Sıcak bir Temmuz sabahından hepinize merhaba. Yazma ediniminin bana katmış olduğu bir meziyet mi desem; fikirlere, sohbet esnasında geçen konuşmalara çok önem veren biriyim. Net temiz hayatı sevdiğimi söylediğim ve alengirli hayat yaşayan insancıkları her daim yerden yere vurduğumu üzerine basarak belirttiğim bir günümdeyim yine. Özellikle de son zamanlarda hissettiğim yoğun duygu derinliğini kaleme kağıda dökme aşkından mıdır bilmem, insanların gözlerinin içine bakarak dinlerim ve akşamında kişiler ile ilgili kafamda derin manalar oluşur. Ne güzel hayatlar var? Ne pislik hayatlar var  diyerekten kendimce beynimde kategoriye koyarım. İşine gelmeyince, bir yerleri sıkışınca çevirgazı yapanlar, bu hayatı çok af buyurun uçkurdan ibaret sayanlar, bunun için her türlü yalana başvurup kendini kandıranlar. Ah uzaktan ne de güzel su üzerine çıkan yağ gibisiniz... İnsanlar ne zaman değiştirebilir bir hayatı, fikirleri, düşünceleri hiç düşündünüz mü? diyerekten başlarım satırlarıma. Yoksa yedisinde neyse yetmişinde odur cümlesi çok mu yakışır makaleme?

İnsanın hayatını, fikirlerini v.s değiştirebilir mi sorusu öz benliğindeki yaşı ile ilgili bir soru değil bu, asla yaşlanmakla da ilgili değil. O karar ne zaman verilmeli? Asıl soru bu... Başlangıçta seçimler yapıyorsun, "Böyle bir hayatım olsun" diyorsun. Oysa insanın içinde sular var. Hayatın gidişatına yön veren akarsular, insanı yeryüzü gibi şekillendiren dip akıntılar. En zirveler. Eğer dip akıntılarınla aynı doğrultuda seçimler yaptıysan sonradan pek bir şeyi değiştirmen gerekmeyebilir. Tabii eğer sıkılmadıysanız. Çünkü hedeflere ulaşmak da ulaşamamak kadar yok edici olabilir. İşte en vurucu darbesi de odur, dibe en dibe battığını düşünürsün. sanılanın aksine buna devrimle başlamalı mesela kendinle alakalı en zirvede ve asil olanından. Hayatı kaypak yaşayanlar sözüm sizden dışarı. ( Yine kahkaha attığım bir satır). En asil devrim nedir biliyor musunuz? Bırakın bütün rivayetleri. Bütün vesveseleri. En asil devrim insanın kendisiyle olanıymış. Hislerini değiştirebiliyorsan, bir kalemde silebiliyorsan, haritanı baştan silip çize-biliyorsan ve bunu bastıra bastıra gülümseyerek gururla yapabiliyorsan, kendini yenileyebiliyorsan, yeni insanlara, dürüstlüğe, doğrulara karışma arzun varsa, kafanı pencereden dışarıya çıkarıp çektiğin hava tüm iliklerine ciğerine dolarken mazide gözlerin dolmuyorsa, adımlarını sağlam basıyorsan… İşte senin en muazzam devrimin buymuş! Ne muazzam şey değil mi? Sanırım kendimizi devirip inatla baştan yazmalıyız bu hayat hikâyemizi. Her şey bitti derken başlamaz mı bu hayatta? Haydi başlayalım…

Pervasızca akan beyhude âlemde hayatımıza giren öyle insanlar olur ki; onların belli amaca hizmet etmek, bize bir ders vermek, kim olduğumuzu ya da olmak istediğimizi bulmamıza yardım etmek için bizimle olduklarını, bilakis size çelme takmak için heyecanla beklediklerini, yüreğimizin derinliklerinde hissederiz.

Bu insanların kim olacağını asla önceden kestiremezsiniz; belki oda arkadaşınız, komşunuz, uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşınız, bir işe yaramayan şımarık ver yiyeyim, aman boşver bir de oturayım diyen ihtiraslardan beslenen, kıskanç, fesat, hayatta bur arpa boyu yol alamayan akrabalarınız, sevgiliniz ya da belki de sadece göz göze geldiğiniz bir yabancı ya da dibinizdeki ne olduğu belirsiz hayatı muamma keşmekeşlerle dolu insancıklar !

Bazen de hayatınızda öyle olaylar yaşarsınız ki; o anda bu olaylar size korkunç, acı dolu, haksız gibi görünür. Beyninizi yitirecek gibi olursuz. Bu kadar yalanla riyayla nasıl savaşabilirimin sancısını çekersiniz.

Ancak fırtına dindikten sonra; bütün bu olayların üstesinden gelmemiş olsaydınız, asla potansiyelinizin, gücünüzün, azminizin ve yürekliliğinizin farkına varamayacağınızı anlarsınız. Kendimden biliyorum. Müthiş bir haz. Hele de Rabbimin o güzel adaletini tecelli ettirmesini görmek... Ölsem de gam yemek artık dedirtiyor insana.

Her olayın bir gerçekleşme nedeni vardır. Hiçbir şey tesadüfen, kötü ya da iyi şans nedeniyle gerçekleşmez. Hastalık, yaralanma ve deneyimsizlikler, ruhumuzun sınırlarını test eden olaylardır.

İster olaylar, ister hastalıklar, ister ilişkiler olsun, bu küçük testler olmasaydı hayat hiçbir yere varmayan düz ve sıkıcı bir yol gibi uzayıp giderdi. Güvenli ve rahat, ancak boş ve amaçsız... Yaşamınızı, başarılarınızı ve düşüşlerinizi etkileyen insanlar, kimliğinizi yaratmada önemli bir ehemmiyete sahip birer merhaledir.

Kötü deneyimler bile birilerinden öğrenilebilir. Bu dersler en zor, ancak büyük bir ihtimalle en önemli olanlardır.

Eğer biri sizi kırar sizi bir kalemde satar, ihanet eder ya da üzerse, size güveni ve kalbinizi açtığınız birine karşı dikkatli olmayı öğrettikleri için onları affedin diyemeyeceğim AFFETMEYİN! Şunu unutma hayatta hiçbir zaman ben onu çok iyi tanıyorum deme her insan YANILTIR… Eğer biri sizi severse, siz de bunun karşılığında onu koşulsuz sevin; sadece onlar sizi sevdiği için değil, size sevmeyi ve onlar olmadan göremeyeceğiniz ya da hissedemeyeceğiniz şeylere kalbinizi ve gözlerinizi açmanızı öğrettikleri için. Her günün tadını çıkarın. Her anın değerini bilin ve belki de tekrar yaşayamayacağınız bu andan alabileceğiniz en fazla şeyi almaya bakın.

Daha önce hiç konuşmadığınız insanlarla konuşun, onları gözlerinin içine baka baka dinleyin, bunlar size hayatta bir ders, bir yol, bir kılavuzdur. Zincirlerinizi kırın ve gözünüzü zirveye dikin. Başınızı dik tutun, çünkü bunun için her türlü hakkınız var. Kendinize büyük bir insan olduğunuzu tekrarlayın ve kendinize inanın. Eğer kendinize inanmazsanız, hiç kimse size inanmaz. Hayatınızı nasıl istiyorsanız öyle şekillendirebilirsiniz.

Eefendim bide ufak dip not; sular durulduğunda oyun bittiğinde dost kim, düşman kim, şah kim, piyon kim net çıkıyor ya ortaya sen onu görüp bir defa daha sarsılmaz duruşunla gurur duyuyorsun ya bu hazzın tarifi yok…

Hayat daima güçlü ve cesaretli olanı sever.

Güzel, sıcak, tatil modunda bir Temmuz sabahından selam olsun.