Sevgili okuyucularımız İstanbul doğumlu olan Nurcan Elver, yazarlığın yanı sıra profesyonel tiyatro oyuncusu olarak Levent Kırca'nın tiyatro ve TV dizileri, İstanbul Devlet Tiyatrosu ve Altınok Tiyatrosunda uzun yıllar oynamıştır.

On beşin üzerinde televizyon dizisinde rol alan Nurcan Elver oyunculuğunun yanı sıra kısa film senaryoları da yazmaktadır. Roman yazarlığının yanı sıra çocuk masalları ve kısa film senaryoları da yazmaya devam eden Elver, İstanbul'da yaşamaktadır.

Nurcan Elver ile sanat hayatına dair yaptığım röportajı siz değerli okuyucularımız ile paylaşmak isterim... 

Merhaba Nurcan Hanım...Nasılsınız? Nurcan Elver kimdir? Okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız?

İstanbul Beylerbeyi doğumlu Tiyatro TV oyuncusu ve yazarım. 20 TV dizisi ve çeşitli tiyatrolarda 10 ayrı oyunda oynadım, basılmış 5 romanım var, klasik Türk müziği vazgeçilmezlerimden biri.

Nurcan hanım çok yönlü ve renkli sanat hayatınız nasıl başladı? 

Okul çağından itibaren kendimi sahne üzerinde buldum. Hayal dünyamın geniş olması küçük yaşlarda masal yazmamı sağladı. Henüz on yaşındayken Ankara Radyosu çocuk saatine girdim. On yedi yaşındayken yazdığım öyküler şiirler koltuğumun altında Bab-ı Ali’yi dolaştım ve sonunda yazdıklarım bir dergide yayınlandı.

Dizi ve tiyatro oyuncusu olarak yazı yazmak sizin için bir ihtiyaç mı?

Yıllarca sinema ve senaryo dersleri aldım,  gözlem ve birikimlerimi anlatabilmek için oyunculuk mesleğimin yazıya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

Kitaplarınızın çıkış öyküsünü okuyucularımıza anlatır mısınız?

İlkokuldan beri masal yazmam kompozisyonlarımın 9-10 alarak öğrencilere örnek gösterilmesi bana güç verdi ve yazdıklarım zamanla romana dönüştü. Öykü yazmaya başlasam da kalemimin durmadığını fark ettim. Kalemim beni nereye götürürse peşinden gidiyorum.

Romanlarınızın devamlarını yazma planınız nedir?

Her romanımın devamı gelecek niteliktedir. Her ne kadar bitmiş gibi görünse de kesin bir nokta koymadım. Bazılarının devamı kafamda hazır ama yepyeni konular yepyeni olaylar yaratmak daha cazip geliyor.

Romanlarınız hep aşk üzerine. Aşkın birçok türü var tabi ama siz hep iki insan arasındaki aşkı konu alıyorsunuz. Özellikle bu tarz yazmanızın nedeni nedir? Nasıl ortaya çıkıyor bu hikayeler?

Aşk anlatılamayan yaşanan bir duygu seli.  Olumsuz nice olaylar yaşadığımız bu dünyada insanın içini titreten sevgiyi bulmak romantizmin azaldığı son dönemde oldukça zorlaşıyor. Ben elimde olmadan gençliğe birbirini sevmenin güzelliğini anlatmaya çalışıyorum.

İlk romanınızdan başlayarak sırayla sorayım; romanlarınızı yazmadan önceki hissiyatınız ve sonrasında oluşan hisleriniz neydi?

Romanlarımın her biri uzun yıllar süren yazım aşamasından sonra dünyaya geldi. Kafamda oluşan olaylar dizisine hep heyecanla başlar, sonucun ne olacağını aşağı yukarı bildiğim halde kalemimin beni hiç düşünmediğim bir yere çektiğini fark ederim. Bittiği zaman yazdıklarıma ben de şaşırırım, son noktayı koyduktan sonra değmeyin keyfime.

İlk kitabınız basıldığı zaman ne hissettiniz?

İlk kitabım yıllarca çekmecede sessiz sedasız oturdu. Onu gün yüzüne çıkarıp basılması için bir yayınevine götürdüğümde ilk şaşkınlığı yaşadım. Daktilo ile yazdığım yüzlerce sayfayı bilgisayarda tekrar yazmam gerektiğini söylediler. Hiç yılmadım, günler süren uzun yazım sürecinden sonra heyecanla basılmasını bekledim ve haber gelip gidince bir odanın ortasında beni bekleyen üst üste dizilmiş yüzlerce kitabımı görünce ağladım ve elime alıp doyasıya kokladım. Çocuğum dünyaya gelmişti.

Kitap insanın çocuğu gibi olur derler… Öyle mi?

Evet çocuğuma nasıl sarılıp kokluyorsam kitabım da aynıydı. Kitabımı almak isteyen biri hangisini tavsiye edersiniz dediği zaman, ben beş çocuğumu da çok seviyorum ayrım yapamam diyorum.

Yazmanın bir terapi  olduğunu söylediniz. Şu anda kendinize dışarıdan bir gözle baktığınızda nerede durduğunuzu düşünüyorsunuz?

Terapim hala devam ediyor, etsin de… Gittikçe olgunlaşan, kafasındaki bin bir yaşam biçimini dile getirmek için acele eden birini görüyorum karşımdaki aynada.

Aradığınız edebi nitelik nedir? Sizin için yazar kimdir?

Edebiyat duygu ve düşüncelerin bir anlatım şeklidir. İçeriğinde yaratıcılık, düş gücü, öğretici ve eğiticiliğinin yanı sıra eğlendirici yanı da olmalıdır ki ilgi çeksin. Yazar olmak için bin fırın ekmek yemem lazım, yani ben yazar değil yazanım.

Kitaplarınızda da işlediğiniz aşk konusuna gelirsek… Herkesin aşka dair bir tanımı, tarifi vardır; gerek yaşadıklarından, gerekse etrafında gözlemleyip damıttıklarından… Siz nasıl tarif ediyorsunuz aşkı?

Aşkın tarifi, bir kaşık bundan bir kaşık şundan bir kaşık ondan diye tarif edilseydi uygulaması ne kolay olurdu… O içten gelen derin duygu ancak yaşanınca anlaşılır ama neyi kapsar derseniz, güven, heyecan, sevgi duyduğunuz kişiyi düşünmekten kendinizi alıkoyamamanız ve ona sığınacak liman gibi bakmanız, elini tuttuğunuzda içinizi saran ürpertinin sizi yakması diyebilirim. Tariflere sığmaz bir duygudur aşk.

Bir de aşkın acı ile ilişkisi var mı?

Yanarken acı duymaz mısınız?

Bir yandan da aşk bir yaşam enerjisi mi? Birine aşık olduğumuzda, onunla birlikte dünyayı da seviyoruz. Sevgi duygumuz genişliyor ve gelişiyor…

Aşk olmasa yaşam sevincimiz de olmaz diye düşünüyorum, bizi yaşatan bir enerji tarifsiz bir güç o.

Sizin için aşkı iyi anlatan yazarlar kimlerdir?

Tolstoy (Anna Karenina), Flaubert (Madam Bovary), Pasternak (Dr.Jivago), Marquez  (Kolera Günlerinde Aşk) ve Dostoyevski (Beyaz Geceler) gibi daha çok sayabilirim.

Türk edebiyatında aşk nasıl anlatılıyor sizce?

Öncelikle aklıma Kerime Nadir, Reşat Nuri Güntekin ve Halit Ziya Uşaklıgil geliyor, yeni yazarlarımız onlar kadar duygu yüklü aşk romanları yazabiliyorlar mı bilemem. İçlerinde Selim İleri bir adım önde gibi.

Son yıllarda yayın dünyasında ilahi aşk konusu çok popüler, siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu kitapları?

Her şeye aşık olabilirsiniz, çiçeğe böceğe taşa toprağa… İlahi aşk bir bilinmeyene duyulan dünyevi aşkın dışında bir güce duyulan sevgidir. Aynı anda ikisini birden yaşayabilirsiniz tabii. Ben bu dünyada yaşıyorum, her ne kadar mantar gibi okuyucu kitlesi artsa da ilahi aşkı anlatan kitaplar ilgimin dışında.

Aşk;  dizilerde gördüğümüz gibi güzel kadınlara ve erkeklere ait bir şey mi?

Quasimodo’nun Esmeralda’ya aşkına ne demeli?

Tiyatrocu olmanın getirdiği bir avantaj var mı?

Tiyatroculuğumun avantajı gözlemci olmam, algılarımın açık olması, gördüğüm duyduğum olayları aklımda tutabilmem.

Şu anda yayına hazırlanan kitabınız var mı? Okuyucularımıza bahseder misiniz?

Beş kitaptan sonra iki yarım romanım var, ara ara yazmaya çalışıyorum. Ben öyle üç ayda bir kitap yazanlardan değilim, her bir kitabım uzun yılların ürünü. Bazı kitaplarım tükendi ikinci baskı yapacak bu yüzden öncelik onların.

Size eleştiriler geliyor mu? Türkiye’de sizce okuyucularınızın nasıl beklentileri var?

Kitaplarımla ilgili söyleşilerde özellikle eleştiri istiyorum. Gençlik rahatlıkla fikrini söylüyor, kimi pembe hayatların rüzgarına kapılıp başka dünyalara giderken kimi daha gerçekçi olaylardan söz etmemi istiyor ki yazdığım hemen her şey gerçek hayattan alınmıştır, ders kurs derken dünyamızda olanları takip edemiyorlar sanırım. Tanımadığım bir okuyucu mesaj atmış, gecenin üçü oldu kitabınızı elimden bırakamadım ne hakkınız var beni uykusuz bırakmaya diye sitem etmiş. Yazdıklarımın sürükleyici olması ne güzel değil mi?

Yaptığınız eserlerin başarılı olabilmesi için sizce olmazsa olmaz koşul nedir? Sizin sanatınız öğrenilecek bir şey midir? Yoksa yetenek mi daha ön planda? 

Ben okuyucunun hem keyif alması hem ders alması hem hayatta böyle şeyler de oluyormuş demesini önemsiyorum. Akıcı bir dille anlatmazsanız birkaç sayfa sonra kapatır geriye dönmez çünkü ilgisini kaybetmiştir. Ben çok kitabı zorlanarak okudum ve yazarken böyle yapmayacağım dedim, bu yüzden yalın bir anlatımı tercih ettim. Yazmak içten gelen bir olgu, tekniğini öğrenmek için kurslara gidebilirsiniz ama yetenek ön planda.

Sizin gibi çok yönlü sanatçı olmak isteyenlere ne önerirsiniz?

Tiyatro, sinema, yazarlık, müzik, el sanatları gibi yeteneklerim bana sunulmuş bir armağan. Kullanmasını bildiğimi sanıyorum. Kim kendinde bir yetenek keşfederse üstüne gitsin, mutlu olmanın yollarından biri sanatla uğraşmak.

Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni bir projeleriniz var mı?

Her düşündüğüm projeyi gerçekleştirmek elimde olsaydı keşke, arz talep meselesi diyelim.

Son olarak eklemek istedikleriniz?

Yaşadığımız zor süreçte mutlu olmanın tek yolu sanatın herhangi bir koluyla ilgilenip mutlu olmayı denemek. Tiyatro sinema seyretmek, resim galerilerini gezmek ve bol bol kitap okumak bakın nasıl güzelleştirecek yaşamımızı. Gençlerden tek isteğim Türkçeyi doğru konuşup doğru yazmaları. Sağlıkla sevgiyle kalın.

RÖPORTAJ: ZAMBAK KARABAY