Sosyal medya hayatımızın öğesi oldu. Cep telefonunu içindeki uygulamalariyla satın alıyoruz. Şüphesiz hayatımıza büyük kolayliklar getirdi. Ama herşeyi olduğu gibi bunu da hoyratça kullaniyoruz. Kullanma biçiminiz bizi aynalıyor da aynı zamanda. Gerçek hayatta neredeyse görünmeyecek kadar silik olanlar sosyal medyada maskelerle var olma çabasındalar. Bunu da garip biçimde başkalarına saldırarak, hakaret ederek sağlamaya çalışıyorlar. Saldırgan, küfürbaz, teşhirci ve röntgenci diyecegim tipler. Da Vinci sanki günlerden bugünleri görür gibi bir tarif yapmış, adeta cuk oturmuş. “Ortalama insan; görmeden bakar, duymadan dinler, hissetmeden dokunur, tat almadan yer, farketmeden hareket eder, kokuları ayırmadan nefes alır, düşünmeden konuşur”. Deha böyle oluyor demek, benim zar zor yazdıklarımı birkaç cümleyle ifade etmis. Hakikaten de “Beni görün" demenin, “muhakkak ve daima onaylayın" diye çıldıran herşeyi öylesine yaşayan bu insanlar beni çok şaşırtıyor. Zengin hayatları, oburca, iştahla takip eden, çalışmadan, didinmeden, ebediyyen kendinden söz edilmesini arzulayan ve ne acı ki bu uğurda olmadık çığlıklar sergileyen kendilerini parçalayan her şeyin alacalısına yaldızlısına aşık karlı doruklara sevdalı şan ve şöhretin insanı kıymetli yaptığı yanılgısı içinde gün tüketiyorlar. Sadeliğin, inceliğin, alçak gönüllü olmanın hakiki kiymet olduğunu zinhar göremeyecek durumdalar. Yaşamanın biraz da alınteri olduğunun kendinin gerçek anlamda önemli hissetmenin yolunun öğrenmeden geçtiğini umursamıyorlar bile. Beğenilmenin, onaylanmanın, sivrilmenin ihtirasıyla yanıp tutuşuyorlar.

İnsanlığın türlü türlü halleri hepimizde mevcut. Belki ben de bu yanlışa düşüyorum ama denge sağlamakta lazım bu farkındalıkta mühim. Bunun yolu da aslında birbirimize gerçek anlamda kulak vermeden geçiyor. Dinlemekten, görmekten.

Mevlana der ki... IAynalar türlü türlüdür. Yüzünü görmek isteyen aynaya bakar, özünü görmek isteyen cama bakar".

Sufiler kalp gözüyle birlikte kalp kulağı kavramından da söz ederler. Kalpgözü, kalp kulağı açılır. Böylece sevgi, aşk, merhamet, şefkat, duygu yüklü bir kalp oluşur. Halden anlamak mümkün olur.

Halden anlamak, birbirimizi dinlemek, dokunmak, sarılmak, yüzyüze muhabbet etmek sevdiklerimize zaman ayırmak gerçek hayatı yaşamak bence paha biçilmez. Hayatın kendisini yaşayarak, tadına varabiliriz. Sosyal medyada sosyalleselim, ama başta söylediğim gibi ying-yang dengesini gözeterek.

Gercek hayattaki sosyalleşmeleri yok etmeden. Gerçek insanlarla göz göze, kulak kulağa, kalp kalbe, can cana...

Bu haftaki köşe yazım Dilek Aslan'ın kaleminden sevgili dostlarım.

Haftaya Perşembe görüşmek üzere hoşçakalın..