Sağlık Bakanı Dr. Koca, Mart 2020’den beri tüm dünyayı sarsan, bizi de etkileyen “Korona, Covid” salgınının, 26.4.2022 itibariyle sona erdiğini, artık maske takmanın zorunlu olmadığını söyledi. “Covid’den ölümler, 10’un altında” dedi. Hani bir atasözü vardır; “Yiğidi öldür, ama hakkını ver” derler. Sağlık Bakanının şimdiye dek tanımadım, kendisi ile merhabamız yok, ilk günden itibaren hadiseyi, ciddiyetle, devlet adamına yakışır vakurla, ele aldı. Tedbirleri bildirdi, uyguladı. Bilim Kurulu’nu oluşturdu, çalıştırdı. Türkiye aşı sıkıntısı çekmedi. Önce Çin’den Sinovac getirildi, daha sonra Türk Bilim İnsanlarının (Prof. Dr. Uğur Şahin ve Dr. Türeci) ürettiği, “Biontech” aşısı getirildi, Türkiye başarılı bir aşı kampanyası yürüttü. İkinci, üçüncü ve diğer hatırlatma aşıları icra edildi. Türkiye’nin sağlık sektöründe ulaştığı nokta, salgının daha az risk yaratmasında etkili oldu.
Büyük Atatürk’ün emirleriyle, Cumhuriyetimizin ilk yıllarından itibaren, her ilimizde “Memleket Hastaneleri” kurulmuştu. Refik Saydam Enstitüsü kurulmuştu. Türkiye’nin doktor ve sağlık elemanı açığı büyüktü. Bizim, DPT’de görev yaptığımız yıllarda, DPT Sağlık Sektörü Başkanı, DPT Uzmanı, Dr. Ömür Sevi’nin gayretleri ile sağlık alanında ilerlemeler sağladık. O yıllarda, mevcut 20000 doktorumuzun, maalesef 2/3’ü İstanbul, Ankara, İzmir’de bulunuyor, doktorları özellikle Doğu ve Güney Anadolu’ya göndermek mümkün olmuyordu. Örneğin, Hakkari ve benzer illerimizde, 20.000 kişiye bir doktor düşerken, 3 büyük şehirde, 2000 kişiye bir doktor düşüyordu. Sağlık alanında, insan gücü dengesizliği büyüktü. Doktor yetiştiren tıp fakülteleri ve de hastane yatak sayıları yetersizdi. Tıp hizmetinin fiziki kapasite, konfor, teknoloji, modern temiz hastane imkanları yeterli değildi! DPT’nin planlı kalkınma sürecinde, her alanda başlattığı gelişme, sağlık sektöründe de elde edildi. Daha sonraki yıllarda da, yeni tıp fakültelerinin açılması, modern şehir hastanelerinin yapılıp, hizmete girmesi, özel sektör ve vakıf hastanelerinin devreye girmesi, fevkalade isabetli olmuştur. Bunun önemi Covid salgınında anlaşılmış, tedavi, aşılama, yoğun bakım hizmetleri aksamadan verilebilmiştir.
Buna rağmen, gelişme potansiyeli, nüfus artışı göz önüne alındığında, Türkiye’de halen 158000 dolaylarında olan doktor sayısının 500.000’ne, hastabakıcı, hemşire sayısının da 1 milyona en kısa sürede çıkarılması şarttır. Ayrıca, hastanelerdeki gereç ve makineleri kullanacak sağlık teknisyeni sayıları da yükseltilmelidir. Denilebilir ki, “Tıp fakültesi açıyorsunuz, buraya liyakatli öğretim üyeleri nasıl bulacaksınız.” Peki, üniversite, tıp fakültesi açmazsanız, doktor, öğretim üyesi açığını nasıl kapatacaksınız? Zaman içinde yetişeceklerdir. Doktorluk, fevkalade zor, fedakârlık gerektiren, uzun bir eğitimi gerektiren, kutsal bir meslektir. Bir hastanın hayatını kurtaran, yaşama döndüren doktora duyulan minnet duygularının izahı, karşılığı yoktur.
Ben liseyi bitirip, üniversite sürecinde, tıp fakültesine girip, cerrah olmak istiyordum. Ancak, Mülkiyeyi de kazanınca, her dönemin en prestijli okulu, herkesin giremediği Mülkiye Mektebi ağır bastı. Fakat her daim tıp mesleğine ilgim, takibim sürdü. Özellikle, DPT’de ve TBMM’de milletvekili olarak görev yaparken, doktorlarımızla, sağlık sektörü ile yakinen ilgilendim, yardımcı oldum. Hatırlıyorum, Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. İhsan Doğramacı, Ege Dokuz Eylül Üniversiteleri Rektörleri Prof. Dr. Namık Çevik ve Prof. Rafet Saygılı, Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Ayhan Kızıl, Eskişehir Üniversitesi Rektörü Prof. Yılmaz Büyükerşen, Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Sedat Akalın, İstanbul Üniversitesi Rektörleri Prof. Cemi Demiroğlu ve Prof. Kemal Alemdaroğlu, Malatya’da, Özal Tıp Merkezi çalışmalarında, bilhassa tıp fakülteleri ile ilgili yoğun çalışmalarımız oldu, kendilerine, yapacakları yatırımlar için gereken tüm ödenekleri vermiştim. Aslında, üniversiteler bütçeleri, TBMM/Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşülürken, hepsi yakın dostlarım olan rektörler, hocalar benden evvel gelirler, bizim milletvekili odalarında beklerler, projelerini anlatırlar, ödenek isterlerdi, ben de tahsis ederdim.
İngiltere’de sağlık konusuna “MeritGoods” derler, yani kutsal bir alan olan, bu konu ticari meta olamaz, yapılan hizmetin değeri paha biçilmezdir. Hayat kurtarmadır. Her türlü duygunun üstündedir. Bu nedenle, Türkiye’mizin, gelişme, büyüme standartları göz önüne alınarak, doktorlarımıza, sağlık çalışanlarımıza, en fazla maaş olanağı, özlük hakları tanınmalıdır. Bu şekilde, doktorlarımızın dış ülkelere gitmeleri önlenebilir. Türkiye’nin son yıllarda sağlık alanında attığı olumlu adımlar, özellikle, doktorlarımızın belki de dünyanın en iyi doktorları olması, sağlık turizmini geliştirmektedir. Dış ülkelerden gelen yüzlerce hasta, şifa bulup dönmektedirler. Bu konu önemlidir ve döviz kazandırıcı işlemdir. Özenle sürdürülmelidir.
Tekrar, Covid salgınına dönersek, Sağlık Bakanımız Dr. Koca’yı, bu süreçte izledim. Ölümler konusunda, hislenip gözlerinin nemlendiğine, bazen uykusuz geçen gecelerin ardından, ızdırap ve bitkinliğini gözlemledim. Yılmadan, bıkıp usanmadan, istekle çalıştı, kendisi, mesai arkadaşları, Bilim Kurulu üyeleri, tüm sağlık çalışanları, her türlü övgü ve takdire layıktırlar. Geçirdiğimiz zor süreçte, birçok arkadaşımızı, dostumuzu kaybettik. Üzüldük, takdiri ilahidir.
Son olarak iki hususa daha değineceğim. Bazı ilaçların bulunulamaması, fahiş ilaç pahalılığı, Türkiye’ye yakışmıyor. İlaç firmalarının, bir amme görevi yaptıkları bilincinde olmaları esastır, ikide bir zam isteyip, ilaçları piyasadan çekmesi kabul edilemez. Hayati önemi haiz bu konuda, ilaç firmaları yola getirilmeli, aksi halde devlet halk sağlığını korumak gerekçesiyle, Anayasa’nın ilgili maddesi uyarınca, bu tesisleri kamulaştırıp, kendisi işletmelidir. Halkın, fertlerin sağlığı riske edilemez. İkinci husus, basın, medyada izliyoruz, SMA gibi hastalıklara Türkiye’de çözüm olmadığından, çoğu çocuk olan, bu hastaları yurt dışına yollamak için kampanyalar yapılıyor, yana yakıla paralar toplanıyor, yetmiyor... Neden Türk Sağlık Sistemi bu ve benzer hastalıkları tedavi edip, çözüm bulamıyor. Dünyada belli bir gelişme seviyesine ulaşmış sağlık sistemimiz, her türlü hastalığı, tedavi edebilmelidir. Sağlık Bakanımızdan, bu konuya da el atmasını bekliyorum.