Husûsen lisanını -âlet ilim olması hasebiyle- bütün inceliklerine nâfiz ve se9li mümteni bir kalem erbabı hüviyetini ihraz etmelidir. Zira, şâir de, bizim gibi insandır. Onun hissettiklerini lâlettayin kimseler de hisseder. Fakat aradaki fark, şâirin hissiyatını terennüm edecek, maddî mânevî mertebeye yükselebilmiş olma keyfiyetidir.  

Akif, şâirliğimi yüzde doksan dokuz çalışmaya, yüzde bir ilhama borçluyum, derdi. Buna en büyük delil "İstiklâl Marşı"nın yazılış hikâyesidir. Çünkü "İstiklâl Marşı"nın dinleyeni, vecde getirici heyecanlara garkedişi, yazılışındaki destanımsı cehd ü gayretten ileri gelmektedir.  

İşte, "Taceddîn Dergâhı", "İstanbul'un fethini gören Üsküdar" misâli, "İstiklâl Marşı"nın  yazılış keyfiyetine şâhit olmuş, müstesnâ bir hatıratın öz sahibidir.  

Yahya Kemâl de aynı görüşün sahibidir. Şiirlerinin tamamlanış seyrinde tâkip ettiği uzun yol bunu fiilen isbatlar.  

"...Şiirlerinin kronolojisini tesbit için konuştuğum zaman, Yahya Kemâl, bâzı eserlerini on, bâzılarını yirmi yılda tamamladığını söylemişti. Bir parça elmas bulmak için bir dağı devirmek gibi bir şey bu. Ama bir de şiir kemâle erdi mi, artık yıldız gibi gök yüzünde parıldar. Kimse onu oradan indiremez..." (Mehmed Kaplan)  

Yukarıdaki şâirlik hasletlerini Ziya Paşa edibane bir tarzda dile getirmiştir:  

"Sâni-i şürût-ı şâiriyet:  

Tahsil-i maârif ü fazilet.  

İlm olmasa şâir olmaz insan:  

Dilsiz söze kadir olmaz insan.  

Sâyeyle ulûma mukdimane,  

Ezcümle bedi' ile beyana."  

İş, bu kadarla da bitmez. Şâir bu da değildir.. Kendisini bu mertebeye yükselten âlet ilimlerinin idrâki içinde fakat onlardan da azâde olmasını bilecektir.  

"Şâir, mutlaka bir şekil ve kalıba bağlı olan, fakat onu aştığı, gizlediği, peçelediği ve mânâyı ve edayı onun verâsından devşirebildiği nisbette nâdirleşen büyük ustadır." (Necip Fâzıl)  

Üstadı edibimiz, daha da ileri gider, Şerîat çerçevesinde fakat onun üstünde fenafillah mertebesine kanat açma misâli şâir'i, visal arzusuyla pervaz ettirir. Hakk aşığı meczup misali yeni ufuklara kanat çırptırır.  

Şâir için "Allahın mahrem ülkesi meçhuller âleminin derbeder seyyahıdır." der... Yenişehirli Avni'nin:  

"Şâir ona derler ki, iki âleme pinhan  

Bir cevv-i bedâyi'de serî'-üt-tayerandır." dediği gibi.