Yard. Doçt. Dr. Hakan Yıldız ile çok özel ve az bilinen bir konuda söyleşi yaptık siz değerli okurlarımız için ve bu önemli konudan öğrendiğim, siz siz olun karın ağrısını hafife almayın, uzun sürerse de hemen doktora başvurun.
Yard. Doçt. Dr. Hakan Yıldız İç hastalıkları ve gastroenteroloji bölümünde ve az bilinen  portal ven tromboz hastalığını incelikleriyle konuştuk. Hakan beye hastalarına titiz, hassas, güven veren ve detaylı yaklaşımları için teşekkür ediyoruz.

RÖPORTAJ: FUNDA AKOSMAN ERMAN


Hakan bey önce sizi tanıyabilir miyiz?

2005 - 2010 arası Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim Araştırma Hastanesi'nde İç Hastalıkları Asistanı olarak çalıştım. 2010 - 2013 yılları arasında Ankara Yüksek Lisans Eğitim Araştırma Hastanesinde Gastroenteroloji üst ihtisasımı yaptım. İki yıl Bakırköy Sadi Konuk Eğitim Araştırma Hastanesi'nde mecburi hizmet yaptım. Şimdi Biruni Üniversitesi'nde Gastroenteroloji yardımcı doçent doktor olarak çalışmaktayım.
 
Bölümünüzü biraz anlatabilir misiniz? Çok bilinen bir bölüm değil.

Evet, Gastroenteroloji bölümüne çoğunlukla mide ve bağırsak deniliyor toplum genelinde. Biz iç hastalıkları eğitiminden sonra karaciğer ve ince bağırsak yani sindirim sistemi konusunda 3 yıl ayrı bir eğitim alıyoruz. Çoğunlukla bağırsak hastalıkları inflamatuar bağırsak hastalıkları oluyor. Bu toplumda daha çok ülseratif kolikrom deniliyor. Karaciğer hastalıkları Hepatit B, C aslında tüm sindirim sistemi hastalıklarına Gastroenteroloji bakıyor. Yani iç hastalıklarının üst branşı gibi. İç hastalıkları bir bütün aslında. O yüzden iç hastalıkları eğitiminden sonra onun üzerine 3 yıllık bir eğitim alıyoruz. Böylece bu sistem üzerine daha pekişmiş bir bütünlemesine bakabiliyoruz. Çoğunlukla sindirim sistemi hastalıkları ile ilgileniyoruz diyebilirim.
 
Bir yer hastalanınca diğer yerde otomatikman etkileniyor zaten…
Tabii sonuçta bütün olduğu için vücudumuz…
 
Kesinlikle... Karaciğer çok önemli tabii. Yağlanması, büyümesi sağlık arasında en çok gözlemlenen kilo alma ile beraber ve bunun yarattığı hastalıklar neler, neler yapmak gerekiyor, nasıl korunmalı?
 
İşte gerçekten çok büyük bir problemdir. Obezite ile karaciğer yağlanması da deniliyor halk arasında. Çok ciddi oranda karaciğer sirozuna neden oluyor şu anda. Tabii ki en önemli şeylerden birisi stendhal yaşamdan kurtulmak. Hepimizin yaptığı fast food beslenme türünden uzaklaşmak gerekiyor. Ciddi anlamda hayat sistemimizi değiştirmemiz gerekiyor. Yoksa ciddi karaciğer sorununun en çok nedenlerinden bir tanesi. Eskiden biz biliyorduk alkol, hepatit B diye biliyorduk. Ama şu anda onlar değişmeye başladı. Avrupa toplumlarında bizim toplumumuzda da şuanda çok ciddi bir şekilde. Karaciğer sorunlarının ilk nedenleri arasında ve çoğunlukla da hastalar bunun eskiden nedeni bilinmeyen karaciğer hastalığı olarak biliyorlardı. Şu anda tabii ki biz biliyoruz en önemli nedenlerinden bir tanesi, diyabet. Diyabet ile birlikte sıklığı çok arttı. Toplumumuzda da çok fazla. O yüzden de bizim için büyük sorun. Hekimler için büyük sorun şu anda.
 
Bu hepatitlerde çok yaygın hatta bir manikür yaptırırken bile geçirebiliyorsunuz farkına varmıyorsunuz. Bunun için aşı olmak mı lazım korunmak adına?

Normalde 5 tür hepatit var. Toplumumuzda en çok hepatit B görünüyor. Yani son 90’lı yıllardan beri aşısı var. O yüzden çok ciddi bir şekilde toplumda görülme sıklıkları azaldı. Türkiye endemik toplum olarak geçiyor. Görülme sıklığı % 3’ün üzerinde. O yüzden biz herkesin, belli risk faktörleri var ve herkesin aşılanmalarını istiyoruz. Şöyle oluyor; doğarken her çocuk aşılanıyor. İster ailesinde hepatit B olsun ister olmasın herkes aşılanıyor. Aşılandığı için biz bunun ömür boyu koruyucu olduğunu düşünüyoruz. Ama bunun belli kriterleri var. Eğer siz çok ciddi bir Hepatit B yükü ile karşılaşabilecek bir işte iseniz, meslekteyseniz ya da sizin de dediğiniz gibi belli bir meslek gruplarındakilere bizler tekrar aşılanma öneriyoruz. Yani aşı tutmadığı gibi durumlarda biz aşılamayı tekrar öneriyoruz.
 
Ona göre de tedavisi uygulanıyor?

Evet…
 
Tabi bizim asıl konumuz karaciğer, damarlarındaki tıkanıklıklarla ilgili bu halk tarafından çok bilinmiyor. Sözü tamamen size bırakıyorum şimdi?

Portal Ven Trombozu bizim için de çok önemli bir hastalık. Çünkü çok farkındalığı yoktur. Karaciğeri besleyen iki tane damar var. Birisi portal ven birisi hepatik artel. Toplumda portal ven trombozunu çok sık görüyoruz. Ama toplumda çok farkındalığı yok.
 
Belirtileri ne mesela?

Herhangi bir karın ağrısı. Çok böyle spesifik değil yani her hekime karın ağrısı ile gidebiliyoruz. Karın ağrısı olduğu içinde hekimin bazı zaman çok aklına gelmiyor Portal Ven tanısı. Ama karın ağrısı olan her hastada biz bu tanıyı aklımızın bir köşesinde tutuyoruz. Ve uzayan karın ağrılarında mesela 1 günü geçen karın ağrılarında kesin tetkik edilmesi gerekiyor. Bu ve bir alt neden bulamıyoruz. Hasta “Bugüne kadar hiç karın ağrım yoktu yeni oldu” yada hastada mide dispeptik şikayetlerle karşılaşıyoruz. Yani onlar yokken bir anda oldu ise, aklımızın bir köşesinde Portel Ven daima duruyor. En sık % 90 yani 10 hastanın 9'unda karın ağrısı ile başvuruyor hastalar. Ateş olabiliyor. Sırt ağrısı görebiliyoruz. İlerleyen vakalar da karnında sıvı toplanması asit dediğimiz şey. Daha da ilerleyen vakalarda kanlı ishale kadar gidebiliyor. Bu durumlar çok ciddi hayatı tehdit eden bir durum oluyor.
 
Damardaki tıkanıklıktan dolayı mı oluyor?

Birçok nedeni var Portal Ven Trombozu’nun. Biz bunu ikiye ayırıyoruz. Bir lokal nedenler; yani orada bir tümör olabiliyor, bası, apandisit, safra kesesinin iltihabı olabiliyor. Bunlar lokal nedenler.
Bir de sistemik nedenler var. Sistemik nedenlerde kan pıhtılaşma bozuklukları ilk sırada. Kan hastalıkları oluyor; bunlar kanın çoğalmasındaki bazı hastalık durumlarında Portal Ven Trombozunu sıklıkla görüyoruz.  En çok nedeni kan pıhtılaşma bozuklukları. Trombofil diyoruz. Bu durumlarda da Portal Ven Trombozunu daha sık görüyoruz.

Tahlil sonucunda mı ortaya çıkıyor?

Aslında tahlil sonuçları çok yol gösterici olmuyor. Hasta karın ağrısı ile geliyor kan tahlilleri yapılıyor. Tahliler çok normal çıkıyor. Çoğunlukla biz görüntüleme ile tanı koyuyoruz. Tahlileri normal çıkmışsa ultrason istiyoruz, ultrasonel yöntemle anlıyoruz. Bunu da çok deneyimli bir radyaloğun görmesi gerekiyor. O tanımlayabiliyorsa hastadan tomografi ve emar istiyoruz. Tomografiyi burada daha ön planda tutuyoruz. Çoğunlukla hastalarımızın %90'ına tanı koyabiliyoruz tomografi ile. Ama şu çok önemli, her zaman hekim böyle bir tanı olduğunu ve hastada olabileceğini düşünmesi gerekiyor. Çünkü bazı zaman radyoloğu da uyarmak zorunda kalabiliyorsunuz. Yani bunu ön tanınıza yazınca radyolog doktoruna sununca o zaman farkındalık çok artıyor.
 
Bilinçli doktor yaklaşımı önemli yani…

Evet!
 
Hangi hastalarda görülüyor?

Çoğunlukla kan hastalığı olan hastalarda gözüküyor. Altta bir nedeni oluyor. Yani kadın erkek arası farkı yok.
 
Yaş farkı yok mu?

Tabii yaşlılarda daha sık görüyoruz. Çoğunlukla hastalarımız daha ileriki yaşlardaki hastalarımız. Çocukluk çağında çok görmüyoruz. Çocukluk çağında görüyorsak orada bir yapısal bozukluk olduğunu biliyoruz. Orada damarda doğuştan bir sıkıntı olduğunu biliyoruz. O durumlarda görülebiliniyor.
 
Tedavi olarak ne uyguluyorsunuz?

Tedavide erken farkındalık çok önemli. Hastayı erken yakalayabilmek çok önemli. Erken yakalayabilirsek, hastalarımızı kan sulandırıcı ilaçlarımız var. Bunlar çoğunlukla çok etkili ilaçlar. Hastalarımızın çoğunda da damarı tam açılmasını ya da damarın yanından kanın geçmesine yardımcı olan ilaçlar. Daha ilerleyen hastalarımıza stent koyuyoruz. Rahatlatmak için. En sonunda karaciğer nakline kadar gidebiliyor tedavi şekillerimiz.
 
Belli bir yaştan sonra insanların kanı sulandırıcı ilaç kullanması sağlıklı mı sizce? Ya da duruma göre değişiyor mu?

Yani tabi duruma göre değişiyor. Eğer kan hastalığı varsa tabi ki öneriyoruz. Toplumda aspirin ile ilgili problemler var. Sağlıklı bir bireyin biz aspirin kullanmasını önermiyoruz. Ama tansiyonu var şekeri var o zaman biz hastalarımıza tabii ki öneriyoruz aspirin kullanmalarını. Bazı hastalıklarda aspirin belli durumlarda öneriliyor. Altta yatan nedenine bağlı. Trombosit fonksiyon bozuklukları oluyor. Onlarda aspirin çok etkili oluyor. İlaçlarımız tabii önemli. Ama burada en önemli şey altta yatan neden.
 
Bir bütün olarak mı bakıyorsunuz? Hastaya mı göre. Bu tip durumlar genetiksel de oluyor. Bu teşhiste zaman çok önemli. Ne kadar bir zamanda teşhis edilirse kurtarmak daha kolay oluyor hastayı. Hani bir stent’e gitmeden ya da nakle gitmeden…

Bir günü geçen ağrılarda akla gelmesi gerekiyor. Ama çok belirli bir süremiz yok hastanın ağrısı ön planda. Hasta geldi portel ven trombozu tanısını ne kadar erken koyarsak damarın açılması o kadar erken oluyor. Hasta gelince biz hemen tedaviye başlıyoruz. Kan sulandırıcı ilaçlarına hemen başlıyoruz ki damarın açılması daha erken olsun.
 
Direk aklınıza o geliyor…

Hastanın genel durumunun kötü olduğu durumlarda örneğin, karnı asit topluyor, kanlı dışkılaması var. O zaman ameliyata karar vermek zorunda kalabiliyoruz. Yani zaman olarak ne kadar erken yakalarsak o kadar iyi. Ama 2- 3 hafta sonra yakaladık ilaca başladık öyle bir bilgimiz yok. Açılır mı, açılmaz mı bilmiyoruz. Ama şunu biliyoruz ne kadar erken başlarsak damar o kadar erken açılır.
 
Karın ağrısı olduğunda direk ilk önce apandisit akla geliniyor herhalde?

Aslında ilk ağrının tipi çok önemli
 
Evet belli bir bölgede mi, yaygın bir ağrı mı?

Evet, hastaya soruyoruz ağrının tipi, başlangıcı, tetiği, yayılma süresi, onların nedeni çok önemli…
Örneğin bir hasta şiddetli karın ağrısı çekiyor. Günün belli bir saatinde geçiyor. Bu ağrının safra kesesindeki taştan olduğu ortaya çıkıyor. Sonra safra kesesi alınıyor. Bu gibi durumlarda safra kesesinin alınması yoksa alınmaması mı daha iyi. Ameliyattan sonra da çeşitli şikayetler olabiliyor
Şöyle söyleyeyim taşı varsa ağrı yapıyorsa acile götürecek kadar ağrısı oluyorsa ameliyat öneriyoruz. Ama ağrımız var evde duramıyor hastamız ve ya acile gitmek zorunda o zaman taşı da varsa ameliyat öneriyoruz. Bazen hastanın şişkinliği oluyor, hafif ağrıları oluyor onu taşa bağlamıyoruz. Çünkü dediğiniz gibi anneniz rahatsızlığı gibi onu aldıktan sonra dispeptik şikayetler artabiliyor. Sonuçta o da bir organ. Onunda bir fonksiyonu var. Ama tabii ki gerekli durumlarda alıyoruz.
 
Yani olmaması durumunda ne yapması gerekiyor?

Diyet çok önemli burada. Birde ilacımız var. Safra için çok küçük taşları bu ilaçla eritebiliyoruz. Küçük taş değilse onda biraz sıkıntı yaşıyoruz.
 
Yani kalsaydı belki de iltihaplanmaya gidecekti. Oradan karaciğere geçecekti. Daha tehlikeli olacaktı belki de…
Safra kesesi iltihabı olursa çok ciddi iltihap yapıyor ve çok büyük şeylere neden olabiliyor. Apse yapabiliyor.
 
Orada neden taşlanma oluyor?

Aslında kolesterolden dolayı. Küçük küçük yağ tanecikleri birikiyor ve onlar zamanla taşa dönüşüyor…
 
Kolesterol ilaçlarını kullanmakta fayda var…
Evet, kolesterol ilaçları safra kesesi riskini azaltıyor normalde. Tabi oluşmadan önce, oluştuktan sonra durum değişiyor.
 
Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Bu hastalığa bir bölüm mü bakıyor?

Portal Ven Trombozu hastalığına Gastroenteroloji bakıyor. Diğer branşlardan da yardım alıyoruz. Hastayı Hemotoloji görüyor, Radyoloji ile çok yakın irtibat içindeyiz. Hastanın iyileşip iyileşmediğini, 6 ayda bir tomografi ve emar ile takip ediyor, o damarın açılıp açılmadığına bakıyoruz. Belli durumlarda endoskopi yapıyoruz. Varisleri oldu mu olmadı mı diye, hastalığının durumu ne diye karına asit toplandı mı, toplanmadı mı diye. Hastalarımızı görüntüleme yöntemleri ile takip ediyoruz. Burada ilaç çok önemli.
 
Asitik ortamın olmaması lazım. Yani şöyle ilaçla bu dengeleniyor. Mide koruyucu çok önemli sanırım. Bir de genetik test yapıyorsunuz sanırım kan sulandırıcı başlamadan. Genetik test yapılıyor o bir ay kadarıyla sürüyor bildiğim kadarıyla…
 
Tabi bütün trombos faktörlerine bakıyoruz. Trombofili faktörlerine bakılıyor. Onlarda da şöyle bir sıkıntı var, hastalık başladığı için karaciğer çok iyi çalışmıyor o yüzden sonrasında tekrar ediyoruz onları. Ama ilacı kesme diyoruz.
 
Siz Hakan Bey bu bölümü niye seçtiniz?

İç hastalıkları eğitimimden sonra bu bölümün çok daha yararlı olabileceğini düşündüm. Kompleks bir şey hem iç hastalıkları, hem de Gastroenteroloji, Endoskopi, girişimsel işlem yapma isteğim de vardı. Endoskopi, Kolonoskopi yapıyoruz. Endosonografi ERCP yapıyoruz. Onlarda hastaya daha yararlı olabileceğinizi düşünüyorsunuz. İşlemi yapıyorsunuz tanısını koyuyorsunuz, tedavisini yapıyorsunuz, bu ikili çok önemli bir şey. Bir hastayı tedavi edebildiğini düşünebilmek…
Ama şimdi burada diyelim ki mide ağrısı var endoskopisini yapıyorsunuz ve hastanın tedavisine başlıyorsunuz ve böylece sonucu da görüyorsunuz. O yüzden tercih ettim.
Yani tıp şöyle oldu çok sofistike cihazlar gelişti. Cihazlar anlamında çok ilerledik ama hastayı gözden kaçırıyoruz. O yuzden hastaya butunlukcu bakabilmek onemli

Peki, hastalar endoskopi ve kolonoskopi çektirmekten çekinmesin mi? Korkmasınlar mı?

Biz zaten hastalara öneriyoruz. 50 yaşının üzerinde herkese kolonoskopi yaptırmayı öneriyoruz.

Ne kadar zamanda bir?

Çıkan sonuca göre eğer hiçbir şey çıkmadıysa, 5 ya da 10 yılda bir diyoruz. Eğer bir şey çıktıysa, çıkan sonuca polipe göre, 6 aydan 2 yıla kadar değişiyor sürelerimiz. Onun için farklı bir sınırlandırmamız var ne çıktığına göre.
 
Peki, hekim olarak en çok zorlandığınız konu nedir?

İnflamatuar bağırsak hastalıkları var. İnce bağırsağın belli bir kısmında olduğu için çok emin olamıyoruz. Tuttu mu tutmadı diye. Biz  endoskopide görmeye alıştığımız. Kolonoskopide, endoskopide görüyoruz. İnflamatuar bağırsak hastalığı ince bağırsağın belli bir kısmında olduğu için oraya ulaşamıyoruz. Bunun için çeşitli aletler var onlar da her merkezde olmuyor. İleri teknikler bütün ince bağırsağı dolaşmak gerekiyor ve zor bir teknik.
 
Okuyucularımıza en son ne iletmek istesiniz?

Portal Ven Tromboz bozukluğu çok önemli bir hastalık ve her zaman karın ağrısı olan hastalarda akılda tutulması gerekiyor. Ne kadar erken teşhis o kadar iyi sonuçlar elde etmemizi sağlıyor. Karın ağrılarını ihmal etmesinler.

Genel anlamda ne söylemek istersiniz?

Yaşam çok değerli. Sağlıklı yaşam için kendilerine dikkat etsinler. Beslenme alışkanlığı çok önemli ve hayatta yaşamlarına baksınlar…
 
Yaşamdan keyif alsınlar değil mi?

Evet, o çok önemli…