Güzel sanatların neresinden bakılırsa bakılsın özünde mutlaka sevgiye açılan bir kapısı vardır. Hayali de gerçeği de özü itibariyle sevgiyi esas alır. İnsanı şaşırtan, düşünmeye sevkeden, belki de ürküten tarafları olsa da nihai hedefi huzura, emniyete, güvene dayalı  bir netice üretmeye çalışır.
Sitemleri, kırgınlıkları, hayıflanmaları sevgiye ulaşabilmek veya ulaşamamaktan kaynaklanır. Hüzün yüklü şiirlerde, musîkı eserlerinde, tiyatro, sinema eserlerinde ve hatta mimaride kendini sevgi gösterir.
Çünkü sevginin olmadığı yerde hiçbir şeyin ehemmiyeti yoktur. Sevgi yoksa şiir olmaz, şarkı olmaz, sevgi yoksa mimari olmaz.
Sevgi insan egosunun bir neticesi olarak da tecelli edebilir. Daha ileri merhalesi aşk olarak da kendini gösterebilir. Aşkın kademelerinde mesafe katedildikçe insan egosu zayıflar giderek yok olur. Yerine samimi ve olması gereken ideal sevgiye bırakabilir.
Gerçek sanat daima itidalli olmayı işaret ettiğinden rahatlamaya vesile olur. Bu sebepledir ki doğru işlenmiş sanat eserleri bizi rahatlatır. Düşünce ufkumuzu genişletir.
İnsan daima iyi, güzel, doğru olana meyyal olduğundan geçici bir süre içinde olsa kendini bu akışa kaptırır.
Şu halde sanatın devamlılığı kalitesinin yüksekliği geçici hevesleri sevgileri kalıcı olmaya yönlendirecek derinliğe, genişliğe ve ufka sahiptir.
Mesleği kariyeri ne olursa olsun bir şekilde sanat kaynağına uğramayan oradan nasiplenmeyen hemen hemen hiç kimse yoktur. Daima ihtiyaç duyulan ve müracaat edilmek mecburiyeti olan beşeriyetin keşfettiği biricik vasıtadır sanat. 
İçinde yaşadığınız şehri anlatırken bile orada inşa edilmiş sanat eserleriyle anlatabilirsiniz. Tarihinizi anlatırken de sanat eserlerine müracaat etmek mecburiyetindesiniz.
Medeniyetin temelleri evvela sanat eserleriyle izah edilebilir. Eski çağlara ait kazılarda araştırmalarda elde edilen ve müzelerimizin başköşesinde yer alanlar da birer sanat eseridir.
Genel manada güzel sanatlar olarak sıralanan sınırlı sayıdan ibaret değildir.
Son derece geniş bir yelpazesi vardır sanatın, el sanatları cümlesinden sayabildiklerimizle beraber hayatımızın hemen her safhasında yerini alan güzellikleri de kapsamaktadır. Söz söylemekte böyledir. Bahçe dizaynı da.
Dikkat ve bilgi ile işlenen hemen her işin özel bir yanı vardır hayranlık uyandıran, hatta taklit edilmek, örnek alınmak istenen…
Ne yazık ki sanatın anlaşılmaması ve ihmal edilmesi bugün içinde bulunduğumuz noktaya getirmiştir bizi. Neredeyse sohbet bile edemez hale geldik. Çünkü sanatın kaynağı olan sevgiden mahrumuz.
Belki çoğumuz güzel örnekler veriyor, iyiliği güzelliği tavsiyede yarışıyoruz. Fakat kendi nefsimizde tatbikatının olmaması inandırıcı olmuyor, sevimli gelmiyor.
Şimdi sevgi ve muhabbet yerine güç hâkim kılınmış, dediğim dedikçi bir anlayış tırmanışta
Eski dost ve sohbet meclislerini, adabı muaşeret kaidelerini, komşuluk ilişkilerini kaybetmişiz. Bu maalesef güzellikler tahihe gömülmüş ve onları zaman zaman hayıflanarak arar olmuşuz.
O güzelliklere kapı aralayan sanatkârların yokluğu iyiden iyiye kendini hissettirir olmuştur.
Hal böyle olunca belki bir takım maddi şarlar yerinde olsa bile manen hüznün çemberine sıkışmışçasına döneleyip duruyoruz.
Şimdi Münir Nurettin Selçuk’un şarkısını dinlemenin tam vaktidir.
Yok başka yerin lütfu ne yazdan ne de kıştan,
Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamıştan….
Yok zerre teselli ne gülüşten ne bakıştan,
Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamıştan….
Gazetemiz ÖNCE VATAN’ın 14. Yılını kutluyor başarılı ve uzun ömürlü olmasını diliyorum