Bazen hayat, şarkılarda yada masallarda geçtiği gibi bizleri toz pembe hayaller teması ile  karşılamak bir yana dursun bizi gerek fizyolojik gerekse psikolojik sağlımızı zorlayacak  durumlarla karşı karşıya bırakabiliyor. En yeni örneği hepimizin artık çok yakından tanıdığı tüm  dünyada yaşanan COVID-19 salgını, ailemiz, sevdiklerimiz ve toplumumuz için ortak endişe,  kaygı, panik ve korku kaynağı olmuştur. Hal böyle olunca çeşitli stres tepkileri göstermemiz  kaçınılmaz bir durumdur. Hastalık ile ilgili bilinmezlikler ve belirsizlikler, risk grupları ve  önemli noktalardan birisi olan başta kendimiz olmak üzere değer verdiğimiz herkesi korumak ile  ilgili soru işaretleri anksiyete bozukluklarını tetikleyerek işlevselliğimiz üzerinde olumsuz etkiler  göstermektedir. Diğer bir taraftan travmatik belirtilere gelecek olursak travmatik stres  bozukluğunda kişi bu tarz zorlu durumları kendisi de yaşayabilirken bir başkasının yaşadığı  zorluktan dolayı etki altında da kalabilir bunlardan dolayı bireylerin aşırı stres ve anksiyete  semptomları göstermesi beklenen bir durumdur. Bu semptomlar literatürde anormal olaylara  karşı verilen normal tepkiler olarak yerini almaktadır. Kişilerin olaylara verdiği stres tepkileri  farklılık gösterebilir; örneğin bir asansöre binmek bir kişi için bir şey ifade etmezken diğeri için  asla aşılamayacak bir korku olabilir. Bu yüzden kişilerin bu konuda kendilerini güçsüz veya  yetersiz karşılamaması gerekir. Özetlemek gerekirse, herhangi bir tehlikeyle karşı karşı olmaya  yönelik tetikte kalma, güvensizlik , kendini yetersiz görmek, huzursuzluk veya öfke,  kronikleşmiş üzgünlük hali, umutsuzluk veya umursamazlık, karar vermede güçlük , durumu  idrak edememe, uyku ve iştahta düzensizlik normalde yapılan aktivitelerin zevk vermemeye  başlaması, bozulan sosyal ilişkiler vb. bahsetmiş olduğum zorlayıcı yaşam koşullarına karşı  benzer yaşanan benzer duygular diyebiliriz. Bu yüzden bireylerin bunu herkesin bir şekilde  yaşadığını ve yalnız olmadığını en başta kendillerine hatırlatmaları gerekir. Bu pandemi 

sürecinde psikolojik sağlımızı korumak için neler yapabileceğimizden bahsetmek gerekirse,  öncelikle temele inip olguyla ilgili elle tutulur, kulaktan duyma olmayan güvenilir bilgiler  edinmeye çalışmak gerekir. Düşmanımızın kim veya ne olduğunu bilmek her zaman daha  güvenilir bir elle oyuna girmemize yardımcı olacaktır aksi halde bilgi yağmuruna yakalanmak  nerden geldiği, kaynağı belirli olmayan bilgiler direkt olarak belirsizliğe iteceğinden kaygı  bozukluklarına karşı açık hedef haline gelmemize sebep olacaktır. Şunu hatırlatmakta fayda var  ki, salgın hastalıklar insanlığın ilk zamanlarından bu yana yaşamımızın bir parçasıydı,  yaşamımızın kendisi değil ! Gün boyunca korona virüs haberlerini takip etmek, sürekli onunla  ilgili haberler okumak, gereğinden fazla odaklanmak olması gerekenden daha büyük bir stres  yaşamanıza sebep olabilir. Bilgileri veya haberleri belirli bir sınırda tutarak almak ve  işlevselliğimizin önüne geçmesine izin vermemek gerekir. İşlevsellikten bahsederken; her insan  değerlidir, kendimize bunu sürekli hatırlatmamız gerekir ve bu yüzden kişisel bakımımızı ihmal  etmemek, beslenmemize dikkat etmek, spor yapmak ve yeterince dinlenmek gerekir çünkü  fizyolojik sağlımız ve psikolojik sağlımız birbiriyle doğru orantılıdır. Sirkadyen ritmin  bozulması yani olağan dışında hareket etmek vücudumuza bir şeylerin ters gittiği mesajını  vereceği için bedenimizde stres yaratacaktır. Tüm bunlarla birlikte düşüncelerimizi de gözden  geçirmemiz gerekir çünkü zorlu yaşam olayları karşısında insanlar genel olarak güvende  olmadıkları, değersiz hissettikleri, umutsuzlukla bütünleşmiş boş ve anlamsız bir dünyada  oldukları gibi gerçekçi olmayan düşünceler ve hislere kapılarak aşırı stres ve kaygı  gösterebilmektedir. Durum böyle olunca, düşünceleri tekrar gözden geçirmenin daha gerçekçi ve  olumlu olan alternatif düşünceleri ortaya çıkarıp tekrar değerlendirmek gerekir. Unutmayın bir  düşüncenin her zaman alternatif bir tarafı vardır. Göremiyor olmanız orda olmadığı anlamına  gelmez, sadece doğru yerden bakmanız gerekir. Zorlu koşulları terazinin değişmeyecek ve ağır  basan tarafı olarak düşünecek olursak dengeyi kurmak için yapmamı gereken tek şey terazinin  diğer tarafına her defasında biraz daha ağırlık koymaktır. Bu ağırlıklara örnek olarak; ailenizle ve  sevdiklerinizle vakit geçirmek, kendinize zaman ayırmak, yemeklerle veya sporlarla ilgilenmek,  kişisel bakımı ihmal etmemek, yeni hobiler edinmek veya bir alanda kendinizi güçlendirmek,  kısacası sizi mutlu hissettirebilecek en ufak şey bile aslında dengeyi kurmak için atılacak büyük  bir adım olacaktır. Ek olarak duyguları ve düşüncelerinizi mutlaka çevrenizdekilerle paylaşın ve  yalnız olmadığınızı kendinize hatırlatın. Pandemi sürecinde tetiklenmiş olabilecek psikopatolojik  bozuklukları gözden geçirecek olursak; kendimizi korumak için sürekli yapılan temizlik, el yıkama davranışının gelişip hayatımızın büyük bölümünü ele geçirmişse obsesif- kompulsif  bozukluk geliştirmiş olabileceğiniz, virüsün bulaşıp bulaşmama konusunda sürekli alarm  halinde kalmak göğüs ağrısı, çarpıntı, terleme, ürperme, soluğun kesilmesi gibi fiziksel bulgulara  yol açmaya başlamışsa panik bozukluk geliştirmiş olabileceğiniz, yaşam enerjinizi kaybetmiş  hissetmek ve motivasyonsuzluğun yanı sıra umutsuzluk ve kişisel bakımın ihmali söz konusu  olduğunda depresyon geliştirmiş olabileceğinizi unutmayın. 

Yaşanılan stres ve endişeler işlevselliğinizi bozmaya başladıysa, yapmanız gerekenleri bildiğiniz  halde yapmak için gücünüz olmadığını hissediyorsanız ve durum baş edilemeyecek bir hal  aldıysa bunu bir uzmanla paylaşmaktan asla çekinmeyin. Unutmayın ki siz değerlisiniz, siz  güçlendikçe, sevdiklerinizin de sizinle beraber güçlendiğini fark edeceksiniz.