Sevgili okuyucularımız sanatçı Şermin Tepe ile sanatına dair yaptığım röportajı siz değerli okuyucularımız ile paylaşmak isterim...
Şermin Hanım’a sorularımı yönlendirmeden önce kısaca size konumuna dair bahsetmem gerekenleri de yazmak isterim... Şermin Hanım; “Dünya’da Anılara Bakıyorum” diyor ve ekliyor... Bir resim hikayesi, sanatçının öz dilinde yüklediği anlamın binlerce dilde duyumsanıyor olabilmesidir. İşte o duyumsama anı sizin eserlerime baktığınız ve kendi dilinizden resmimi okuduğunuz andır. Duygularım aracı olduğunda aklın denetiminden bağımsız sanatımın önünü açıyorum.

Şimdi Şermin Hanım’a soracağım sorulara verdiği cevapları sizler ile paylaşıyorum...

Şermin Hanım merhaba... Nasılsınız? Sizi tanıyabilir miyiz? Sanatçı kimliğinizi okuyucularımızla paylaşır mısınız?

Merhaba Zambak Hanım, iyiyim teşekkür ediyorum. Siz nasılsınız? Öncelikle sizinle sanatım adına bir araya geldiğimiz için mutlu ve heyecanlıyım. Bu yüzden teşekkürlerimi sunuyorum. İsmim Şermin Tepe. 1987 İstanbul doğumluyum. Çocukken ressam olma hayali kurardım ve bu hayali yanımdan hiç ayırmadım. Sanat adına ilk adımımı Fevziye Mektepleri Işık Üniversitesi GSF Resim bölümüne girerek attım. Sonrasında resim öğretmeni olarak göreve başladım. Sanatımı sürdürebileceğim bir atölye kurarak burada üretmeye devam ettim. Aynı zamanda akademik olarak hedeflerim var. Ressam Pablo Picasso’nun söylediği gibi, “Önce kuralları tam bir profesyonel gibi öğrenin. Sonra onları bir sanatçı gibi kırın.’’ Ressam kimliğimi ve sanatımı Akademiyle birlikte sürdürmek için geçtiğimiz yıl Yüksek Lisans eğitimine başladım. Geçmişten bugüne deneyimlediğim her şey sanatıma, kimliğime kılavuz oldu. Birikimlerim ve çalışmalarım sonucunda kendi sanatıma özüme ulaştım. Bugün olduğum kişi için mutluyum.


Sanat hayatınız ne zaman başladı? Sizi resim yapmaya yönlendiren ne olmuştu? Okuyucularımıza bahsiniz duyarlılığınızda önem arz edecektir...  

Beni en heyecanlandıran sorulardan biri bu olsa gerek. Çocukça kurduğum hayalleri düşünmek ve şu anda o hayalin içinde olmak beni mutlu kılıyor. Küçük yaşlarda başladı. Fakat zihnimde hala nasıl başladığı tanımsızdır. Çünkü, çevremde sanatla uğraşan bana rol model olacak kimse yoktu. Açıkçası bu iç güdüyle doğduğuma inanmaktayım. Küçük yaşlardan itibaren kendimi, yaşamı, duygularımı sanatla anlamayı anlamlandırmayı seçtim. Öncelikle kendimi resim yaparak tanıdım ve tanımladım. Sanat eğitimi almaya başladığım zaman bilinçli olarak sanat hayatım başlamış oldu. Beni resim yapmaya duygularım yönlendirdi ve bu duygu hala canlılığını korumakta.


Siz resim dışında şiirler de yazan bir sanatçısınız... Okuyucularımıza bu yönünüzden de bahseder misiniz?

Yazmak, çizmek kadar hayatımda önemli bir yere sahiptir. Ruhumda ikisine de ait yer olduğunu şiirlerimin resme, resimlerimin şiire dönüştüğünde anladım. Bunları yaparken içimde bir aşk var ve bu aşkın gücü kendim olmamı sağlıyor. Duyumsayabilmek harika bir duygu. Kendimi bırakıyorum ve çizemediğim zamanlarda yazıyorum. Çünkü biliyorum ki şiirlerim resimlerimin görüntüsünü saklamakta. Bu yüzden yazılarım ve resimlerimin eskizlerinden oluşan ‘‘sanat günlüğü” tutuyorum. Bazı günler sadece yazmaya ihtiyaç duyuyorum. Resimsel ve yazınsal alanda duygu bütünlüğü yakalamış önemli ressam şairler var. Örneğin; Bedri Rahmi Eyüboğlu, İlhan Berk, Abidin Dino, Komet ve dahası... Bu alanda da kendimi ifade etmekte zorlanmıyor aksine üretkenliğimi arttırdığını düşünüyorum.


Soyut eserleri olan bir sanatçısınız... Eserlerinizi yapabilmek için eğitim aldınız mı? Yoksa yetenek daha mı ön planda...

Evet doğru. Soyut figüratif, soyut dışavurumcu eserler üretiyorum. Sanat eğitimi aldım. Ancak sanat eğitimi bize ne yapmamız gerektiğini değil nasıl yapmamız gerektiğini öğretir. Bende öğrendiklerimle keşfe çıktım diyebilirim. Önce sınırlı alanda resim yapmayı bıraktım. Tıpkı Jakson Pollock gibi tuval bezini yere serip resim yapmaya başladığım an aslında duyguma karşılık gelen eylemi bulmuş oldum. Elbette sanat eğitimi almak akademik ve teorik anlamda önemli. Eğitimin her alanda gerekli olduğu görüşündeyim. Ancak özgünlük kazanmam da bugünkü tarzımın oluşmasında denemelerin, sorgulamaların, çalışmaların birikimlerimin etkisi olmuştur. Kendimi kalıplaşmış resim yapma geleneğinden özgür bıraktığımda ihtiyacım olan ifadeyi bu sayede görünür kılabildim. Kısacası bugün yaptığım resimleri baskısız ruh halime borçluyum.


Farklı türlerde çalışmalarınız var... nasıl bir duygu ile çalışmalar yapıyorsunuz? Çalışmalarınız ile vermek istediğiniz mesaj nedir?

Hissettiğim duygulara göre eserler üretiyorum. O an ki ruh halim sorgulamam nasılsa resimlerime o yansıyor. Duygular eşliğinde şekilleniyor. Görülen gerçekliğin dışında soyut olan duyguların görüntüsünü arıyorum. Hassas melankolik bir yapıya sahibim diyebilirim. Tanımlanabilir bir mesaj değil vermek istediğim. Duyumsama anı ve hislerin kendiliğinden izleyicide karşılık bulması. İşte o duyumsama anı sizin eserlerime baktığınız ve kendi dilinizden resmimi okuduğunuz andır. Sanatçının resimleri ve hikayeleri izleyenin resmi ve hikayesine dönüşebilir. Heyecan duyduğum bir nokta da bu aslında. Herkesin aynı şeyi görüp hissetmesi yerine, her izleyicinin yeni anlamlar bulması kesinlikle sonsuzluk hissi gibi geliyor.


Sanatınızı icra ederken çok detay çalışma yapmanız gerekiyor mu?

Yaptığım resmin konusuna, içeriğine göre değişiklik gösteriyor. Fakülte zamanlarında resimlerim üzerinde detaylı çalışırdım. Boş bir tuvalin karşısına geçip ruhumu özgür bıraktığım andan itibaren detay çalışmayı bıraktım diyebilirim. Son dönem işlerimde anlık fırça darbeleriyle çalıştığım için gerekmiyor. Resim yüzeyinde ön çizim yapmaya gereksinim duymadan ürettiğim eserler oluyor. Eskiz genelde zihnimde canlanmış oluyor. O an ihtiyacım olan bir resim yüzeyi ve renkler. Büyük ebatlarda işler üretiyorum. Figür kullandığım çalışmalarımda dahi görünür kılmak, detay vermek hissettiğim duygunun etkisini kaybetmeme neden olabiliyor. Renkleri, hareketi sıçrayışları fazlasıyla önemsiyor ön planda tutuyorum.


Tarzınızı oluşturan etkilendiğiniz bir sanatçı oldu mu? Olduysa... kimlerden etkilendiniz?

Sanatçıdan öte felsefi bir alt yapı ile Soyut ve Ekspresyonizm akımlarının sentezini benimsiyorum. Tarzımı oluşturmam da duyguları açığa vuran ekspresyonizm akımı etkili olmuştur. Bu akımın savunduğu varoluşçu yaklaşım, otomatizm ve rastlantısal hareketler iç dünyamda ki arayışlarımın karşılığı olmuştur. Sanat hayatlarından etkilendiğim, eserlerine bakarken heyecanlandığım birçok sanatçı var. Bunların başında Frida Kahlo geliyor. Ancak son dönem eserlerimde de görüldüğü gibi dışavurumculuk akımının felsefesi sanatıma ışık tutmuştur diyebilirim.


Kendinizi resim ya da sanatsal ürünler yapmak için şartlandırır mısınız? “Günde şu kadar zaman harcamalıyım” gibi bir düşünce ile mi sanatınızı icra edersiniz? Yoksa vakit değerlensin mi diyerek eserlerinizi yaparsınız?

Her gün atölyemde mutlaka zaman geçiririm. Resim yapmasam da atölye ortamında uzun uzun düşünmeler, yazmalar, okumalar yaparım. Düzenli olarak, ihtiyaç duyduğumda yapmazsam huzursuz hissederim. Bu yüzden kesinlikle disiplinli olarak zamanımın çoğunu atölyemde çalışarak geçiririm. Bu bir şartlama değil üretim sürecimin varoluşumun bir parçasıdır. Üreterek araştırarak geçirdiğim her an değerlidir. Bunu hissederek ve özümseyerek çalışmaktan son derece memnunum.

Türkiye’de resim sanatı sizce ne durumda? Gerekli ilgi ve bilgi var mı?

Tartışmaya açık bir konu olmasına rağmen eleştirel değil iyimser olarak yanıtlamak istiyorum. Hızlı tüketim sanatı da etkisi altına almış olsa da resim sanatının varlığını değişen gelişen sanat dünyasına rağmen özerkliğini koruduğuna inanıyorum.


Tasarımlarınıza dair kaç sergi açtınız? Sergilerinizin tasvir edilen bir sloganı var mı?

Lise ve Fakülte yıllarından itibaren çokça Karma Sergide, Sosyal Sorumluluk Projelerinde yer aldım. Kişisel sergi için çok çalışmam ve hazır hissetmem gerekliydi. Sanatımı aramakla geçirdiğim uzun yıllar sonucunda kişisel bir sergiye artık hazır olduğumu düşünüyorum.

Evet var. “Dünyada anılara bakıyorum.’’ ve “Mirror’’ Göz ve ayna metaforunu birlikte kullanıyorum. Bu yüzden mirror serisinde gözler öne çıkıyor. “Hiçbir ayna gözlerimiz kadar gerçek değil. Yaşama bakın ve anlamını görün.’’ Dünya’ya veya dünyamıza bakıyor ve kendi gerçekliğimizi görüyoruz. Bir gözümüzde mutluluk, diğer gözümüzde de mutsuzluk, hüzün, acı saklıdır. Mirror serisinde ki tek göz imgesi mutsuzluk hüzün temasını ele almakta. Açıkçası en kalıcı duygunun mutluluk olmadığını biliyorum.

Yaptığınız sanat eserleri ilgi görüyor mu? Tabii ki manevi yönünün dışında maddi olarak da faydalı oluyor mu?

Elbette oluyor. Ancak belirtmek istiyorum ki maddi ve ticari kaygılar ile eserler üretmiyorum. Eserlerimi duyumsayacak kişi de benim için önem arz ediyor. Eserlerim bakanın gözünde ve ruhunda değerli olduğu vakit maddi değeri sadece araç olarak görüyorum. Eserlerim hissediliyor ve hikayesi merak ediliyorsa elbette bana faydalı olup ruhen güç kazandırıyor. Başka hiçbir gücün sanatçının saf üretimini etkilememesi kanaatindeyim. Tarzımın sanat felsefemin zamanla anlaşılacağı düşüncesindeyim.

Siz yönlü bir sanatçısınız... Sanatınıza dair projelerinizden bahseder misiniz?

Karma sergilerim yıl içerisinde devam ediyor olacak. Bu yıl uzun süredir üzerinde çalıştığım gündemimde olan kişisel sergimin hazırlığına başladım. Kişisel sergimi birçok şehre taşımak istiyorum bununla ilgili görüşmeler planlamalar sürmekte. Aynı zamanda gelecekte yazılarımla ilgili bir sanat projem olacak. Sanatımı benden ziyade resimlerim ve yazılarım anlatsın istiyorum. Resimlerden, eskizlerden, aforizmalardan oluşan sanat günlüğümü derleyip kitap olarak yayınlamakta planlarım arasında. Buradan da belirtmek isterim ki; her türlü sosyal sorumluluk projelerine eserlerimle destek olmaktan mutluluk duyarım.


Sanatınız dışında Art Teacher ile ilgili çalışmalarınızdan da bahseder misiniz?

Sanat eğitiminin içinde olmak tıpkı bir çocuk gibi düşünmeme, sorgulamama ve resim yapmama olanak sağlamakta. Geçmiş bilgilerim daima canlı kalırken, her gün araştırmaya hazır bir zihin ile güne başlıyorum. Kısacası sanatçı kimliğim ile eğitimci kimliğim birbiriyle harika bir uyum içinde devam etmekte. Resim Öğretmenliğinde 8. Yılımı doldurdum. Çocuklarla birlikte sanat yapmaktan mutluyum. Beni heyecanlı ve canlı tuttuklarını hissediyorum. Çünkü; çocuklarla birlikte en güzel hayalimin içindeyim. Sanata ve sanatçıya değer veren duyarlı nesillere ihtiyacımız olduğu görüşündeyim. Gelecekte hangi meslek dalını seçmiş olurlarsa olsunlar sanat hayatlarınla bir şekilde dokunmuş olsun istiyorum. Çalıştığım özel kurumun dışında da kendi sanat atölyemde resim dersleri vermeyi sürdürmekteyim.

Pandemi dönemi katılmış olduğunuz sergiler sanatsal duyarlılıklara dair etkili ve faydalı oldu mu?

Evet, kesinlikle olduğu görüşündeyim. Bu süreçte ürettiğim eserlere yönelik yorumlar beğeniler ruhsal ihtiyacımı giderdi diyebilirim. İzleyicide bir duygu bırakabilmek tarif edilemez bir mutluluk sebebi.


Sanatınızın tanıtımını yaptığınız medya hesabınız var mı? Varsa faydalı oluyor mu?

Evet yeni oluşturduğum hesabım var. srmn.artstudio instagram hesabım üzerinden zaman zaman paylaşım yapıyorum. Sosyal medya etkileşim ulaşılabilirlik açısından faydalı oluyor.


Sanatseverlere bilgi olması için yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni bir proje veya sergi var mı?

Bu ay karma bir sergim var. ArtAnkara Çağdaş Sanat Fuarı’nda da Mart ayında eserlerimle yer alacağım. Sosyal medya üzerinden duyuru ve paylaşım yapacağım.


Son olarak eklemek istedikleriniz?

“Sanat, ruhlarımızdan günlük hayatın tozunu alıp götürüverir.’’ der Pablo Picasso. Ne kadar naif bir tariftir. Bu keyifli sanat sohbeti ile tüm okuyucularınıza öyle olmasını diliyorum. Daha çok sanat konuşacağımız bir dünya diliyor, benimle bu değerli vakti geçirdiğiniz için çok teşekkür ediyorum Zambak Hanım. Ben çok keyif aldım, umarım okuyucularda aynı keyfi hissederler.
Sanatla sağlıkla kalın. Sevgiler.