İBRAHİM GÜRAY AYTEKİN – ÖZEL HABER ARAŞTIRMA

Ülkemizde aşı üretimi için çalışmalar ilk Osmanlı İmparatorluğu Döneminde başlamıştır. 1721 yılında İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu ülkesine yazdığı bir mektupta İstanbul’da çiçek hastalığına karşı “aşı denilen bir şey” (varilasyon metodu) yapıldığını hayretle bildirmektedir. Bu mektup aşı yapımına ilişkin ulaşılmış en eski belgedir. Aşı üretim çalışmalarını yürütmekte olan Pasteur, çalışmalarını sürdürebilmek için dönemin devlet başkanlarına maddi katkı için yazı yazar, yazılardan birinin 2. Abdülhamit’e ulaşması sonrasında, 2. Abdülhamit yardım yapabileceğini ancak çalışmalarını İstanbul’da sürdürmesini ister, bu teklif Pasteur tarafından kabul görmeyince ikinci teklif oluşturulur,Pasteur’a Mecidiye Nişanı ile birlikte 10.000 altın (bazı kaynaklarda 800 lira olarak geçiyor, ama baktığınızda dönemin İstanbul’unda yaklaşık 180-200 ev parası karşılığı) yollanır, aynı zamanda Osmanlı’dan 3 kişinin de yanına asistan olarak yetiştirilmesi istenir. Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şâhâne’den müderris Alexander Zoeros Paşa’nın başkanlığı altında, Kaymakam (yarbay) Dr. Hüseyin Remzi ve Kaymakam (yarbay) Veteriner Hüseyin Hüsnü beylerin gönderilmesine karar verilir. Daha sonra bu ekip çalışmalara temel teşkil etmesi için “kuduz mikrobu” enjekte edilmiş bir kemik iliği ile Osmanlıya geri döner.

1887’nin Ocak ayında Zoeros Paşa’nın kliniğinde Daûl-Kelp ve Bakteriyoloji Ameliyathanesi (Kuduz Tedavi Müessesesi) kurulur. Bu kurum dünya’da üçüncü, doğunun ise ilk kuduz merkezi olmuştur. Daha sonra bu merkez difteri serumu da üretmiştir.

1885`te dünyada ilk defa çiçek aşısı uygulaması için Osmanlı`da kanun çıkarılıyor.1885`te dünyada ilk kuduz aşısı bulundu. 1887 Ocak ayı başında Kuduz aşısı Osmanlı`ya getirildi. Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane`de ilk kuduz aşısı üretildi.
1887`de Kuduz Tedavi Müessesesi kuruldu.1892 yılında bakteriyoloji hane kurulmuştur.1892`de ilk çiçek aşısı üretim evi kuruldu. 1896 da difteri 1897 de sığır vebası 1903 de kızıl serumları Veteriner Hekim Mustafa Adil (1871-1904) tarafından üretildi.1911 yılında tifo, 1913 yılında kolera, dizanteri ve veba aşıları Türkiye’de ilk kez hazırlandı ve uygulandı.

1927`de verem aşısı üretimi başladı. İlk üretilen BCG aşısı ve prospektüsü 1927 1931 yılından itibaren 1996 yılına kadar tetanoz ve difteri aşıları üretilmiştir. 1937’de kuduz serumu üretilmeye başlanmıştır. 1940 yılında kolera salgını için Çin’e aşı gönderilmiştir. 1942 yılında tifüs aşısı ve akrep serumu üretimi başladı. 1947`de Biyolojik Kontrol Laboratuarı kuruldu.
1950`de İnfluenza laboratuarı Dünya Sağlık Örgütü tarafından Uluslararası Bölgesel İnfluenza (grip) Merkezi olarak tanındı ve influenza aşısı üretimine geçildi. 1976`da Kuru BCG aşısının deneysel üretimi başladı. 1983`te kuru BCG aşısı üretimine geçildi. Kurtuluş savaşı sırasında zor koşullar altında da hayvan ve insan aşıları üretilmeye devam edilmiştir. İstanbul’un işgali sonrasında aşı merkezi önce Eskişehir, daha sonra da Kırşehir’e taşınmıştır. Aynı dönemde Afyon’da da çiçek aşısı üretilmeye devam edilmiştir. Erzurum’daki serum laboratuvarı Rus işgali sırasında Halep, Niğde, Sivas ve Erzincan’a taşınmış. Kastamonu’da da aşı üretimi yapılmıştır. Benzeri üretim Cumhuriyet döneminde de devam etmiş, 1928’de Hıfzısıhha Enstütüsü ile üretim merkezileştirilmiştir. 1940’lı yıllara kadar tifo, tifüs, difteri, BCG, kolera, boğmaca, tetanoz, kuduz aşıları seri üretimle oluşturulmuştur. 1968’de kurulan serum çiftliğinde tetanoz, gazlı gangren, difteri, kuduz, şarbon akrep serumları da üretilmiştir. Ülke de hastalıkların yok olması ile 1971’de tifüs, 1980’de çiçek aşısı üretimi sonlanmıştır. Ülkemizde aşı üretimi 1996’da DBT ve kuduz aşısı, 1997’de BCG aşı üretiminin kesilmesi ile sona ermiştir. Osmanlı İmparatorluğunda ilk aşı üretimi ve uygulanmasının başından beri aşı lojistiği, uygulanması ile hastalıkların önlenmesi ücretsiz olarak Devlet eliyle yürütülmektedir.
Ülke, toptan yenileşme ve çağdaşlaşma yolunu seçmişti. Onun için ülke gereksinimi olan fabrikalar art arda yapılarak asil Türk halkının hizmetine sunulmaya başlamıştı.Bunlardan biri ya da en önemlisi de 27 Mayıs 1928’de kurulan Türkiye’nin ilk ve tek “HALK SAĞLIĞI LABORATUVARI” olan Dr. R. Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü idi.Bu kurum aynı zamanda Ülkemizdeki İlaç üretimi Ruhsatlandırma ve denetleme  mekanızmasında yer alıyordu.

“1931 yılında, ağız yoluyla uygulanan ve çağın hastalığı olan BCG aşısı üretimine başladı. 1932 yılında, serum üreterek ülke ihtiyacını karşıladı ve serum ithali durduruldu. 1933’de, Simple Metodu ile kuduz aşısı üretimi ele alındı.1934’de İstanbul Aşıhanesi, enstitü bünyesine alındı çiçek aşısı üretimi ülke ihtiyacını karşılayacak duruma getirildi. 1935 senesinde,  Farmakoloji Şubesi oluşturularak yerli ve yabancı ilaçlar ile diğer hayati maddelerin kontrolüne geçildi.

Enstitü daima gelişmekte! 1936 yılında, Hıfzıssıhha Okulu açıldı. 1937’de kuduz serumu üretilmeye başlandı. Aynı anda Enstitü’nün İlaç Kontrol Şubesi devletin ilacını denetledi. Bu durum, ilaç firmalarının korkulu rüyası olmuştu. Aşı ve Serum Şubesi Müdürlüğü Difteri, Tetanos, Boğmaca ve her türlü tedavi serumunun üretildiği bölümdü.

 1940’lı yıllarda Türkiye, Ortadoğu ülkelerine Tifüs aşısı satacak noktadaydı. 1942’de tifüs aşısı ve akrep serumu üretimine başlandı. 1947 yılında, Biyolojik Kontrol Laboratuvarı kuruldu. Enstitü bünyesinde aşı istasyonu açıldı. İntradermal ve BCG aşısı üretimine geçildi.

Enstitü 1948’de, ilk kez boğmaca aşısı üretimine başladı. Ne büyük bir başarıdır ki, 1950’de,İnfluenza Laboratuvarı, Dünya Sağlık Örgütü’nce Milletlerarası Bölgesel İnfluenza Merkezi olarak tanındı ve aşısı üretimine geçildi.

Enstitü 1951’de,ilk kez antibiyotiklerin ve bazı vitaminlerin kalite kontrolüne başladı. 1954’de, İlaç Kontrol Şubesi kuruldu. 1956’da, tetanos aşısı daha modern ve kapsamlı üretilmeye geçildi. 1958’de insanlığın belası olan Frenginin modern yöntemlerle teşhisi ele alındı. 1966 yılında, Kolera Referans Laboratuvarı, 1974’de, Mikoloji laboratuvarı açıldı.

1976’da, BCG aşısının deneysel üretimine başlandı. 1984’de Zehir Danışma Merkezi, 1987’de AIDS Araştırma Merkezi açıldı. 1950’lili yıllarda, Hıfzıssıhha Enstitüsü; Türk halk sağlığının korunmasında laboratuvar hizmetlerinin Türkiye genelinde yaygınlaştırılmasına başladı. 16 ilde bölgesel düzeyde, daha hızlı hizmet vermek amacıyla şubeler açtı.

Bu kurumumuz  Bakanlar Kurulu Kararı ile 2004 yılında kapatıldı.

Aşı üretiminin sona ermesi ile aşılar satın alınarak temin edilmektedir. İki binli yıllarda aşıların Türkiye’de üretimi konusunda tekrar ilgi artmıştır.Özellikle COVİT  salgını tüm dünyayı etkilerken maalesef Ülkemiz uzun süre aşısız kalmış ve dışa bağımlılıktan kurtulamamıştır…