Sanat konusu ülkemizde ne yazık ki hep ihmal edilegelmiştir. Sanatın, sanatkârın varlığı yokluğu pek bir önem arz etmemektedir. Ancak ihtiyaç hâsıl olduğunda sanata müracaat edilir ve sorgusuz sualsiz ihtiyaca cevap verecek kısım kullanılıp gerisi adeta çöpe atılır.
Bu hemen hemen her sanat dalı için böyledir.
Hayatında bir defa olsun ‘tiyatro seyretmek için’ tiyatroya gitmemiş, bir şiir kitabını baştan sona okumamış, müziğin, resmin, mimarinin nasılına niçinine kafa yormamış, arada sinema seyrettiği muhakkak olan, özellikle seçilmiş kimseler arada bir sanat konusunda öyle bir nutuk iradedip ahkâm keserler ki şaşırıp kalırsınız.
Hele araya bir Şair der ki ile başlayarak bir iki mısra veya beyit döktürüverince memlekette sanata ehemmiyet verildiğini sanırsınız. 
Bazen de tam tersi eleştiriler ayyuka çıkar.  Bu defa da kapatılacak, yıkılacak, yakılacak sanırsınız. Birkaç ay önce koparılan şehir tiyatrolarıyla ilgili gürültü gibi.
Netice değişmez ki o gün lafını etmek icab ediyormuş o kadar.
Sanatın olup olmaması, ne getirip ne götürdüğü hususunda ciddi bilgiler olmadığı için icabettiği kadarının kullanılması, günü kurtarmak için kâfi geliyor.
Mesela Itri’ye adanmış bir yılı bitirmek üzereyiz. Adına ne bir tiyatro faaliyeti, ne bir sinema ne de Itri’yi bilmeyenleri (ki bilen var mı?) anlatmak gibi bir teşebbüs görünmüyor.
Belki de Itri kim veya nedir şeklinde düşünenler vardır. Çünkü maç seyretmek ve neticelerini günlerce tartışmaktan, lüzumsuz meselelere kafa yormaktan Itri ve benzer değerleri araştırmaya anlamaya vakit kalmıyor.
Birileri inadına aynı oyunları millete her sene seyrettirmeyi marifet sayarak sanat yaptıkları inadını devam ettiriyorken, bir başka kesimde havanda su dövmek alışkanlığında ısrarlı görünüyor.
Bir başka komedide bizdendir, değildir meselesiyle meşgul olarak kimseye kapı aralamamak yobazlığını devam ettirenlerce sahnelenmektedir. Tabi ki bu çirkin oyun gelişmeyi büyük ölçüde engellemektedir.
Hırs, inat, tarafgirlik, vurdumduymazlık ve daha birçok sebeple sanat ihmale uğruyor ve yazık ki gelişme kaydedemiyoruz
Oysa sanat hür olabilmeli, sanatkâr yalnız sanatının icaplarını yeri getirmek anlayışın esas alarak yoluna devam edebilmelidir. 
Dünya edebiyatında, sinemasında, tiyatrosunda, müziğinde, mimarisinde neden esamimiz okunmaz sancısını siyasiler ve sanatkârlar başta olmak üzere herkes hissetmelidir.
Dilimize, dinimize, sanatımıza, kültürümüze sahip çıkmak en başta gelen vazifelerimizden olduğu halde aksini yaparak bir yere varamayız. Bu güne kadar varamadığımız gibi.
Kendi insanını yok sayarak başkalarına kucak açanlar, unutulmamalıdır ki kendileri de gün gelir yok sayılırlar.
Farklı görüşler elbette olacaktır, bunun olması muhakkak ki zenginliğe işaret eder. Fakat farklı görüşleri yok saymak ve hatta susturma gayreti, yok sayma yobazlığın ta kendisidir.
Özenti ise kişiliksizliğe fikirsizliğe delalet eder.
Şurası unutulmamalıdır ki her türlü engellemeye yok saymaya rağmen sanat esaslarıyla gerçeğiyle daima var olacak ve olmaya devam edecektir. Çürük esercikler eriyip zaman içinde bütün dayatmalara rağmen kaybolup gidecek, doğru ve gerçek olan sanat büyüyerek varlığına varlık katacaktır.
Tarihin kaydetmediği, milyonlarca isim unutulup gitmiştir. Bugün gürültü koparan pek çok ismin unutulup yok olacağı gibi. Toparlanıp doğru eser üretenlerse sizden sonrada var olmaya devam edeceklerdir.