Satrancın keskin hamlesi ; Kasım Süleymani ..

 ABD ve İran arasında yaşanılan geçmiş zamanlardaki  krizlere baktığımızda,  İran’nın ABD ‘ye karşı yankı uyandırıcı tehditleri dünya basınında çokça yer almıştı.Hatta söylem düzeyinde kalan laf dalaşlarından dolayı  İran’nın bu tarz söylemlerinin dünya ülkeleri başta olmak üzere , siyasetçiler,yazarlar  ve akademisyenler tarafından da  pek de ciddiyet ile karşılanmadığını söyleyebiliriz.

Peki ABD yönetiminin yabancı terör örgütü olarak ilan ettiği, İran Devrim Muhafızları Ordusunun Generali Kasım Süleymani ‘nin suikastı ardından İran’ın intikam nidalarını yine aynı şekilde boş söylem olarak değerlendirebilecek miyiz? 

Herkesin aklındaki soruyu duyabiliyorum. Birleşmiş Miletler Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard ‘ın 3. Dünya Savaşı (#WWIII) etiketiyle suikastın üzerine yaptığı paylaşımdan sonra sosyal medyada İran – ABD arasındaki gerilimin savaşa neden olur mu soruları sıkça konuşulmaya başladı .Öncelikle şunu belirtmeliyim ki ilk savaşlardan bu zamana kadar gelen süreçte savaşın anlamı kavramsal olarak gelişti ve farklı stratejiler ile değişti. Şuan için zaten farklı bir dünya savaşının içindeyiz . Ülkeler artık kendi topraklarını topyekün bir savaş haline sürüklemenin haricinde bir çatışma alanı yaratmış ve orda güç gösterilerinde bulunmaktadır. (Ortadoğu gibi..)  Tabiî ki bu tartışılacak çok ayrı bir konu .. 

Suikast olayının perde arkasına gelecek olursak ;

İran’nın en önemli isimlerinden olan General Süleymani’nin öldürülmesiyle ABD  ile İran arasındaki ilişkiler tamamıyla kopma noktasına geldi. Aslında bu duruma gelmeden önce zaten ipler yavaş yavaş  gerilmeye başlamıştı.

 2018 yılında ABD’ nin İran’a yapmış olduğu yaptırımları hatırlayalım.Amerika yönetimi Obama döneminde yapılan nükleer anlaşmadan çekildiğini duyurmuştu. İran’ı yaptırımlarla manipüle etmek istemişti.

14 Eylül’de Suudi Arabistan petrol tesislerine  düzenlenen saldırılardan dolayı yine İran sorumlu tutulmuş ve bu olayın üzerine petrol fiyatları yarı yarıya inmişti.

30 Aralık 2019 da Şiilerin lideri Ayetullahi Esistani tarafından kurulan ve on binlerce savaşçı barındıran Şii Milis Gücü Habdi Şabi’nin ,Irak ve Suriye iç savaşlarından aktif olan grubuna 5 hava saldırısı düzenlenmişti. Bunun üzerine geçtiğimiz yılın son gününde Haşdi Şabi taraftarları Bağdat’taki Amerikan Büyük Elçiliği’ne baskın yaptı. 

Bunu zincirleme olaylarının en sonuncusu olarak Başkan Trump’ın emriyle İran Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı Kudüs gücü komutanı General Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi örgütünün Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi El Mühendis öldürüldü.

Yapılan saldırının Trump’ın emri ile gerçekleştirildiğinin  özellikle altının çizilmesi de ayrıca birkaç şüpheyi akla getiriyor. Dünyaya ses getirecek savaş hamlesi ve kaos ortamı oluşturması şartıyla  Başkanlığa getirildiği iddia edilen Trump ,başkanlık seçimlerindeki konumu bu tarz saldırılarla sarsıntıya mı sokuluyor yoksa evanjelistlerin asli rüyalarının gerçekleştirilmesi mi amaçlanıyor?

Uluslararası sistem karşısında askeri ve siyasi olarak tutum sergilemeye çalışan İran bu suikast sonrasında açıklama yapmakta gecikmedi. Karşılığının ağır şekilde verileceği ve ülke itibarını korumak için İran’nın misilleme de bulunacağı aşikar. Nerede ,ne zaman ve nasıl vereceği konusunda İran’ın kabiliyetine ve güçlü istihbaratına baktığımızda aslında tüm dünyanın bu konuda tedirgin olması gerektiğini söyleyebilirim. 

Kasım Süleymani  İran’nın efsane generali ve halk tarafından da sevilen bir isimdi. İran’da uzun süredir var olan iç çatışmanın bir süreliğine de olsa askıya alınacağını ve  halkın rejim baskısı, işsizlik,ekonomik ve sosyal kısıtlanmasına rağmen birleşeceğini düşünüyorum. Amerika düşmanlığının zirve noktalarına çıkacağı hatta halkın rejimi desteklemesi bile beklenebilir.

İran ‘da şuan puslu bir yas hakim..  Saldırıya karşı uygun bir cevap verecek diplomasi dili veya hamlesi olmadan itibarını sürdürebilmesi imkansız hale gelecektir. Karşısında Trump’ın olduğu bilinciyle hareket ederse bu satranç oyununu kendi lehine çevirebilir veya bölge dengesini altüst edecek,kızgınlık ve intikam duygusuyla alınabilecek herhangi bir karar ve misliyle mukabele,  aynı zamanda Türkiye’yi de yakından ilgilendirecek bir hale dönüştürebilir.