SATHÎ NAZAR

Abone Ol

Konuşmalarımızda, sohbetlerimizde, fikir alışverişlerimizde,

Siyasî ve politik anlatılarımızda;

İfrat ve tefritten yani ileri geri aşırılıklardan,

Maalesef bir türlü kurtulamıyor;

Bu yüzden istemiyerek de olsa,

Birbirimizin kalbini kırmaktan uzak duramıyoruz!

Buna bir son vermeli, mutedil ve anlayışlı,

Hoş görülü bir yol tutmalıyız.

Zira kolaylıkla kırılan kalpleri yapmak;

Hiç de kolay olmuyor!

Bu da toplumda gerilim ve soğukluklara sebebiyet veriyor!

Öyleyse menfî / olumsuz;

Tutum ve davranışları bir tarafa bırakarak;

Milletçe kucaklaşmanın,

Birbirimize yaklaşmamız gerektiğinin

Çarelerini bulmaya çalışalım.

“Sathî nazar, muhali (imkânsızı) mümkün görür!”

Öyleyse ilk adım, sathî / yüzeysel inceleme,

Araştırma ve bakışlardan uzak durmalı.

Bu bakışın bizleri yanlış sonuçlara götürebileceğini ,

Unutmamalıyız.

Bunun için zihinler,

Mülâhaza / düşüncede dikkatli olmaları gerekir.

Nazar ve bakışta ise, im’anı:

Yani bir konu üzerinde dururken dikkat ve ihtimamı /

O hususta çok özen göstermeyi,

İnceden inceye düşünmeyi; prensip ve düstur edinmeliyiz.

Çünkü âlim-i mürşid / irşat edici, yol gösterici âlim;

Koyun gibi olmalı, kuş gibi olmamalı.

Zira koyun yavrusuna süt, kuş yavrusuna kay / kusmuk verir.

Evet, sathî ve aceleci inceleme ve araştırmalar; bizleri yanlış sonuçlara götürür.

Bu durumlarda yanlışa düşmemenin çare ve yolu ise,

Mantıklı olmak, mantık metot ve usûllerine başvurmaktan geçer.

Nitekim İmam-ı Gazalî: “Mantık bilmeyenin ilmine itibar edilmez!” demektedir.

Yukarıda belirttiğimiz gibi, ilmin hazmedilerek insanlara aktarılması;

Koyunun yavrusuna otları; süt hâline getirerek yani hazmederek sunması şeklinde olmalı.

Kuşun yavrusuna; hazmedilmemiş hâliyle kusmuk vermesi gibi olmamalı.

Unutmayalım ki: “Zihnin sathiliği yani yüzeyselliği,

En şiddetli hastalıktan daha ağır bir hastalıktır.

Zihinleri bu hastalıktan kurtarmak” lâzımdır.

“Bilmiş ol ki, ilim bir gıdadır ve mutlaka hazmedilmesi gerekir.

Rahvan bir at gibi acele koşan zihin, hakikatlerin üzerinden kayarak geçer

Ve hakikatler o zihnin elinde parçalanır.

Orada sabit durmaz ve zihinden çıkar gider.

Daha sonra zihin, hakikatlerin tamamını değil;

Sadece büyüme ve yeşerme kabiliyetini kaybeden, bazı parçalarını kendinde toplamaya çalışır.

Hazmedilmediğinden yeşermez ve zihin sadee o hakikatleri kusar ve bazan da kokuşur.”

(Kızıl Îcaz)