17 Haziran 2017 Cumhurbaşkanı Sn. Süleyman Demirel’in aramızdan ayrılışının ikinci seneyi devriyesiydi. Isparta’da ve Ankara’da Vakıf 2000 kendilerini, Rahmet ve Özlemle andık. Türk Siyasi hayatına, 40 yıl damgasını vurmuş, 42 yaşında Başbakan olmuş, Boğaziçi Köprüsü, GAP gibi birçok mega projeye imzasını atmış, bir çok hizmet ve eserde birinci derecede adı olmuş, büyük bir siyasetçi ve devlet adamıydı. 

Sn. Demirel, Devlet görevinin en üst noktası olan Cumhurbaşkanlığını, bihakkin, başarı ile deruhte etmiştir… Bizler, DPT yıllarında, Özal ve Demirel ile birlikte çalıştık. Milletimize ve devletimize, ülkemize hizmet ettik, kalkınma planlarını, yıllık icra programlarını hazırladık, uygulamaya koyduk. 

Demirel’in ve Özal’ın, vefat yıldönümlerinde, planlama yıllarım, yaptığımız keyifli, güzel netice alıcı çalışmalar, flim şeridi gibi gözlerimin önünden akıp geçiyor… Bu bağlamda iki hususu, paylaşmak istiyorum. 

12 Eylül 1980 Darbesinden sonra, Özal, dağılan siyaseti ve  demokrasiyi toparlamak üzere, Anavatan Partisini kurdu. Daha sonra da, Sn. Demirel, Doğruyol Partisini hayata geçirdi. Aslında, Türkiye vizyonu, siyasi çizgisi, seçmen kitleleri, kadroları  bakımından, bu iki Merkez Sağ Parti arasında fark yoktu. 

Planlamanın ilk yıllarında, Sn. Demirel, Başbakan, Sn. Özal, DPT Müsteşarı olarak, Yüksek Planlama Kurulu, birçok devlet toplantılarında, sık sık bir arada olmuşuzdur. 

Bu iki büyük liderin düşüncelerini, bilhassa Türkiye Sevdalarını, yakından  biliyor, görüyorduk… 

Zaten birisi, ‘Büyük ve Güçlü Türkiye’ diğeri de, ‘Çağ Atlayan Türkiye’ diyordu.

Aslında bu iki slogan da, Büyük Önder Atatürkün, ’Muasır Medeniyetler Seviyesine’ çıkmak hedefinin, örtüşmesi idi. Eğer, Demirel ve Özal, 12 Eylül’den sonraki dönemde, ANAP ve DYP’yi, bir araya getirebilselerdi, bir isteğim olarak, Sn. Demirel Cumhurbaşkanı, Sn. Özal, Başbakan olarak, ülkemize hizmet olanağı bulabilselerdi, Türkiye uçardı ve dünyanın en büyük 10. ekonomisi seviyesine, gelmişti bile. 

En önemlisi de, bugün ülkeyi yönetenler, kesinlikle iktidara gelemez,oyları %7’leri  geçemezdi. Bu birleşme gerçekleştirilememiş, Türkiye kaybetmiştir. 

Ne Ağar-Mumcu, ne de Mesut Yılmaz-Çiller birleşme arzuları, neticeye gidebilmiş, Demokrat  Parti, ölü doğmuştur. Demokrat Parti, Anavatan Partisi, Adalet Partisi, Doğruyol Partisi, bayrağını, bugün taşıyanları, ayakta tutanları, takdir ediyorum. Ancak, bilinmelidir ki, siyasette hedef, iktidara gelmek ve hükümet olmaktır.

Bugün güçlü bir Merkez Sağ Partiye duyulan ihtiyaç, şiddetle gündemdedir. 

İkinci olarak, hep  düşünürüm. Eğer, 20 yaş daha genç bir Demirel, eğer hayatta olsaydı, cümle aleme, Muhalefet nasıl yapılır gösterirdi.

Yaşanan olaylar, yanlışlar, dış politika açmazları, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu, Ekonomik, Siyasi, acı tablo karşısında, Demirel tarzı, sert ve yıpratıcı muhalefete, Demokratik düzende, ihtiyaç vardır… 

Demirel Tarzı, Muhalefet, ilgililere dünyayı zor eder, Demirel’in tabiri ile, ‘Gök Kubbeyi, başlarına  Geçirirdi”. 

 Ben, benim gibi, Milletvekilleri, siyasette, TBMM’de görev yaptığımız dönemlerde, çok şanslı kişilerdik diye düşünüyorum. TBMM‘de, 

Demirel, Özal, Ecevit, Erbakan, Türkeş, Yazıcıoğlu, Mesut Yılmaz, Çiller, Baykal, Erdal İnönü, Cindoruk, Hikmet Çetin, Oltan Sungurlu, İsmet Sezgin, Menteşe, Hüsamettin Özkan, Kamuran  İnan, Coşkun Kırca, Sait Kemal Mimaroğlu, Abdullah Gül gibi  daha nice iyi yetişmiş, zarif, kibar, siyasi espri ve nükte sahibi, Devlet Adamı niteliklerine haiz, kıymetli insanlarla, siyaset  duayenleriyle beraber bulunduk. 

Meclis Çatısı altında, böyle insanlarla birlikte, görev yapmanın, bir onur, şans olduğuna inanıyorum. Kendisine büyük saygı ve sevgi duyduğum, Sn. Süleyman Demirel’i, Rahmetle, Özlemle anıyorum…