Sanatçının ölümü

Abone Ol

Bazen kendi kendime düşünürüm. Ben ve benim neslim, belki de şanslı insanlarız. Ben Muammer Karaca’nın son dönemlerine yetiştim. Annem ve babam, tiyatro ve klasik batı müziğine çok düşkünlerdi. Benim 6-7 yaşlarında olduğum ve İstanbul’da oturduğumuz dönemlerde, Darülbedayi, Karaca, İstanbul Ses Tiyatroları Tepebaşı bölgesindeydi. O zaman, köprü vesaire olmadığından, biz tiyatroya gittiğimiz gece evimize dönemez ve Tepebaşında Büyük Londra Otelinde kalırdık. O tarihi otel, halen durmaktadır. Ancak, yıkılan tiyatro binasının yerine, iğrenç bir bina yapılmış ve TRT tarafından kullanılmaktadır. İşadamı İnan Kıraç, o iğrenç binayı yıkıp, yerine Londra’daki Barbican Kültür Merkezi gibi bir sanat merkezi yapmak istemişti. Ancak sanattan anlamayan, sanatla arası pek hoş olmayan insanlar, buna izin vermediler. Eminim, eğer cami yapmak isteseydi, tereddüt etmeden orayı verirlerdi.
Evet, benim neslim şanslı insanlarız. Bir çok yeri doldurulmayacak, gerçek sanatçılarla aynı dönemlerde yaşadık ve onları izleyebilmek imkanına sahip olduk. İstanbul ses tiyatrosu sanatçıları Celal Sururi, Ali Sururi, Muzaffer Hepgüler, Vedat Karaokçu, Toto Karaca, İlhan Daner unutulmayacak eserler sergilemişlerdir. Muammer Karaca’nın “ETNAN BEY DUYMASIN” oyunu halen gözümün önündedir. Gülmekten yerlere yatmıştık. O, dönemlerde, Başbakanları, Bakanları Devlet erkanını, oyunlara, karikatürlere dahil etmek, hicivlemek doğaldı. Şimdi olduğu gibi kızmazlar, aksine hoşlarına giderdi. Bunun en son örneği de, Turgut Özal’dı. Gazetelerde, dergi ve mizah mecmualarında, kendisi ile ilgili karikatür, yazılarını ilgi ile izler, eğer yoksa eksikliğini duyardı. Lüks hayat bir klasik olarak, halen oynamaktadır. Altan Erbulak’ın YÜZSÜZ ZÜHTÜ’sü unutulmayanlar arasında yerini almıştır. Benim üniversite çağlarımda büyük sanatçılar Zeki Alasya ve Metin Akpınar, DEVEKUŞU Kaberayı kurdular ve tiyatro sevenlere büyük bir tiyatro ve komedi keyfi yaşattılar. Onlara uzun ömürler diliyorum. Bu meyanda, Levent Kırca ve Müjdat Gezeni de Türk tiyatro sanatına büyük katkıları açısından unutmamak gerekir.
Büyük yeis içinde Müşfik Kenter’in kardeşi, gerçek sanatçı Yıldız Kenter’in, tiyatro sanatçılarının ve tiyatroseverlerin büyük acısını paylaşıyorum. Bilhassa, son on yılda ülkemizde sanat yavaş yavaş eriyor. Sanat ve sanatseverler büyük darbe yemişlerdir. Ellerinden tiyatro yerleri alınmış, derme çatma sahnelerde, alışveriş merkezlerinde, tiyatro yapmaya asla uygun olmayan yerlerde, “toplum için tiyatro” sanatını icra etmeye çalışıyorlar. Biliyorum ki, maddi-manevi binbir zorluk içindedirler. Kenter’ler gibi, bazıları yemediler, içmediler, kendi salonlarını yaptılar. Ancak, sürdürmek kolay olmadı. Hatta ben, Kadir Has Üniversitesi, Mütevelli Heyetinde görev yaparken, Kenter tiyatrosuna ufak bir katkıda bulunmuştuk. Geçenlerde bir yerde okudum. On milyonluk Macaristan’da 600 tiyatro varmış. Acaba 75 milyonluk Türkiye’de tiyatro sayısı nedir? İlgisizlik giderek artıyor ve tiyatro seyircisi azalıyor. İstanbul’da yegane sanat merkezi olan AKM/Atatürk Kültür Merkezi, önce orayı yıkıp, cami yapmak istediklerinden yıllarca kapalı kaldı. Sanatseverlerden gelen tepkiler üzerine şimdilerde Kültür Bakanı Sn. Ertuğrul Günay’ın büyük çabaları ile restore ediliyor. Eğer, ortaya güzel bir sanat merkezi çıkarsa, Ertuğrul Bey tarihe geçecektir ve sanatseverlerce daima hatırlanacaktır. Yıllardır göçebeleri oynayan, İstanbul Senfoni Orkestrası ve Devlet Opera ve Balesi performanslarını sergileyecek sabit bir yerden mahrum kalmışlardır. Hepimiz AKM’nin en kısa zamanda biterek, sanatın ve sanatçının hizmetine girmesini dört gözle bekliyoruz. Hayatlarında klasik müzik konserine, opera ve baleye gitmemiş, eşiyle müzik eşliğinde dans etmemiş insanlardan neyi beklersiniz ki!
Sn. Müşfik Kenter’in ölümü bana bunları hatırlattı. Sanat ve sanatçı, son yıllarda kendilerine reva görülen ilgisizlik ve olumsuz muameleden dolayı fevkalade muzdariptir. Sn. Müşfik Kenter’de bunlardan biriydi, belki de gözleri açık gitti! Bir deyim vardır, ‘Ağaçlar ayakta ölür’ diye, bunu sanatçılara uyarlamak daha doğru olacaktır. Sanatçılar ayakta ölürler ve hep belleklerde yaşarlar…
----
PS: Tüm Mülkiyelileri kucaklayan, Mülkiyeliler Birliği Genel Merkez Ankara’da olmak üzere, Mülkiyelilerin bulunduğu çeşitli şehirlerde faaliyet göstermektedir. Bazı Mülkiyeliler Birlikleri fevkalade aktifdir. Biz Mülkiyeliler, bulunduğumuz şehirlerde bir Mülkiyeliler lokali olsun istiyoruz. Ancak, yeteri kadar ilgi göstermiyoruz. Örneğin İstanbul’daki Mülkiyeliler Birliği, Yönetici arkadaşlarımızın büyük gayretleri ile Kuzguncuk’ta, şık, nezih, ucuz ve enfes yemekler sunan biçimde hizmettedir. Ancak, Mülkiyelilerin ilgisizliği nedeniyle, kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hem birlik merkezi olsun diyeceksin, hem de ilgi gösterip, gitmeyeceksin. Peki Mülkiyeliler Birliği nasıl yaşayacak? Ey Mülkiyeliler, biraz ayıp olmuyor mu?...