Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz? 

Uzun yıllar oldu yıllara yayılan bir çok şey sığdırdığım bir kariyer oldu.. 1991 yılında Dormen tiyatrosunda başladım oyunculuk mesleğine. İstanbul Teknik Üniversitesi  Jeoloji Mühendisliği bölümünde okuyordum. Öğrencilikte harçlığımızı çıkarmak için böyle bir ajansa kaydolmuştum. O ajansa reklam filmlerinde falan oynamak için başvurmuştum. Neşe Erberk’in ajansıydı. Neşe Erberk dünya ve Avrupa güzeli seçilen o alanda çok önemli bir isimdi. Onun ajansı son derece popülerdi ve bu nedenle çok isteyerek katılmıştık.  O dönem güzellik yarışmaları çok revaçtaydı.  Genelde hep gazeteler düzenlerken ilk kez bir özel televizyon kanalı düzenleyecekti tabi çok sayıda başvuru oldu Türkiye’nin her yerinden Neşe Erberk dedi ki sende başvur seni de sokalım yarışmaya. Bende  idealist bir tiptim hani çok güzellikle bakımla falan o tür mankenlik işleriyle ilgim yoktu. Hatta tepki gösterdim girmem falan dedim yarışmaya ama sonra işte yarışmanın sonunda araba falan var dediler biz de o dönem üniversiteye git gel çok zorluk çekiyoruz hadi dedim bir şansımı deneyeyim  yarışmayı  Dormen tiyatrosu düzenliyordu işte Ekrem Bora sunuyordu falan böyle gerçekten dikkat çeken bir yarışmaydı sonra yarışmada derece alamadım ama Dormen tiyatrosuyla tanışmış oldum. Dormen Tiyatrosuyla tanıştıktan sonra bir teklif geldi yarışma nisan ayındaydı haziranda bu teklif geldi.  Devam etmekte olan bir oyunda bir oyuncu ayrılıyor yerine sen oynar mısın çünkü ben onlara bahsetmiştim işte tiyatroyla ilgileniyorum çok büyük ilgim var hevesim var bir oyun olursa oynarım falan o yüzden bana böyle bir teklifte bulundular bende hemen çok büyük bir hevesle tamam dedim . Oyun Nevra Serezli , Metin Serezli, Cem Davran, Hakan Ökten’in oynadığı  “Çılgın Sonbahar” isimli oyun.   Dört beş sezon kapalı gişe oynayan bir oyun oldu ; ama ilk yılında Ceylan Palay diye bir oyuncu oynuyor işte evlenecekti ayrılmak zorunda kaldı ve oyuncu arayışındalar bir tek benimle görüşmüyorlar tabi. Birçok insanla görüşüyorlar bende rolü kapabilmek için hemen görüşmeye gittim hızla ezberleyeceğimi söyledim. Bu rolü çok istiyorum dedim. Sonunda rol  benim oldu . Gencay Gülün yönetiyordu oyunu ilk kez 1992 yılında Enka’da açık hava tiyatrosunda Dormen Tiyatrosu ile  “Çılgın Sonbahar” oyunuyla sahneye çıktım oyunculuğa ilk adımım böyle oldu. Daha sonra tabi çok iyi ilişkiler kurduk gerek Haldun Dormen’le gerek ekibiyle. O oyunda  Metin Serezli ve Nevra Serezli gibi isimlerle beraberdik ve o oyun  benim için bir okul gibi oldu. İlerleyen yıllarda sürekli tiyatro sürdü. Pek çok oyunda rol aldım.  İkinci yıl Şahane Züğürtler oyununda oynadım. Üçüncü yılda beşten yediye, sevgilime göz kulak ol, Arap Saçı , Bugün git yarın gel,  Yığın , iki bin , birçok oyunda oynadım Dormen tiyatrosunda.  Aynı zamanda da televizyona başladım televizyonda  “Sonradan Görmeler “dizisinde Nevra Serezli oynuyordu. Onun vesilesiyle Tekin Akmansoy’la tanıştım Tekin Akmansoy TRT’deydi bu dizi kaynanaların devamıydı.  O dönemin çok popüler dizisiydi. İki tane görgüsüz ailenin hikayesi evin kızını oynuyordum orada da . Çok uzun yıllar bu dizide oynadım  200 bölüm kadar. Star televizyonunda arabalarla ilgili bir yarış – sürüş programı sunmaya başladım.  Daha sonra yine TRT’ye geçtim Alır Götürür İstanbul diye bir gece programı sunmaya başladım. Sonra Atv’de  Yosi  Mizrahi ile Sabah Şekerleri’ni sunmaya başladım.  O dönem çok popülerdi tv dünyasında.  Daha sonra yine gün ışığı diye bir program sunduk Yosi Mizrahi ile hafta içi her gün canlı yayın yaptık.  Sabah kuşağında böyle devam ettik . 2000’de Dormen  Tiyatrosu kapandı  ben Genco Erkal Tiyatrosuna geçtim. O yıl yarışma isimli bir oyunda oynadım çok güzel bir Fransız oyunuydu .  Oradaki rolümle Afife Jale Tiyatro ödüllerine aday oldum. Genco Erkal ile oynamak çok güzeldi.  Bir yıl orda oynadıktan sonra Gencer Gürün tiyatro İstanbul’a geçtim İşte ben , pırlantalarda ve nerde kalmıştık oyunlarında oynadım 

4-5 yıl oradaydım. Metin Serezli de oradaydı.  Dormen tiyatrosunun bir devamı gibiydi. Tiyatronun duayen isimleri tiyatro denilince akla gelen isimler oradaydı.  Sonra  Gencer Gür’ün sağlık problemleri oldu aksamalar oldu o tiyatroda kapandı. O süreçte Ali Poyrazoğlu tiyatrosundan teklif aldım ali Poyrazoğlu da tak tak takıntılı isimli oyunda temizlik takıntısı olan bir kadını oynuyordum orada da sonra aynı yıl çocuğuma hamile kaldım ve oyunu bırakmak zorunda kaldım dört ay hamileliğe kadar oynadım tabi sonra ara verdim bir süre Ayşe dünyaya geldi . Ayşe’yi büyüttüm bir buçuk yaşına kadar bir şey yapmadım. Ayşe bir buçuk yaşındayken bir televizyon programı hazırladım. Bebek programı Anne Bebek sağlığı programı Kanal Türk vardı işte o zaman Şebnem Özinal’la bebeğim diye bir program e bebek sponsorluğunda kendim hazırlayıp sunuyordum bütün içeriğini ben yapıyordum konuklarını ben belirliyordum dış yapım yaptık zaten onu o tarz yapılan ilk programlardan biriydi sonra   anne bebek  programları çoğaldı. Ben o dönem çok ciddi bir ihtiyaç gördüm bu alanda annelerde bir bilinçsizlik vardı. Çocuk gelirken bir panik hali bilgisizlik  çocuk uyutulurken yapılan yanlışlar Çok da önemli tabi gerçekten kötü şeylere mal olduğunu gördüm o açığı doldurmak için bu program önemliydi.  O dönem  beraber hamileliğimizi  yaşadığımız ünlü arkadaşlarım vardı. Onları konuk alıyordum onların hikayelerini  dinliyordum insanlar tanıdığı bildiği isimden bunları dinleyince daha çok ilham alıyorlar aslında bide kulak veriyorlar yanlışlarını düzeltiyorlar ya da bilgilerini paylaşıyorlar  Çok önemli dönemler tabi ıskalanan dönemler  hem hamilelik hem bir bebeğin dünyaya gelişi yeni doğan dönemi  hem zor aslında en büyük fiziksel zorluklar adaptasyonlar şehir kadınına zor aslında annelerimiz zamanında üç tane dört tane öyle doğurmuşlar ama o dönemle kıyaslamak yanlış artık dönem değişti ve yaşantılar da değişti ne bileyim tıp ilerledi başka bir yığın alternatifler var vs. yani o kafa yapısını sevmiyorum yani ama bu hiç bir şeyde sevmiyorum yani mesela eğitimde de sevmiyorum bu tür sağlık konularında da sevmiyorum ama bizim zamanımızda öyle değil evet ama dönem değişiyor gelişiyor her şey.  Başka şeyler alıyor yerini başka adetlerin o yüzden elbette ki adetler görenekler çok önemli ama tecrübe çok önemli mesela annelerimizin anneannelerimizin tecrübeleri önemli ama dönem değişiyor yaşantılar değişiyor o programı bayağı uzun yaptık yine 26 bölüm yaptık. O süreçten biraz önce Tv8 vardı orada da yine kadın kuşağı programı sundum. Hafta içi her gün canlı yayındı orada da yine sivil toplum örgütlerini inceledik bir çok derneğin kuruluşuna ön ayak olduk aile bakanlığıyla falan ortak çalıştık şu anda hâlâ faaliyette olan dernek var onunda kuruluşuna katkı sağladık.  Bu doğudaki çocuk yuvaları revize ediliyordu biz de onları ziyaret edip geziyorduk gösteriyorduk röportajlar yapıyorduk. Diğer kısmında da yine kadın konuları güzellik bakım vs. dolu dolu bir kadın programıydı. Sonra bir sağlık programı sundum o da sağlık turizmiyle ilgili bir programdı Eurostar Avrupa ağırlıklı yayın yapan starın kanalıydı. Orada da çok uzun zamanlar çok güzel programlar yaptık işte Çeşitli önemli hastaneler sponsorumuzdu. Çünkü Türkiye’de sağlık turizmi yeni yeni başlıyordu . Hem sağlıktaki başarımız hem fiyatlardaki uygunluk yurtdışında dikkat çekiyordu. O zamanlarda Tepetaklak diye bir oyundan teklif geldi. Çok güzel bir oyundu iki yılda onu oynadık sonra yine Ali Poyrazoğlu’ndan bir teklif geldi yine rahmetli Ayşen Gruda’yla Kandemir  Konduk beyin oyunu oynadık “Kadınlar Hep Gülmeli” diye.  Yine bir kadın oyunuydu o da ondada çok güzel turneler yaptık beş altı kadını oynuyorduk. Ayşen Gruda da başroldeydi. Ayşen abla rahmetliyi çok çok severdim gerçekten çok şey öğrendim. En son iki sezondur Tamamla Bizi Ey Aşk’ı oynuyoruz bu yıl bir de  Dormen tiyatrosunda . Bu filmi görmüştüm oyunu. Haldun Dormen’le çok eskiden oynadığım bir oyundu. 20 Yıl önce oynamıştık. Ben yine aynı rolü oynuyordum.  Sadece Almanya’da oynuyoruz. Bütün kış Almanya turnesi yaptık. Bütün Almanya’yı dolaştık neredeyse.  Berlin , Köln ,Frankfurt, Münih bütün şehirlerini gezdik . Türk seyirciyle buluştuk  Çok da güzel tepkiler aldı oyun.  Bu yıl ekim ayında gezmeye başlayacağız ama başka bir oyunda olacak yine Almanya  için Almanca üst yazıyla oynuyoruz oyunu böyle devam ediyor. 

Tv tarihinde yer etmiş pek çok da dizide rol aldınız bize bunlardan da bahseder misiniz? 

Doksanların yine fenomen dizilerinden “Böyle mi Olacaktı” var tabi. Bunlar ilk aklıma gelenler..( Gülüyor ) Arada çok dizi var .  TRT de başladığım dönemden sonra yine bir çok dizi oldu arada bir de  TGRT döneminde Aşkın Dağlarda Gezer diye Şanlıurfa’da çektiğimiz bir dizi var.  Özcan Deniz , Şevval Sam o Doğuyu anlatan diziler arasında bir ilkti.  Tamamen Urfa’da çekildi. Urfanın etrafında Mardin’de de çekimlerimiz olmuştu.  Böyle mi Olacaktı üç bölüm için girdim altı sezon sürdü.  Yaz Gülü , Fesupanallah  ve Cesur Yürek’i çektik birçok dizi oldu.  Ama oynadığım diziler arasında en çok dikkat çeken Böyle mi Olacaktı. Halen o diziyi hatırlıyorlar ve beni o diziden hatırlıyorlar dizi furyasında bu kadar dizi patlaması varken  hala beni Böyle mi olacaktı dizisinden hatırlıyorlar. Sokakta ay ne güzel diziydi o şarkısı oradaki rolünüz dikkat çekiciydi diye söylüyorlar.

Oyunculuk anlamında dizi ve sinema oyunculuğu elbette önemli ama Tiyatro oyunculuğu hep ayrı bir yere koyulur. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz Tiyatro Oyunculuğunu? 

Evet dizi sinema oyunculuğu tabi ki çok farklı ama  herhalde onun en temel noktası da tiyatrodan geliyor. Bir oyuncu eğer tiyatroda  aktif tiyatroda rol almıyorsa tiyatro oyunculuğu yapmıyorsa beslenemediğini ve geri kaldığını düşünüyorum. Kamera önündeki oyunculuk sizi ilerletemiyor. Dünyada ’da böyle görüyorsunuz zaten sinema yapan oyuncular her sezon çıkmasalar bile tiyatro sahnesine de çıkıyor. İki üç sezonda bir tiyatro oyunu yapmaya çalışıyorlar çünkü bu oyunculuğu çok besleyen bir şey. Orada canlı bir performans var ve birebir seyirciyle göz gözesiniz , aynı havayı soluyorsunuz  ve çok apayrı bir şey  yani oradaki kurgu oradaki sahnedeki  rol arkadaşınla kontak bunlar çok değerli. Mesela tiyatro oyunu metinleri hem tarihi hem antik çağları yansıtır. Tiyatronun mazisi çok eskidir. Dram Antik Yunanda hareket demektir. İnsanoğlu önce hareket etmeyi bulmuş sonra oyun oynamaya başlamış ve tiyatro öyle çıkmış.  İnsanlar taş devrinde duvardaki yansımasını seyrederek o yaktıkları ateşte yansıyan görüntüyü seyrederek başlamışlar oyunu keşfetmeye.  Oyun keşfedilmiş en ham haliyle sahneye taşınmış , sahne oluşturulmuş ondan sonra diğer sanatlar dalları çıkmış sinema vs. Yani Tiyatro hareketle birlikte ortaya çıkan tüm sanatların en  eskisi bu açıdan çok önemli. Ben bunu Tiyatro eğitimleri verirken öğrencilerime de aktarmaya çalışıyorum. 

Eğitim çalışmalarınızdan bahseder misiniz? 

Geçen yıl Bahçeşehir üniversitesinde yüksek lisans yaptım ileri oyunculuk bölümünde derslerim bitti tez aşamasındayım . Çocuk filan olunca araya girince onları yapamamıştım bu zamana denk geldi tezimi yazacağım yüksek lisansa yaparken biraz bu isimlere önem vermeye başladım yani çünkü talepte geldi aslında eğitimimizi verir misin konuşmacı olur musunuz? derken böyle bir şey çıktı böyle bir konsept çıktı çok önemli o deneyimlerinizin insanlara aktarması çok değerli bence hoşuma da gidiyor ben oyun oynatarak da insanları eğitiyorum . Mesela Tamamla Bizi Ey Aşk Psikodramayı anlatıyor  Psikodrama diye bir bilim var zaten dram drama dünyadaki ilk bilim bütün bilimlerde ondan türemiş.  Hareket işte dediğim gibi demin bahsettiğim gibi hareketi keşfeden insanoğlu hareketi keşfettikten sonra bilim adamları türemeye başlamış ve işte fiziği, kimyayı ,tıbbı bulmaya başlamışlar yani aslında bizim drama diye çok basite indirgediğimiz işte çocukların şimdi oyun gibi yaptıkları şey aslında dünyadaki ilk bilim.  

Yüksek Lisans tez çalışmam da kanto üzerine olacak . Türk tiyatrosunda kanto ve kantocu kadınlar  onu da aslında tez olarak yapıp sonra kitap çıkarmak istiyorum. Çok güzel bir hikâye bu alanda çok az kaynak var maalesef . Çok enteresan hikâyeler var . kantonun müziklerini pop müziğin Türkiye’deki başlangıcı olarak kabul edebiliyoruz. İlk kez kadınların sahnede yer alması..Bizim sahneye çıkmamızın nedeni bile kantonun doğuşu ile ilgili. 

Radyo , televizyon , gazete geleneksel medya kullanımı azalırken yeni medya genişliyor. Siz televizyon dünyasında da uzun süre yer alan birisi olarak bu dijital dönüşümü ve yeni medyayı nasıl değerlendiriyorsunuz geleneksel medya yok olur mu? 

Ben bu yaşadığımız çağın bir getirisi olarak yorumluyorum . Kötü gibi gözükse de zaman kazanma hızlı erişim gibi katkıları da var.  Tabi ki o eski bizim dokunmayla birlikte hissettiğimiz işte dergi gazete vs. geleneği de yavaş yavaş ortadan kalktı. Benim kızım on yaşında ben de maalesef eve gazete almıyorum yani bende telefondan okuyorum laptoptan okuyorum . Kızım Ayşe çok gazeteyle tanışamadı . O açıdan kötü ama çağa ayak uydurmak gerekli.  Maalesef  çok hızlı gelişiyor her şey. Çağa ayak uydurma açısından avantajlı. Geleneksel gazete bir gün öncenin haberlerini içeriyor. Dijitalde böyle bir yavaşlık yok olanı biteni anından öğreniyorsun. Hızla haber alabiliyoruz. Bizim mesleğimizi ilgilendiren sinema ve televizyon dizilerinin de çoğu artık dijitalde. Belki de çok yakın bir zamanda sürekli internette yer alacak her şey. 

Youtube içerikleri ve sosyal medya kullanımı da arttı bunu nasıl yorumlarsınız ? Bu alanda çalışmalarınız olacak mı? 

Aslında sosyal medyayı çok sevmiyorum. İnsanlar başkalarını ya da başkalarının yaşantısını gözlemlemeyi haberdar olmayı seviyorlar. Ben aslında insanların ne çok özelini görmek istiyorum ne de ben o kadar özelimi göstermek istiyorum. Youtuber olarak bir meslek olarak yapılıyorsa buna saygı gösteriyorum. Yine kızım Ayşe’den örnek vereceğim çünkü bu tür gelişmeleri daha çok ondan gözlemleyerek takip ediyorum. O yaş grubunun tepkileri açısından. Bu dönemin oyuncakları da bunlar. İyi oyuncak da var kötü oyuncak da eğitici oyuncaklar da var para tuzağı olan kötü oyuncaklar da bu içerikleri de ben buna benzetiyorum. İyi faydalı olana ulaşmak lazım.   Ben değil ama kızım Ayşe belki youtuber olabilir. ( Gülüyor ) Ben de çok isterim yapana çok saygı duyuyorum ve özeniyorum açıkçası ama öyle vakitler ayıramıyorum en azından şimdilik çünkü benim işte tezim var Ayşe’nin eğitimi ile ilgili odaklandığım konular var bir de tiyatro var. Bu alanda başlı başına bir mesai yani  hani gün içinde birkaç video atarım gibi gözükse de aslında çok ciddiye alınması gereken bir iş youtuberlık . Hani yapacaksam  tam yaparım. Geçiştirme yapacaksam yapmam. O yüzden şu anda böyle bir projem yok. 

Sizce oyunculuk stresli bir meslek mi? Mesleki açıdan oyunculuğu nasıl yorumlarsınız? 

Bence oyunculuk bir insanın başına gelebilecek en güzel şey . En güzel meslek. O kadar keyifli bir meslek ki…Elbette stresli taraflı var ama hangi mesleğin stresli yanları yok ki.  Sermayemizi üstümüzde taşıyoruz kendimizde var olabilen potansiyel oyunculuk. Biz seyyar olarak dolaşıyoruz yani hani farklı mesleklerde mesleği yapan tezgahını taşır ya. Bizim her şeyimiz içimizde ve üzerimizde. Çocuk doğduktan sonra hani çalışma zamanlarını falan dezavantaj olarak görüyorum. Çünkü akşam çalışıyoruz bir de turneler olduğunda çok seyahat ediyoruz. Çalışma saatleri ve bu tabi zor olan kısmı. Onun dışında çok keyifli dostluklar kurulan keyifle yapılan alkış alınan takdir edilen ve bunların üstüne para kazanılan çok güzel bir meslek. 

Sunuculuk ve spikerlik son dönemde rol model mesleklerden birisi haline geldi. Uzun zaman televizyonlarda sunuculuk yapmış bir isim olarak sunuculuğun önem kazanmasını ve sunuculuğu nasıl yorumlarsınız? 

Özel kanallar son on beş yılda yirmi yılda çok gelişti arttı. Şimdi dijital kanallarda çok fazla var bir meslek olarak gençlerin sunuculuğu tercih etme sebebini ünlü olmak olarak görüyorum. Ekran önünde olabilmek için sunuculuk tercih ediliyor. Sunuculuk bana mesleğimin getirisiydi. Programlarımda ama salt spikerlik gibi değil de daha çok yönlü yapmaya çalıştım. Programı yönettim. Prompter kullanmadım. Sadece bir metne bağlı spikerlik yapmadım hiç.  Oyunculuk gibi eğitimi alınması gereken bir meslek farklı aşamaları var diyafram kullanımı ses gırtlak kullanımı güzel Türkçe fonetik bir yığın ayrılan dalları var. Ekranın önündeki duruş bakış hareketler hal tavır ciddiyet ya da bir kriz anı yönetimi gibi o yüzden mutlaka eğer spiker olmak istiyorlarsa mutlaka  bir eğitim almaları gerek. Sade şık kıyafetler ve güzellikle kalıcı bir meslek olarak yapılamaz. 

Son dönemdeki Türk Dizi Sektörünü nasıl yorumluyorsunuz? 

Çok dizi enflasyonu var . Gerçekten çok fazla dizi yapılıyor. Yapımcılar para harcıyorlar buna kanallarda para harcıyor reklamcılarda parayı kanalize ediyor. Bu çok kötü bir şey değil sektörde en azından oyunculara çalışma fırsatı çıkıyor. Para kazanma fırsatı çıkıyor ama talebe göre düşündüğümde fazlalık var.  Dizi sektöründe  problemler var. Teknik ekibin rahatsız olduğu durumlar var. Çok uzun çalışma saatlerinden dolayı oyuncularında sıkıntıları var.  Doksan dakika yüz dakikalık diziler çekiliyor . Mesela benim diziyi tercih etmeme nedenim çalışma saatleri. Çok uzun  çalışma saatleri olduğu için ben gelen projeleri çok özel bir şey olmadığı sürece kabul etmiyorum. Çünkü çocuğum var başka düzenim var benim yani üç gün sette geçirmem falan mümkün değil. Belki geçiririm o önemli değil ama saat belli  değil. Dokuzda gidiyorsunuz gece üçte çıkıyorsunuz o yüzden tercih etmiyorum. Bunun yerine televizyon sunuculuğu da dahil daha saatleri belli işlere yöneliyorum. Son dönemde dizilerde tiyatrocuların da kıymeti anlaşılmaya başlandı. Bir iki ana kadronun dışında mutlaka tiyatro oyuncularına yer veriliyor bu önemli. Diziyi başarıya götüren asıl şey ise senaryodur. Seyirciyi sürükleyen senaryo ve dizi başarılı olur. Bu tiyatro için de geçerli. Seyircinin de geçmişe göre bilinçlendiğini düşünüyorum. 

Son olarak neler söylersiniz hem önümüzdeki projeler hem son sözler olarak? 

Yeni sezonda da her iki oyunda devam edecek. Almanya oyunlarım devam edecek. İki tane yeni oyun var üzerine durduğumuz onları yapacağız yeni oyun olarak. Yeni bir komedi yapacağız yaz çalışmaları devam ediyor. Provaya gireceğiz. Titiz bir çalışma içindesiniz görüyorum güzel bir mecrada röportajlar yayınlıyorsunuz.  Yayınlar yapıyorsunuz. Son olarak tüm insanlara tiyatro izlemeye devam etsinler diyorum çünkü tiyatronun buna ihtiyacı var. Teşekkürler.   

Röportaj ve fotoğraflar: Cengizhan KAYA