Küresel güçler arasında, küresel çapta, Yeni İpek Yolu merkezli kıyasıya bir mücadele yaşanmaktadır. 

Tarihi geçmişi, bölgesel gücü ve jeostratejik konumu nedeniyle Türkiye bu mücadelenin tam orta yerinde. Küresel egemenlik mücadelesinde olan kutuplar Türkiye’yi kendi yanlarında görmek ya da kontrolleri altına almak çabasındalar.  Küresel aktörlerin, Türkiye’nin geleceğini, Türkiye’nin yönünü ve tercihini ortaya koyan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimlerine kayıtsız kalmaları mümkün değildir. 

23 Haziran seçimlerini ve olası sonuçlarını, bir de “Sandıkta kimler var?” sorgulamasıyla irdelemek gerekir.  Milli mutabakata en fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde yenilecek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimine ilişkin propaganda konuşmalarında, toplumun her kesimini kucaklayan bir dil kullanma mecburiyeti ortadadır. Her zamankinden daha fazla elele olmamız gerektiğine ilişkin başka birşey söylemeye gerek var mı?”

15 Mayıs’ta kaleme aldığımız “Sandıkta Kimler Var?” başlıklı yazımızda, YSK tarafından yinelenme kararı verilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimleri, adaylar ve propaganda süreci konusunda duyduğumuz kaygıları ve nedenlerini anlatmıştık. 

Pazar gecesi yalnız İstanbullular değil, bütün millet televizyon ekranlarına kilitlendi. Altını defalarca çizdiğimiz gibi, tarihi, jeopolitik konumu, nüfusu, demografik yapısı, ekonomiye katkıları dikkate alındığında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimleri bir yerel seçim değildi. 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için yarışan iki adayın televizyon ekranlarında yanyana gelerek Amerikan seçim propagandalarını andıran formatta yarışmalarını milletçe ilgiyle izledik. Bu girişimin önündeki ardındaki kulis çalışmalarını gözardı ederek ekranlara yansıyan bu tabloyu “Demokrasi deneyimi” olarak değerlendirdik; daha doğrusu değerlendirmek istedik.

MURSİ’Yİ RAHMET VE SAYGIYLA ANIYORUZ 

Binali Yıldırım İle Ekrem İmamoğlu’nun çıktıkları ortak yayını değerlendirdiğimiz günlerde, Mısır’ın ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın mahkeme salonunda hayata veda ettiği haberiyle sarsıldık. Batılıların asla “darbe” diyemedikleri bir operasyonla görevinden alınarak hapsedilen ve yıllardır yargılanmasına rağmen düşüncelerini savunmaktan vazgeçmeyen Muhammed Mursi’yi rahmet ve saygıyla anıyoruz. 

Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Mursi’nin mahkemede, canlı yayın sırasında “vefat etmesiyle” kimlere ne gibi mesajlar verilmek istendiği tartışılıyor. 

Yeni Zelanda’da iki cami cemaatını bir Cuma namazı sırasında katleden caninin silahının şarjöründeki yazılarla kimlere ne mesajlar verilmek istendiyse, Mursi’nin mahkeme salonunda hayatını kaybetmesiyle de, aynı odaklara benzer mesajlar verilmek istenmiştir. Altını çizerek bir kez daha vurgulayalım; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri, asla bir yerel seçim değildir. 

O nedenle, İstanbul Belediye Başkanlığı seçimleri, oynanmak istenilen oyunların farkında olduğumuzu haykırdığımız, Birlik ve bütünlüğümüzü vurguladığımız bir demokrasi şöleni olmalıdır. Bu demokrasi şöleni, seçim sonuçlarını kabullenme olgunluğumuz ile taçlanacaktır. 

SEÇİM, BİRLİĞİMİZİ VURGULADIĞIMIZ BİR DURUŞ OLMALIDIR

Türkiye’nin, sınır güvenliğini tehdit eden terör örgütlerinin yuvalarını dağıtmak için Fırat’ın doğusuna yapmayı planladığı askeri operasyonu, “Ekonominizi mahvederiz” tehdidiyle engelliyorsa..  

Bu dostunuz, müttefikiniz düşlediği yeni dünya düzenini hayata geçirebilmek amacıyla ülkelerin yönetimlerini askeri ya da sivil darbelerle değiştirmeyi kendisi için bir hak olarak görüyorsa ve 15 Temmuz gibi bir darbe girişimi tezgahlayabiliyorsa.. 

Bunca sorun yaşadığınız bu müttefikiniz, Çin gibi bir küresel aktörle “ABD’nin beka sorunu” olarak nitelenen Yeni İpek Yolu bağlamında yaşadığı mücadelede, ülkenizin bölgesel gücü ve jeostratejik konumu nedeniyle sizi yanında görmekte ısrar ediyorsa.. 

“Astana Süreci” ve Soçi Mutabakatı çerçevesinde oluşturduğunuz İdlib’teki 12 askeri gözlem kulelerimizin çevresine Rusya destekli rejim güçleri bombalı saldırıda bulunabiliyorsa, ülkenizin geleceğini belirlemek amacıyla yapılan seçimleri ve olası sonuçlarını irdelerken, “Sandıkta kimler var?” sorgulaması kaçınılmaz oluyor.”

Ülkeyi yönetenlerin de, ülkenin prototipi olan bir megakenti yönetmeye talip olanların da küresel konjonktürü çokiyi okumaları ve izlemeleri gerekir. 

Esen ya da estirilen rüzgarlarla hangi tarafın yelkenlerinin şişirilmek istendiği, adayların kurmay heyetleri tarafından öngörülebilmelidir. Esen ya da estirilen rüzgarların, içinde yaşadığı kentin yönetimini belirlemek amacıyla sandık başına giden seçmeni ne yönde, nasıl etkilemeye çalışacağını kestirebilmelidir. 

SEÇİMLER SANDIKTAN ÇIKAN SONUÇLARLA KAZANILMAZ

Şu gerçeği unutmayalım; seçimler, sandıktan çıkan sonuçlarla değil, seçimlerin öncesinde seçmenin iradesini etkileyecek çalışmalarla kazanılır. Seçmenler sandık başına oylarını belirlemiş olarak giderler. Seçim sonuçları, çok önceden verilmiş kararların onaylanmasıdır. 

Yunus Emre ne güzel söylemiş:

“Çeşmelerden bardağın doldurmadan kor isen,

Bin yıl anda durur ise, kendi dolası değil.”

O nedenle seçim öncesinde, hele böyle yeniden yapılmasına karar verilmiş bir seçim öncesinde yapılacak en küçük bir hata, bir rehavet telafisi çok zor sonuçlar üretebilir.  

Bütün bunları söylerken komplo teorisi üretmek niyetinde değiliz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin yalnızca yerel seçim olmadığı gerçeğini defalarca vurguladık. Yeni bir dünya düzeninin kurulmaya çalışıldığı bir zaman diliminde, jeopolitik konumuyla ve verdiği kararlarla küresel konjonktürü etkileyebilen bir bölgesel aktör olan Türkiye’nin prototipi sayılan bir megakentte yinelenen bir seçim sürecini kendi hedefleri doğrultusunda kullanmak isteyenler olacaktır. 

Bütün bunları dikkate alarak diyoruz ki, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri birliğimizi, bütünlüğümüzü vurguladığımız bir demokrasi gösterisi olmalıdır.

 Yayın öncesinde, adayların biriyle yüzyüze görüşüp diğer adayın yalnızca danışmanıyla telefonla görüşmeyi yeterli görmekle, İsmal Küçükkaya’nın, “Tarihi oturumu başarıyla yöneten moderatör” ünvanını nasıl gölgelediğini, Binali Yıldırım’ın danışmanlarının da, millet önünde yarışmaya çıkmak için, Amerikalı bir işadamının televizyon kanalını seçmenin iyi bir saha seçimi olmadığını not ederek yazımızı noktalıyoruz.  

Seçim sonuçlarının İstanbul’umuz için de ülkemiz için de hayırlı olmasını diliyoruz.