Son zamanlarda inançlı gençler yetiştirmekten bahsediliyor ya, ister istemez ‘peki ama nasıl’ sorusunu sormak ihtiyacı duyuyor insan. 
Ve ardından sorular akıp geliyor hangi kültürle, hangi medeniyetle, hangi esaslarla…
Bu gibi hususlar siyasi partiler kanalıyla gerçekleşemez. Zira zaman içinde görülmüştür ki siyasi partiler ve hatta cemaatler kendilerine taraftar kazandırma derdine düşerek bu yönde muhtemel gelişmeye mani olmuşlardır.
Bu konuda başarılı olunabilmesi doğru bir eğitim politikasının ortak akılla tesbit edilerek yürürlüğe konulmasıyla mümkündür. Burada da en etkili vasıtanın sanat organları olduğu inancındayız. Sanat biz istesek de istemesek de gençlerimizi yönlendirmektedir.
Sanat; incelik, güzellik, sevgi ile beraber medeniyetin göstergesidir. Mimaride bunu hemen müşahede etmek mümkündür. Biz başaramadık ama tiyatroda, sinemada dış dünyaya baktığımız zaman bunu görebiliriz. Musıkîde de, edebiyatta da böyledir. 
Dünyanın bir çok ülkesinde sanatkârlar ülkelerinin önünde veya yanında anılırlar. İngilizleri Shakespare’den ayrı düşünmek neredeyse imkânsız.
Şu halde sanat oldukça ciddiye alınması icap eden fevkalâde önemli bir vakıadır.
Bu bakımdan hayatımızın her safhasında sanat müracaat kaynaklarımızın başında gelmektedir. İnsanın fıtratında güzel, iyi ve doğruyu arayış hakimdir. Bu da gösteriyor ki iyi güzel ve doğruda sağlanan başarı neticede huzura, sevince, sükûna dönüşür, ruhen tatmin olmanı hazzını verir insana.
Her yaştan farklı kültürden ve ırktan insanın estetik endişesi bundadır her halde. Zira sanat ve estetik aynı zamanda huzur ve güven telkin eder.
Maddi şartlar ne kadar gelişmiş olursa olsun beraberinde huzur ve güveni, emniyeti getirmiyorsa, içinde sevgi ve muhabbeti barındırmıyorsa ki öyledir, insan ruhunun tatmin olması mümkün değildir.
Mesela; komşuluk arkadaşlık, akrabalık münasebetleri tahrip olmuş sevgi ve güvenden yoksun bırakılmıştır.
Hava, su, toprak kirlenmiş insan sağlığı kâle alınmaz hale gelmiştir.
Haklı, doğru, güzel mahkum edilmiş, yerine güçlü, zorba, adaletsizlik ikame edilmiştir.
Kısaca her konuda misalleri çoğaltmak, teferruatiyle izah etmek mümkündür. 
Bütün bunlar esas prensiplerden estetik ve bediî zevklerde uzaklaşmanın neticesinde meydana gelen arızalardır.
Nereye varacağı kestirilemeyen olumsuz gidişat elbette bunalımlara sebebiyet verecektir.
Bu gün sanatın her dalında toplumu müspet yönde aydınlatmak, orta yere daha doğru ve güzel eserler koymak kolay olmamakla beraber mümkündür. 
Nedense bizde büyük sanatkârlar yetişmez, yetişme istidadı olanların yolu kesilir, önü tıkanır.
Bu kısırlık şehircilik anlayışımıza, siyasetimize, eğitimimize de yansımakta. V e garip bir kültürün doğmasına sebebiyet vermektedir.
Hasılı, başkalarını tenkit etmek, onlarla didişmek yerine sanat ve kültür değerlerinin ihyasına çalışılması daha isabetli olacaktır. Bu meseleler kavga ile didişmelerle değil sabırla gayretle gereğini yapmakla mümkün olabilir.
Kaliteyi yükseltmek sözle olmaz, bazı temel kaideleri işletmek ve işletilebilmesine imkân vermekle olur. Aksi halde sözünü edip durmak tahribatı daha da arttırır.
Temenni ederiz ki bu gidişin sonu iyiye, doğruya, güzele çıkar.